CERN'dekilerin bana gelmesi lazım

Güncelleme Tarihi:

CERNdekilerin bana gelmesi lazım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 15, 2013 02:06

Tanrı Parçacığının Sırrı kitabını yazan Özer Uçuran Çiller, CERN’deki bilim insanlarının hâlâ kendisini keşfetmemiş olması karşısında şaşkın: Tanrısal sistemin 7 tane yasası var. Ben bunu hipotezlerle ortaya koyuyorum.

Haberin Devamı

Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran Çiller, artık siyasetten uzak bir yaşam sürüyor. Ancak yazdığı kitaplarla birkaç senede bir kendini kamuoyuna hatırlatmaktan geri durmuyor. Son kitabının ismi ‘Tanrı Parçacığının Sırrı’. Tanrısal sistemin bilimselliğini kendine özgü tezlerle kanıtladığına inanan Özer Uçuran Çiller, CERN’deki bilimadamlarının hala kendisini keşfetmemiş olması karşısında şaşkın. Eşiyle birlikte ilahi adaleti bulduklarına inanıyor. Türkiye’nin de son yıllarda askeri vesayeti üzerine kurulu davalar sayesinde ilahi adaletine kavuşacağını savunuyor. Bu arada kurunun yanında yaşın da yanmasının kendisi için mahsuru yok. 28 Şubat sorularım karşısında Tansu Hanım’ın kırmızı çizgilerini hatırlatsa da Başbakan Erdoğan’a dair görüşlerini saklamadı.

Haberin Devamı

CERNdekilerin bana gelmesi lazım

TANRISAL SİSTEMİN BİLİMSELLİĞİNİ KANITLADIM

- Sizin bu kitapta anlattığınız tanrı parçacığı ile CERN’de deneyini yaptıkları aynı şey mi?
Aynı parça. CERN’de bulunan tanrı parçacığı 15 dakika gözlemlenebildi. Benim başlangıcım biyolojik tıpla ilgili. O birikim oradan. Ben CERN’in 1950’den beri yürüttüğü çalışmaları başlangıçta bilmiyordum. Ama popüler olunca o konuya girdim. Onlar varlığıyla ben ne içerdiğiyle ilgiliyim. Tanrıyı bilimsellikle ifade edemeyiz. Tanrının sistemini bilimsellikle ifade edebiliriz. Benim bulduğum hiç işlenmemiş bir maden var. Çok iddialı konuşuyorum, açacağım onu. CERN’de binlerce bilimadamı var. Niye bunu düşünmüyorlar? Onlar parçacığın peşinde. Ben parçacığın ne içerdiğinin peşindeyim. O da enformasyon fenomeni. Yani tanrısal enformasyon. Ben tanrının varlığıyla uğraşırken onların tanrı parçacığı dediğini aslında ilk bulan Leon Ledderman’dir.

- Tanrının varlığının bilimsel olduğunu iddia ediyorsunuz. Ateistlere de büyük eleştiriler getiriyorsunuz.
Ben inançlı insanım, dinlerin çok faydalı olduğuna inanıyorum. Zaten kaos var, dinler olmasa inanılmaz kaos olurdu. Dünyanın güneşten kopması 13.7 milyar sene. Halbuki dinler 2500 sene öncesine gidiyor. 2500 sene önce tanrı yok muydu? Bir yaradan, bir tasarlayıcı vardı. İşte siz bunu anlatabilirseniz genç nesillere; bilim bu genç nesillere dine daha yatkın olmayı, ateizmden, materyalistik düşüncelerden belki kurtulup tanrının varlığına ulaşacakları ve daha inançlı nesiller olacağı….İnanç yalnız dine inanç değil, başta tanrıya. Üç semavi dinin tanrısını aynı.

- Tanrının bilmselliğinden bahsediyorsak…
Tanrının sisteminin bilimselliğinden bahsediyoruz. Ben bunu açıklıyorum. Tanrısal sistem için de ezoterizme gidiyorum Mu medeniyetine.

- Şunu söylüyorsunuz; tanrının kendisi bilimsellikle açıklanamaz ama tanrısal sistem açıklanabilir.
Evet. Oradan da yaratıcıya gidiyoruz. Tanrısal sistem varsa bir de yaratıcısı var demektir.

HZ. EBUBEKİR 30. GÖBEKTEN BÜYÜK DEDEM


- Ben aslında insanlara inancını sormam ama tam da bunun üzerine bir sohbet yaptığımız için sormak durumunda hissediyorum. İnanan bir Müslüman mısınız?
Tabii inanan bir Müslümanım. Öyle bir aileden geliyorum zaten. Hazreti Ebubekir 30. göbekten benim büyük dedem. Bu benim secerem değil, Zenbilli Ali Efendi’nin. Böyle bir genetik yapı var bende. Siz şimdi bana sorarsınız ‘Böyle iddialı şeyleri neye dayanarak yazıyorsunuz?’ Ben akademisyen değilim mucit değilim. Ben bir ilim adamıyım.

- Madem bu kadar iddialısınız bu alanda, CERN’le irtibata geçmeyi hiç düşündünüz mü?
Ben bir ilim adamıyım. Onlar ilgilense. Ben gelmişim 75 yaşıma. Şan şöhret için yapmıyorum ki. Ben evrime bir katkıda bulunmak istiyorum. Asıl evrimi şekillendiren insanlardır, biziz. Bakın ben sokaktaki bir insan gibiyim. CERN’dekilerin ilgilenirlerse bana gelmeleri lazım. Ben niye gideyim onlara? Onların işi. Bu bende bir dilemma. Niye bunu görmüyorlar? Ben kitabını yazdım. Gelsinler, sorsunlar, beraber konuşalım. Ben neye dayanıyorum biliyor musunuz? John Wheeler diye bir profesör var. Benim mihenk taşım o. Bu Einstein’ın en yakın arkadaşı. Fizik teorisinin babası. Niye bugüne kadar o CERN’deki bilim adamları bu adamın söylediklerini alıp incelememişler? Diyor ki; ‘Mantığın temel rolünü her incelediğimde fizik teorisinin enformasyon fenomeni üzerine yapıldığını artan bir şekilde idrak ettim’. Bu adam bunu söylemiş. Ben bunu rezonansla karıştırdım.

PARA İÇİN DE DUA EDERİM

- Kitapta bir önceki Papa 16. Benedikt’in “Maddiyat için tanrıyı kullanmayınız” sözüne de çatmışsınız. Neden?
Evet ona da çattım. (Gülüyor) Ben para sorunum varsa da dua ederim. Niye etmeyeceğim? Ben onun bir yerde robotuyum. O zaman kimse dua etmez, tanrıyı bırakır. Sen elinden gelen her şeyi yapıyorsan, Google var, o bilgi orada tasarımcının önünde.

- Mevlana’da olduğu gibi “Bir lokma, bir hırka” felsefesine inanmıyorsunuz o zaman?
O bir Sufist, ermiş. Ben daha eremedim.

- ‘Çok inançlı olan insan dünyevi ve maddi hırslarından arınmıştır, bunlarla işi olmaz’ gibi bir yaklaşım gerçekçi değil size göre.
Ben ona hiç inanmıyorum. Ben dünyaya geldiysem, o yaradanın tasarımcının benden beklediği neyse onu yapıyorum. Tansu Hanım’a da politikaya girdiği zaman “Politikaya giren insanın yalısı olmaması lazım” dediler. Ben buna inanmıyorum. Kitap yazarak, kendimi evrimleştirerek yaşıyorum ama hala korkularım var.

EN BÜYÜK KORKUM KREDİLERİM

- Nedir en büyük korkunuz?
Maddi olanaklar.

- Hala mı?
Güleceksiniz şimdi. ‘Adama bak yalıda oturuyor, kocaman yatı var’ diyeceksiniz.

- Nedir o zaman o korkunun sebebi, sahip olduğunuz imkanları kaybetmek mi?
Hayır. Benim küçükten beri fakir bir ailede büyümemin getirdiği bir şey; kredi borçlanması beni rahatsız ediyor.

- Var mı kredi borcunuz?
Hem de nasıl. O beni rahatsız ediyor. Ama genelde kendimi seviyorum, kendime çok saygı duyuyorum. Ama eskiyle mukayese ettiğim zaman yaptığım aşamayı da görüyorum ve artık benim için insanları affetmek, onlardan özür dilemek, herkese yardım etmek inanılmaz bir huşu veriyor.

- Eşinizin başbakan olmasının sizin işlerinizin gelişmesinde çok katkısı olduğu da mı doğru değil?
Öyle olsaydı ben bugün niye kredi alayım? Biz bunu kuruşuna kadar verdik. İstanbul Bankası’ndan başladı, politika yoktu daha. Kuruşuna kadar kontrol ettiler. Ondan sonra siyaset içinde neler dediler. Amerika’da otelimiz varmış, iş merkezimiz varmış. Niye bir şey çıkmadı? Niye biz hala bu kadar borç içinde yüzüyoruz?

Haberin Devamı

CERNdekilerin bana gelmesi lazım

TANSU DA BEN DE İLAHİ ADALETİ BULDUK

- Kitabınızda ilahi adalet kavramı üzerinde çok duruyorsunuz. Var mı ilahi adalet?
Var, hem de nasıl var. Çünkü tanrısal sistem var. Tanrısal sistemin 7 tane yasası var. Bugün işlerliği yüzde yüz. Bunlarla tanrısal sistem herşeyi kontrol altında götürüyor. Ben bunu hipotezlerle ortaya koyuyorum. Düşünün küçük bir çocuk sokakta yürürken başına tuğla düşüyor ölüyor. İlahi adalet nerede? Pırıl pırıl, belki hiç günahı olmayan insanlar ölüyor. Şunu diyor; evrim önemli. Eğer siz o inşaatı yapanı uyarmazsanız, gelişigüzel işini yaparsa tuğla düşer insanı öldürür.

- İlahi adaleti bireysel değil toplumsal olarak mı geliyor yani?
Evet daha genel ve toplumsal. Önemli olan kendinizi sevmeniz ve saymanız. Ama kendinizi sevmeniz ve saymanız için çok büyük özveride bulunmanız lazım. Çok iyi bir insan olmanız lazım.

- Siz çok iyi bir insan mısınız?
Eskiden belki değildim. Kötü değildim ama eksikliklerim vardı belki. Hep bir sorun vardı. Bir evimiz olsun, arabamız olsun, çocuklarımız olsun.

- Tansu Hanım başbakanlık yaparken siz de hiç uzak değildiniz siyasetten.
Siyasetten nasıl uzak olurum ki aynı yatakta yatıyoruz. Bir danışmandım diyeyim.

- Bazı kararlarda Tansu Hanıma büyük etkiniz olduğu doğru o zaman?
E tabii yani biz et tırnağız. Ellinci seneyi doldurduk.

- ‘Eskiden belki iyi bir insan değildim’ dediniz...
Öyle demedim, eksiklerim vardı dedim.

- Siyaset kirli olabilen bir alan.
Evet katlanmanız lazım, biz de katlandık ama canımız çıktı.

Haberin Devamı


- ‘Siyasetin tepesinde olmanın bedelini ödedim ama sonunda ilahi adalete ulaştım’ mı diyorsunuz?
Diyorum.

- Eşiniz için de diyebiliyor musunuz?
Eşim için de diyorum. Eşim başta hiç inanmıyordu benim söylediklerime. Tıpkı sizin gibi. O da bilimsel, akademisyen gözüyle bakıyordu. Ne zaman enformasyon fenomenini, rezonans fenomenini anladı... Şimdi mesela sabah evden çıkarken sizin geleceğinizi biliyordu. Mutlaka ‘Takahoma Bridge’i anlat dedi. Amerika’da Takahoma Köprüsü’nü tasarlarlarken başka bir mühendis ‘Bu köprü yıkılacak çünkü buradan esen rüzgarlarla titreşimi aynı olur ve çöker’ diyor. Nitekim hakikaten çöküyor. Dünyada enerji üzerine 5 tane deha var; bunlardan bir tek Bodo Köhler hayatta. Bodo Köhler de bizim Marvega Polikliniği’nde kullandığımız 7 tane biyo-enerji cihazını tekamül ettiren bilimadamı. Bu adam bana bir e-postasında diyor ki; ‘Ümit ederim geleceğin tıbbını beraber kurarız’ diyor. Bu benim için çok büyük onur. Büyük onur duydum ve dedim ki; Aferin Özer.

- Sıra sizi keşfetmek için CERN’dekilerde desenize.
Evet onu söylüyorum. Bu bende bir dilemma. Niye CERN’dekiler görmüyor? Eğer yanlışsa anlattıklarım ‘Bu salak nereden çıktı, bunları uyduruyor’ desinler. Bodo Köhler’e gitsinler, onunla konuşsunlar.

- Pek çokları şöyle düşünüyor; Özer Bey yıllarca siyaseti yönlendirdi, milyon dolarlar götürdü, şimdi de bu işlere soyundu vicdan temizliyor.
Vicdan nedir? Bir töresel inançtır. Vicdan bizim değil. Vicdan tanrısal sistemin koyduğu neyi yaparsın, neyi yapmazsındır. Ben onu nasıl temizlerim? Temizlersem vicdan kalmaz, her şeyi yapabilirim. Vicdan temizlemiyorum. Ne yapmışım ki neyi temizleyeceğim?

- 28 Şubat’ı esas olarak Erbakan’a değil eşinize yapılan bir darbe olarak görüyorsunuz. Neden?
Başlangıçta tamamen Tansu Hanım’a yapılan bir şey ki ondan sonra DYP diye bir parti kalmadı. Bunlar Tansu Çiller’in kırmızı çizgileri. Ben kendi görüşümü söylerim de...

- Ben de sizin görüşünüzü soruyorum zaten.
Ama ben ne dersem Tansu Hanım öyle diyor diye anlaşılabilir. (Gülüyor)

- Askeri vesayetin geriletilmesiyle ilgili davaları ‘bu bir evrim ve iş olması gerektiği yöne doğru gidiyor’ şeklinde değerlendirmiştiniz. Bugün 28 Şubat da yargılanmaya başlandı. Türkiye ilahi adaletine doğru mu böyle mi gidiyor gerçekten de?
Tamamen ilahi adalet. Dünyanın en zengini, en güzel insanı olun, Kordoba Emiri gibi her şey emrinizde olsun. Ama bu ritim var ya, beşinci yasa, ne kadar iyi giderse o kadar da kötü gelir. Bu tanrısal sistemin yasası. Kuantum kuramı gibi. Gerçeklik hep değişkendir.

- Toplumsal hafıza da Türkiye ilahi adalete doğru gidiyor diye görüyor mu sizce?
Görüyor. Zaten toplumsal hafıza görmese bunlar olmaz.

- Ancak bir yandan da Balyoz ve Ergenekon gibi davalardaki usulsüzlükler epey kafa karıştırıyor.
O da bir yerde ilahi adalet. Suçsuz bile olsanız o değişime, o evrime yardımcı oluyorsunuz.

- O halde daha sivil bir ülke olma adına kurunun yanında yaş da yanabilir mi diyorsunuz?
Evet kurunun yanında yaş da yanıyor ama bu sistem değişiyor. Bunun sorumlusu da o ülkenin dünyanın liderleri. Yüzbin kişi ölüyor Suriye’de. Yukarıdaki tanrının sorunu mu? İnsanların hata yapmalarının nedeni karmaları. Karma karmakarışık. Karma gizli bilgi demek. Bütün sorunu karma yaratıyor. Mesela maddi sıkıntılar benim hala karmamda, bunu bir türlü söküp atamıyorum.

- Şu sıralar Türkiye’nin ritmini nasıl görüyorsunuz?
Valla sevin sevmeyin, Türkiye çok büyük aşama yaptı. Bunu inkar edemez kimse.

- Ahenkli bir ritme mi sahip şu anda Türkiye?
Hayır, ritim bozuldu biraz. Ama onlar da tedbirini alacaktır. Çok zor bir coğrafya burası. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan. Hepsi sorunlu. Yönetmesi çok zor bir ülke. ‘Ama taç giyen baş akıllanır’ derler.

- Başbakan Erdoğan’ı beğeniyor musunuz?
Çok beğendiğim yönleri var. İnanılmaz vefalı, benim duyduğum. Benim kişisel tecrübem yok. Bir kere annesi vefat ettiğinde el sıktım. Orada iki kelime konuştuk, onun dışında konuşmuşluğum yok.

- Tansu Hanım’la yakın zamanda bir teması oldu mu Başbakanın?
Hayır karşı karşıya olmadı. Ama telefonla oldu. Mesela bu ekonomi konusunda bir ara yardımcı oldu.

- Ne zaman?
Galiba 2009’da. Ondan sonra da bakanlar değişti yani. Bunu da yazarsanız şimdi Tansu Hanım yakar beni. (Kahkahalar)

- Beğeniyorsunuz Başbakan Erdoğan’ı sonuçta.
Çok çalışkan. Ben böyle çalışkan başbakan görmedim.

- Asıl Tansu Hanım şimdi yakacak sizi.
O hariç diyelim. (Kahkahalar)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!