Bir gece gördüm, bir daha çıkmadım

Güncelleme Tarihi:

Bir gece gördüm, bir daha çıkmadım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2005 01:15

Oyuncu Emre Kınay ve eşi Emine Ün ağırlıklı olarak Türkiye içinde seyahat ediyorlar. Otomobille seyahat favorileri olmasına rağmen, geçen sene bir günde dört kere radara yakalanınca artık uçakla gitmeye karar vermişler.

Kınay, ‘Bundan sonraki hedefim deniz yolculukları; gemiden gemiye geçerek gezmek istiyorum’ diyor. Genç baba Hürriyet Seyahat için yedi senedir vazgeçmediği ve her gidişinde en az bir ay kaldığı Antalya’daki Adrasan’ı anlattı. ‘Adrasan benim için doğa, huzur ve keyif demek’ diye özetliyor.

Yedi senedir Adrasan’a gittiğinizi söylediniz, nasıl başladı bu aşk?

- Bundan 7-8 sene önce, en deli zamanımdayken Olympos çok modaydı. Ben hiç gitmemiştim. Bir arkadaşım orada ağaç evler var, çok eğlenceli falan deyince gittik. Dört beş gün kaldım ama çok zorlandım. Yemek için sıraya giriyorsunuz, yemek çok kısıtlı ve kimseye yetmiyor; yattığınız yerde hijyen yok... Ben balık burcuyum, onun da verdiği titizlikle olsa gerek, yattığım ağaçta daraldım. Gecenin köründe otomobile atladım, Olympos’tan çıkıp sola döndüm, ‘Artık nereye giderse gidiyor’ diyerek Adrasan’a kadar geldim. Sonra gündüz gözüyle de gördüm ve 30 gün kaldım. Sonraki yıllar da hep uzun süreler geçirdim Adrasan’da. Rekorum 52 gün. Sezonu kapatır kapatmaz gidiyorum. İstanbul’da bunalıp, trafikte fenalık geçirmektense orada olmayı tercih ediyorum.

Nerede kalıyorsunuz, hep aynı yerde mi yoksa denemeler yapıyor musunuz?

- Çok sempatik bir motelde kalıyorum, ismi Golden River. Çok lüks ve konforlu bir yer değil ama benim aradığım, ihtiyacım olan her şey var. Fazlasını istemiyorum zaten. Sahipleri Ender ve Ahmet Şeşen. Yıllardır gide gele ahbap olduk.

Orası ilk gece keşfettiğiniz otel miydi?

- Evet. Anlayacağınız, o gece orayı gördüm ve bir daha da çıkmadım. Golden River bir derenin yanına kurulmuş, sadece 16 odası var. Park ettiğiniz yerden köprüyle otelin olduğu yere geçiyorsunuz. Odalarda televizyon ve klima yok, arkası portakal bahçesi. Dere denize kadar gidiyor; restoran, kahvaltı salonu hep dere seviyesinde. Derenin üzerine kurulu platformlarda oturuyorsunuz. Kışın bayağı yüksek akıyor ama yazın diz boyunu geçmiyor. Üstelik Antalya 40 derecede kavrulurken, onun serin suyu sayesinde orası en az 10 derece daha serin. Ördekler falan dolaşıyor ortalıkta.

Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz? Dalış yapıyorum demiştiniz...

- Evet, deli gibi dalıyorum. Ceneviz Koyu’na varmadan hemen önce Yalçınkaya diye bir tepe var, Olympos’tan gözüken de odur hatta. Onun dibinde bir mağara var. Fazla rüzgar almayan bir noktada olduğu için orada dalış çok keyifli. Suyun 11 metre altında bir mağara ağzı var, öbür tarafta 16 metre yüksekliğinde bir yere çıkıyorsunuz. Başka mağaraya çıkıyorsunuz yani.

Siz bayağı bir dalgıçsınız anlaşılan?

- Yok yaa, değilim. Dalıyorum ama çok zor bir iş bu. İlk başladığım zamanlarda sorsanız ‘dalgıcım’ derdim. Şoförlük gibi bir şey, aslında iyi olmadığınız ama kendinizi iyi sandığınız bir dönem oluyor. İlerledikçe, öğrendikçe aslında ne kadar tecrübesiz olduğunuzu görüyorsunuz. Brövem tek yıldız çünkü dalışlarımı işletmiyorum, aslında şimdilerde üç yıldıza gelmiş olmam lazım.

Eşinizle de dalıyor mu?

- Evlendiğimiz zaman Emine suyun bir metre altında bile korkuyordu. Bir body (eş) ile dalınır ya hep, ben kendi body’mi Emine’ye verdim ve ilk seferinde 22 metreye indi. Geçen yaz hamile olduğu için izin vermediler ama benden daha iyi bir dalgıç olduğunu söyleyebilirim. Geçen yaz bana da bir korku geldi. Belki de Emine hamile olduğu ve doktor onun dalmasına izin vermediği için onun telaşını yaşadım. ‘Bebeğim doğacak, bana bir şey olursa ne olur acaba’ diye düşündüm galiba. Tam adını da koyamıyorum o korkunun. Bu sene o korkuyu kırmam lazım yoksa bir daha dalamam.

Başka yerlerde dalıyor musunuz?

- O civarda izin olan tüm bölgelerde dalıyoruz. Kekova-Olympos arasında harika yerler var.

Neden bazı yerlere izin yok? Batık şehirler yüzünden mi?

- Batık Likya şehirlerinde ve bir iki Ceneviz batığında dalış yapmak yasak. O koylarda sahil güvenlik var. Bazı koylarda da çok fazla yatçı var, orada da tehlikeli olduğu için dalamıyoruz. Dalış hocamız Holger tam bir Alman, balık öldürmemiz falan da yasak. Tamamen seyir amaçlı dalıyoruz. Suyun altı çok zengin. 10-35 metre arasında değişen tek şey, bitkilerin ve canlıların büyüklüğü. 10 metrede avuç kadar olan mürekkep balığı 35 metrede 10 katı büyüyor. Bu ölçü müren balıkları için de geçerli! En keyiflisi de su kaplumbağalarını izlemek. Karada görmek de keyifli ama suyun içinde yüzerken bambaşka oluyorlar. Kocaman kaplumbağa, nasıl sakin ve ağır ağır yüzüyor, anlatamam. Dünya umurunda değil. Üçadalar’da gördüm bir kere.

Kötü veya komik bir tecrübeniz oldu mu dalarken?

- Bir keresinde 12-13 metredeyken kulağımı açamadım, daha derine gitmeden önce biraz bekleyeyim dedim. Bir kaya aralığı vardı, oraya kendimi çekmemle birlikte bir mürenle burun buruna geldik. Dakikalarca durduk öyle, ne ben kıpırdayabildim, ne de o. Kabarcık bile çıkarmaya korktum. Sonra o yavaş yavaş çıktı o yarıktan ve gitti. Dalış yaparken çok soğukkanlı olmak lazım. O yüzden suyun altı çok iyi bir eğitim oluyor bana. Hiperaktif olduğum için orada disiplinli ve ağır olarak, ani kararlar vermeyerek disipline ediyorum kendimi.

DEVEYLE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ ULUPINAR’DA ALABALIK

Adrasan’ın dalış dışında ne keyifleri var?

- Ne isterseniz var burada. Deveyle doğa yürüyüşünden dağda keçi boyunuzu, yaban yemişi, diken toplamaya, Ulupınar’da alabalık yemeye kadar her şey var. Diken dediğime bakmayın, kavun gibi bir meyvesi var. Her taraf aloe vera bitkisi dolu. Ulupınar da muhteşem bir yer. Ağaçların arasında, tepeden akan suyun kenarında alabalık yiyorsunuz. Etraf sıcaktan yanarken orada hırkayla oturuyorsunuz. Ama sonuçta Adrasan küçük bir yer, bayağı köy yani. Hiçbir şehirlilik hali yok. Sevmiyorum tatilde büyük yerlerde olmayı. Kahvaltı edeyim, bir şeyler okuyayım, yazayım, yüzeyim, sevdiklerimle sohbet edeyim; onlar yetiyor bana. Arada mutfağa girip yemek de hazırlıyorum, canımın istediği her şeyi yapıyorum.

Akşamları neler yapıyorsunuz?

- Çok eğlenmek, dışarı çıkmak istersek Bull Bar’a gidiyoruz. Antalya’dan bile geliyorlar oraya. Restoran da çok var, Çin lokantası bile var. Dolunayda tekne gezisi yapıyoruz, kesin deneyin, muhteşem oluyor! Akşamları oyun da oynuyoruz. Sessiz film, tabu mesela.

Tiyatrocuların ağırlıklı olduğu takım kazanıyordur hep...

- Eh, biraz haksızlık oluyor tabii ama yapacak bir şey yok! Okulda bile sessiz film anlatma öğrettiler bize...

Kızınız Duru’yu götürecek misiniz Adrasan’a?

- Derenin üzerindeki yollar kademeli olduğu için biraz endişem var. Orada zaptedebilir miyiz bilemiyorum. Ama bir yandan da o sığ dere onun için harika bir deniz. Üç beş gün gidip bir deneyeceğiz sanırım. Oradaki ördekleri görünce çıldıracak bence, çünkü en sevdiği oyuncağı küçük sarı ördeği.

En sevdiği 5 yer

Weimar (Almanya)

Adrasan

Artvin

Mardin

Assos

seyahatte ne okuyor

Oyun tekstleri, roman ve günlük gazeteleri okuyor.

ne dinliyor

Müziği sadece konsantre olabilecekse dinlemeyi seviyor. O vakti yaratamazsa müzik dinlemiyor, etrafta çalanlarla yetiniyor.

ne yiyor, ne içiyor

Bol balık ve salata yiyor. Deniz mahsullerini denemeyi seviyor.

ne giyiyor

Bir şort, bir tişört yetiyor.

neyle seyahat ediyor

Otomobil ve uçakla.

nerede kalıyor

Kalabalık olmayan, ufak ve butik yerleri seviyor. Çok konfor aramıyor. Sessiz ve temiz olması yeterli.

kimle seyahat ediyor

Eşi Emine Ün. İkisi de çok okuyorlar, çok sohbet ediyorlar. Seyahat beklentileri örtüşüyor.

çantasının olmazsa olmazları

Kitap, çakı, deniz gözlüğü, mayo, defter-kalem-karakalem, dalış saati.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!