Bir caninin Beyninden neler geçer?

Güncelleme Tarihi:

Bir caninin Beyninden neler geçer
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 27, 2005 00:00

İçgüdülerle davranan bir cani ile önceden tasarlayarak suç iÅŸleyen örneÄŸin seri cinayetler iÅŸleyen bir katilin beyinlerinin aynı anormalliÄŸi sergilemediÄŸi saptandı. İçgüdüleriyle cinayet iÅŸleyen caninin beyin faaliyeti düşük, planlı cinayet iÅŸleyen katilin ise çok yüksek!Beyinde ÅŸiddet çeÅŸitli ÅŸekillere bürünüyor. MR yöntemi sayesinde Amerikalı araÅŸtırmacılar Adrian Raine ve James Blair, içgüdülerle davranan bir cani ile önceden tasarlayarak suç iÅŸleyen birisinin beyinlerinin aynı anormalliÄŸi sergilemediÄŸini belirlediler. İçgüdüleriyle harekete eden canilerin beyinlerinin frontal korteksindeki faaliyetleri daha düşük derecede seyrediyor. Sonuçta kendilerine hakim olamayan bu insanlar genellikle saldırgan ve huzursuz oluyorlar. Buna karşılık önceden tasarlayarak suç iÅŸleyenler ise Äžbunun uç örneÄŸi "seri katil"Äž çok iyi iÅŸleyen bir frontal kortekse sahipler. Ancak bu soÄŸukkanlı canilerin sorunu, korku merkezi olan ve normalde baÅŸkalarının da korkusunu fark edip ceza karşısında davranışını deÄŸiÅŸtirmesini saÄŸlayan amigdal’leri (beyincik bademciÄŸi).. Önceden planlayarak suç iÅŸleyen caniler normal bir amigdala sahip deÄŸiller ve bu nedenle ne korkuyor ne de empati duyuyorlar.. Fakat onlar bu konuda yalnız deÄŸiller. "Ä°ÅŸyeri psikopatları"nın profilini çıkaran psikiyatristler, bu tür psikopatların diÄŸerlerinden tek farkının, psikomatların ellerine kan bulaÅŸmaması olduÄŸunu belirtiyor. Åžiddetin baÅŸka nedenleri de olabilir. ÖrneÄŸin, "Çığlık" filminden esinlenerek kız arkadaşını öldüren Julien’in bu davranışı, filmdeki görüntülerin tetiklediÄŸi bastırılmış bir ÅŸizofreninin dışavurumudur. Daha da korkuncu, Amerikalı James Waller’ın bir soykırıma katılanlar üzerindeki araÅŸtırmaları, bu insanların ruhsal açıdan normal olduklarını ortaya koydu.Bir cinayeti önlemek için altı kiÅŸi hapiseKısacası, kimlerin cinayet iÅŸleyeceÄŸini öngörebilmek ütopyadan ibaret. Åžiddete eÄŸilimli insanların tekrar suç iÅŸleme riskiyle ilgili araÅŸtırmalar, yılda bir cinayeti engellemek için bu kategorideki insanlardan altısının hapsedilmesi gerektiÄŸini gösteriyor. Ancak buna raÄŸmen yine de potansiyel canilerin yarısı belirlenemeyecek! Buna karşılık psikologlar, anti-sosyal davranışlara sahip insanların özellikle ergenlik dönemindeki krizlerle saptanabileceÄŸini kaydediyor. Fakat ergenlik krizi geçiren herkesin potansiyel cani olduÄŸu da söylenemez.Bu sorunlar nereden kaynaklanıyor? Özellikle de içgüdüsel ÅŸiddet söz konusu olduÄŸunda, kısmen genlerden. Fakat herÅŸey genlerden kaynaklanmıyor.Fransız Ulusal Bilimler Akademisi’nden (CNRS) Laurent Mucchielli’nin aile ile suç arasındaki bağı inceleyen 15 yıllık çalışmasının ortaya koyduÄŸu sonuç şöyle: Genlerin etkisi aile ve sosyal ortama kıyasla daha az. Fransız sosyolog diyor ki: Anne baba ister beraber ister ayrı yaÅŸasın, aralarındaki çatışma gençleri ÅŸiddete yöneltiyor. Laurent Mucchielli ayrıca genç canilerde de iki tür davranış biçimi belirlemiÅŸ. Bunlardan ilkinde, çocukluktan itibaren onarılabilecek sapkın davranış, genellikle aile içindeki ÅŸiddetten kaynaklanabileceÄŸi gibi; annenin yeterince ÅŸefkat göstermemesi veya tersine, patolojik bir aşırı ilgi çocuÄŸun kiÅŸiliÄŸinin geliÅŸiminde sorunlar yaratabiliyor. Yoldan sapma nedeniDiÄŸer davranış biçimini sergileyenler ise, "normal" aileleri dışındaki faktörlerin etkisiyle ergenlik çağında ya da ergenlik dönemi öncesinde "yoldan sapıyorlar". Nörologlar bu durumu şöyle açıklıyor: Korteksinin sonuçlarını deÄŸerlendiremeyeceÄŸi anti-sosyal davranışlar sergileyen çocuk kendi anti-sosyal ortamını oluÅŸturuyor.80’li yıllardan beri bilim adamları bu tehlikeli döngüyü nasıl kıracaklarını araÅŸtırıyorlar. Adrian Raine, çocuklara 2-3 yaşından itibaren spor, eÄŸitim ve dengeli bir beslenme içeren "zenginleÅŸtirme programı" uyguladı. Sonuçta da bu çocukların 23 yaşına geldiklerinde daha az anti-sosyal davranışlar sergiledikleri gözlendi. Yine Ä°ngiltere’de suç iÅŸleyen gençlerin tutulduÄŸu bir merkezde yapılan bir deney de, beslenmenin önemini ortaya koydu: Vitamin, mineraller ve omega-3’le desteklenen bir beslenme programı ÅŸiddet vakalarını önemli ölçüde azaltıyor. Ä°yi eÄŸitilmiÅŸ bir beyin aynı zamanda iyi beslenmiÅŸ bir beyin anlamına geliyor.Dünya Beyin Haftası kutlandıTürkiye Beyin AraÅŸtırmaları ve Sinirbilimleri DerneÄŸi’nin (TÃœBAS) açıklaması: Daha nitelikli bir birey ve toplum yaÅŸamı için beyninizi iyi tanıyın ve beyin araÅŸtırmalarını gönülden destekleyin!Toplum saÄŸlığını, dünya ve ülkemiz ölçüsünde tehdit eden hastalık, sakatlık, engellilik etkenlerinin ilk sıralarında, ölüm veya inme ile sonuçlanan beyin-damar hastalıkları; Alzheimer, Parkinson, Huntington, mültipl skleroz (MS), amiyotrofik lateral skleroz (ALS) gibi beyin ve sinir sisteminin yaÅŸlanma veya bozunma ile giden süregen hastalıkları; depresyon, ÅŸizofreni, takıntılar, kaygı, saldırganlık gibi ruh hastalıkları ve genetik kalıtsal veya geliÅŸimsel zihinsel ve bedensel hastalıklar gelmektedir. Ayrıca, ülkemizde çok sık görülen trafik ve iÅŸ kazaları sonucunda geliÅŸen beyin, omurilik ve sinir yaralanmaları, ölümden çok ağır sakatlanmalara kadar geri dönüşü olmayan bireysel, ailesel ve toplumsal zararlara yol açmaktadır. Ãœlkemizde de ciddi boyutlara tırmanan ve özellikle saldırganlık ve suç iÅŸleme ile iliÅŸkilendirilen madde ve ilaç kötüye kullanımı ve bağımlılığı ise baÅŸlıbaşına kaygı verici bir beyin-davranış sorunudur. Epilepsi (sara), körlük, iÅŸitme bozukluÄŸu, öğrenme güçlüğü, otizm gibi sorunlar da halen araÅŸtırılmayı ve çözümlenmeyi bekleyen sorunlar arasındadır. Beyninin farkında olTüm bu etkenler ve sonuçları, bireysel geliÅŸim, gönenç ve erincin yanısıra, toplum ve ulusun da entelektüel, sosyal ve ekonomik geliÅŸimine pek çok doÄŸrudan ve dolaylı olumsuz etki yapmaktadır.1998den beri Türkiye Beyin AraÅŸtırmaları ve Sinirbilimleri DerneÄŸi’nin (TÃœBAS) önderliÄŸinde 14-18 Mart tarihleri arasında düzenlenen Beyin Haftası, beyin ve sinir sisteminin iÅŸlevleri, potansiyel gücü ve beyin-sinir sistemi saÄŸlığını geliÅŸtirmek için bilinç ve farkındalık yaratmayı hedefliyor. Ä°zmir’de haftanın halka açık ilk etkinliÄŸi "Bebek Ve Çocukta Beyin SaÄŸlığı: Tanıma, Korunma, BaÅŸetme, Yönetme" konusundaki oldu. Ana rahmindeki geliÅŸim sürecinden baÅŸlayarak, doÄŸum sırası, yenidoÄŸan dönemi, bebeklik ve çocuklukta görülmesi olası genetik ve geliÅŸimsel beyin-sinir sistemi hastalıkları ve anormallikleri, genetik danışmanlığın önemi, gebelik ve doÄŸum sürecinde annenin saÄŸlığı, doÄŸum itibariyle koruyucu çocuk saÄŸlığı, bebek ve çocuÄŸun bedensel, zihinsel ve ruhsal ve toplumsal geliÅŸimi, Fizyolog / Sinirbilimci Doç.Dr. Lütfiye Kanıt, Embriyolog Prof.Dr. AyÅŸegül Uysal, Kadın Hastalıkları ve DoÄŸum Uzmanı Op.Dr. Hakan Kanıt, Çocuk SaÄŸlığı ve Tıbbi Genetik Uzmanı Prof.Dr. Ferda Özkınay, GeliÅŸim PsikoloÄŸu Yard.Doç.Dr. Banu Çengelci ve Çocuk NöroÅŸirürji Uzmanı Prof. Dr. Yusuf ErÅŸahin tarafından ele alındı. Filmler de gösterildiKonuÅŸmacılar, özellikle koruyucu hekimlik, genetik danışmanlık, erken tıbbi ve cerrahi giriÅŸim, rehabilitasyon ve öğrenme-geliÅŸme konusunda beyinin potansiyel gücü konularına deÄŸindi.Ayrıca geliÅŸimsel psikoloji, geliÅŸimsel psikiyatri, ÅŸizofreni, travma sonrası stres sendromu, antimilitarizm ve savaÅŸ karşıtlığı konularının çarpıcı biçimde iÅŸlendiÄŸi, Oscar ödüllü, Alan Parker filmi, "BIRDY" gösterildi ve Sinemabilim Uzmanı Yard.Doç.Dr. Lale Kabadayı ile Psikiyatrist Prof. Dr. Soli Sorias tarafından, yapıtın sinemasal-sanatsal özellikleri ve önemi ile kahramanın beyin-davranış halleri ve beyin-ruh saÄŸlığı tartışıldı.Yine hafta boyunca,ilaç-madde suistimali ve bağımlılık; Parkinson hastalığı ve diÄŸer hareket bozuklukları, Beyin ve kalp saÄŸlığı, YaÅŸlanma bunama ve Alzheimer hastalığı üzerine konferanslar verildi. Ve konularla ilgili filmler gösterildi.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!