Ben mektepli rektörüm

Güncelleme Tarihi:

Ben mektepli rektörüm
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2009 00:00

Bahçeşehir Üniversitesi kurulduğu zaman Amerika’dan döndü ve Türkiye’nin en genç rektörü unvanını aldı, sonra doğduğu yer olan Kıbrıs’a vefa borcunu ödemek için Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin rektörlüğünü yaptı. 1 Eylül’den itibaren de Bilgi Üniversitesi’nin rektörlük koltuğunda. Prof. Dr. Halil Güven (53), rektörlüğü kartvizitinde meslek olarak yazdırmış ender akademisyenlerden.

Öğrencileri onu kampusta hafta sonu sivil arabasıyla gezen, her öğrenciye selam veren karizmatik, sakallı biri diye tanımlıyor. Kıbrıslı terzi bir baba ile ilkokul mezunu ev hanımı bir annenin oğlu. Üç ayrı üniversitede rektörlük yapan Halil Güven’le rektörlük mesleğini ve Bilgi Üniversitesi’ni konuştuk.

Türkiye’de rektörlük eğitimi alan tek kişi siz misiniz?
- ABD’de 14 yıl görev yaptım. 1999’da Türkiye’ye gelip giderken mütevelli heyeti tarafından Bahçeşehir Üniversitesi’ne rektör olarak atandım. Rektörlük yaparken birinci yılımda Harvard Üniversitesi’nde rektörlük okuluna gittim. Daha sonra da liderlik kursunda eğitim aldım.

Artık meslek hanesine “rektör” mü yazacaksanız?
- Türkiye’de rektörlük kariyeri gibi bir şey yok. Amerika’da var. Rektörlük bir iştir. Rektörlerin görevi üniversiteyi bir yere taşımak. Statükoyu korumak için müdür yeter, rektöre lüzum yok. Oysa rektörün liderlik yapması gerek. Üniversitenin eksilerini, artılarını, tehditlerini, fırsatlarını iyi araştırmalı. Öğretim üyesi, öğrenci, velinin de nabzını iyi tutmalı. Ben mektepli rektörüm. Bu eğitimi alan Türkiye’de tek kişiyim.

Üçüncü üniversitede rektörlük koltuğuna oturdunuz. Yönetmek sizin için tutku mu, yoksa insanlar mı sizi itiyor buna?
- Üç defa rektörlük yapmam tesadüfi değil. Genç başladığım için 60-70’ine kadar rektörlük yapabilirim. Bu konuda yeterince birikimim var. Türkiye’de artık rektörlük kariyer olmalı. Aslında ilk rektörlük tesadüfendi. 40’lı yaşların başında o zaman en genç rektör olarak işe başlamıştım. 1999 Bahçeşehir, 2004 başından 2007’ye kadar Doğu Akdeniz ve şimdi Bilgi Üniversitesi.

BÜYÜK ADAM OL DA NE OLURSAN OL
/images/100/0x0/55eac9aaf018fbb8f896bd26

Rektörlük işini seviyor musunuz?

- Evet. Onca yıllık bikimim var. Hocalığa döneyim mi diye düşündüm ama birikimim rektörlükte. Rektörlük kolay değil. Akademisyenlere liderlik yapıyorsunuz. Aslında akademisyenler lider istemiyor, her biri başlı başına lider, bağımsız unsur. Yine de birinin “şu yöne gidilmeli” demesi gerek. Üniversitede bağımsız düşünce egemen olmazsa orası sıradan bir mektep olur. Seviyorum ama bu iş zor bir iş.

Nasıl bir öğrenciydiniz, parlak mıydınız?
- Üniversiteye kadar muazzamdım. Okulda hep öndeydim. Çünkü 4 çocuk arasında tek erkektim. Babam terzilik yapıyordu, annem ilkokul mezunu bir kadındı. Babam ve annemin başta bana verdiği hedef büyük adam olmam. Ben de bu nasıl olunur bilmiyorum. Çok çalışıyordum. Kolej sınavlarında ada ikincisi gelmiştim. Ada birincisi maarif müdürünün oğluydu, ben ikinciydim, ismim gazeteye çıktı. Üniversitede farklı oldu. Boğaziçi’nde sosyalleşmeye çalıştım, orası bunun için biçilmiş kaftan. Erguvanlar arasında Boğaz’a bakan bir yurt odası...

Türkiye’ye nasıl geldiniz?
- Üniversite seçme sınavları vardı, ona girmedim. Türkiye’yi düşünmüyordum. Çünkü Kıbrıs’taki büyük adamlar İngiltere’ye gidiyordu. Benim de oraya gitmem lazımdı. Bunun için herkes beş belge alıyorsa, ben on belge alıyordum. Gece kursa gittim, Rumca öğrendim. Lisem Rum tarafında bir İngiliz okuluydu. Oradan mezun olanlar yüksek lisans için İngiltere’ye giderdi. Ama sonra harp oldu. Ben gidemedim kaldım. Türkiye’de bütün üniversiteler ÖSS puanı istiyor, benim yok. Boğaziçi yeni üniversiteye dönmüştü. ÖSS derecesi istemiyorlardı. Ben sadece İngiltere’yi biliyorum. Orada Amerika diye bir ülkenin varlığını öğrendim. Fulbright bursu ile Amerika’ya Houston Üniversitesi’ne gittim.

Bu arada evlendiniz de...
- Makine Mühendisliği’ni bitirince de 2 senelik master eğitimini bir yılda bitirdim. Doktoramı yaptım. KKTC kuruldu. Orada ortam karışık olunca Amerika’da kalmaya karar verdim. Amerika’da iki yıl okuduktan sonra gelip Boğaziçi’nde beraber okuduğum biriyle evlendim. Üç oğlum var. İkinci evliliğimden iki oğlum daha var.

14 yıl sonra Kıbrıs maceranız tekrar başlıyor...
- Bu arada birçok uluslararası proje geliştirdim. İsrail, Ortadoğu, Balkanlara sık sık gidip geldim. Kıbrıs’ta referandum, barış süreci gibi çalışmalar sürüp, Annan Planı tartışılırken ben de doğduğum yere büyük heyecan duydum, Kıbrıs’a gittim. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde rektörlüğe başladım. Amacım, barışa katkı ve üniversitenin uluslararası açılımı idi. Orada işimi bitirince de buraya geldim.

Ama orada görev süreniz bitmeden bırakmışsınız.
- 15 ay daha vardı. Beş yıllık bir dönemdi. Bitirmeden geldim. Çünkü yapmak istediklerim sona ermişti. Orada istediğim üniversitede iki toplumun kaynaşmasına, iki toplumun gençlerinin birbirini tanımasına olanak verecek ortam yaratmaktı. Fakat referandum sonuçları öyle gelişmedi.

Ben bu göreve kazara gelmedim

Bilgi Üniversites’iyle Laureate Uluslararası Üniversite Ağı (LIUN) ilişkisi yeni değil. Bu kurumun amacı üniversitelerin etkileşimini çoğaltıp büyüme sağlamak ve mezunlarına iş bulabilecek eğitim vermek. Türkiye’de bir yığın genç okumak istiyor. Bu kurumda yükseköğretim altyapısı var. Zincirin 20 ülkede 45 üniversitede 100’ü aşan kampusu bulunuyor. Türkiye’de bir üniversiteyi ağ bünyesine alma arzusu yeni değil. Bilgi, bir vakıf üniversitesi. Ama şimdi farklı yaklaşım lazım. Ben bu göreve kazara gelmedim, isteyerek, bilerek, bir misyona inanarak geldim. Bilgi’nin bu Laureate zincirine katılmasıyla yeni bir uluslararası fırsat penceresi açıldı. O pencere beni heyecanlandırdı. Coğrafik olarak yayılıyoruz. Sağlık bilimleri, mimarlık ve eğitim fakültelerini içeren bölümler açacağız. Başka illerde meslek yüksek okulları kurmak istiyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!