Ben Evran'ı daha esmer bekliyordum

Güncelleme Tarihi:

Ben Evranı daha esmer bekliyordum
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2010 00:00

1,5 yıl önce Yalova’ya taşınan ve sekiz aydan beri de genç yaşta anne olmanın keyfini süren Tuğçe Güder, yaşadığı çiftliğin kapısını Parents dergisi için açtı. Oğlu Evran’la birlikte ilk röportajını veren Güder, anne olduktan sonra bebekken kendisini sokağa bırakan ailesine daha da çok kızdığını söyledi: “Anne olduktan sonra ‘ınsan nasıl olur da bebeğini doğar doğmaz sokağa bırakır?’ diye çok düşündüm. Düşündükçe daha çok suçladım, daha çok içime işledi ama bir türlü aklım almadı.”

Haberin Devamı

TUĞÇE GÜDER VE KIZI EVRAN- Foto-galeri

Yalova’da zaman nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?

- Tüm zamanım Evran’la geçiyor. Çiftlikte yaşamak İstanbul’da yaşamaktan çok daha farklı. Doğayla iç içe yaşıyorum. Zaman zaman İstanbul’a gidiyorum fakat Evran hayatımın çok büyük bir bölümünü kapsıyor. Bir buçuk yıldan beri Yalova’dayız.

Hamileliğinizi Yalova’da öğrendiniz, değil mi?

- Evet, zaten çocukları çok sevdiğim için evlendikten hemen sonra bir bebek sahibi olmayı çok istiyordum. Bunun bir nedeni de kendi annemle ve babamla aramda çok fazla yaş farkı olması... Kendi çocuğumla aramda o kadar yaş farkı olsun istemedim. Allah gönlümüze göre verdi, çocuk sahibi olmaya karar verdikten birkaç ay sonra mutlu haberi aldık.

Neler hissettiniz o an?

- Çok farklı bir duyguydu. ıçinizde bir mucizenin olduğunu ve dokuz ay boyunca bu mucizeyi büyüteceğinizi bilmek heyecan verici. Eşim Uğur’la (Karas) birlikte aynı anda öğrendik bu güzel haberi, evde test yapmıştık ve sonucun pozitif olduğunu görünce ikimiz de sevinçten ağladık.

Bebeğin cinsiyetiyle ilgili gönlünüzden geçen neydi?

- Ben erkek olmasını çok istiyordum, eşimse “fark etmez” diyordu. Hamile kaldığım andan itibaren bebeğimin erkek olacağını hissetmiştim, bunu herkese de söyledim ve sonunda beklediğim oldu.

Hamileliğiniz nasıl geçti?

- Çok güzel geçti. Yaşadığım ortam çok sessiz, sakin, stressiz. Ayrıca çok fazla meditasyon müzikleri dinledim.

Beslenmenize dikkat ettiniz mi?

- Hamileliğim boyunca organik besinlerle beslendim. Ya bahçemdeki sebze ve meyvelerden yedim ya da Yalova’nın pazarındaki sebzelerden aldım. Oradaki satıcılar da kendi bahçelerinden getirip pazarda satıyorlar. Bebek için ne gerekiyorsa yedim, hiç kasmadım. Hamileliğimi şu kadar kiloda sonlandıracağım gibi hedeflerim olmadı. Zaten toplamda 20 kilo aldım.

BEN EVRAN’I DAHA ESMER BEKLİYORDUM

Spor yaptınız mı?

- Sadece yüzdüm. Yürüyüş yaptım denilemez çünkü son zamanlarda bir korku geldi, yürürken bebeğime bir şey olacak sanıyordum.

Sezaryen mi oldu, normal doğum mu?

- Aslında normal doğum istiyordum fakat son zamanlara doğru korkmaya başladım. Herhalde bebek de bundan etkilendi ve doğum kanalına bir türlü girmedi. Bekleyebilirdim belki ama 9 ay 10 günü de geçmiştim, bu yüzden daha fazla bekletmek istemedim. Sezaryen oldum, fakat doğum sonrasında hiç zorlanmadım. Doğum yaptığım günün akşamı ayağa kalkıp yürümeye başlamıştım.

Eşiniz doğuma girdi mi?

- Girmek istiyordu fakat girmedi. Buna rağmen Evran’ı ilk o gördü. Doğuma girerken, benimle ilgilenen doktorlara, sezaryen sonrasında tamamen uyanıp, bilincim yerine geldikten sonra odaya çıkmak istediğimi söyledim. Çünkü bebeğimi yarı baygın bir şekilde görmektense, tamamen kendimde olup o anı hafızama kazımak istiyordum. Doğumdan sonra beni ayılma odasına aldıklarında beş dakikada bir başıma gelip “Tuğçe Hanım gayet iyisiniz, sizi odanıza çıkaralım mı?” diyorlardı. Ben de “Hayır çünkü hâlâ hepinizi dönüyor olarak görüyorum” deyip bebeğin rengini soruyordum. Bu uzun bir süre aynı periyotta devam etti. Yani narkozun etkisiyle, bütün bilinçaltım ortaya çıktı ve sürekli bebeğin rengini sordum. Benimle dalga geçmeye başlamışlardı.

Peki, bebeğin rengi beklediğiniz gibi mi oldu?

- Hayır, ben daha melez bir renk bekliyordum fakat Evran kumral doğdu. Hatta bebeği ilk gördüğümde “Bu hiç benim gibi değil” dedim. Tabii bunların hepsini narkozun etkisiyle söyledim fakat odadaki herkes benimle çok eğlendi. Fakat ilginçtir ki Evran, gün geçtikçe esmerleşiyor. Doğduğunda kumraldı şimdi koyu tenli, esmer bir bebek oldu.

ANNE GEREKİRSE DİLENMELİYİNE DE ÇOCUĞUNA BAKMALI

Şu anki aileniz sizi bebekken evlat edinmiş. Bu yüzden annelik kavramının sizde çok farklı bir yeri olsa gerek. Anne olduğunuzda neler hissettiniz?


- Anne olduktan sonra daha çok sorgulamaya başladım “ınsan nasıl olur da bebeğini doğar doğmaz, sokağa bırakır?” diye çok düşündüm. Düşündükçe daha çok suçladım, daha çok içime işledi ama bir türlü aklım almadı. Bu dünyada kendi başına yaşayamayan tek şey insan yavruları. ıneklerin yavruları bile bir şekilde otlayarak hayatta kalıyor, ama insan yavrusu doğduğunda bakıma muhtaç. Bir anne gerekiyorsa dilencilik yapmalı ama yine de çocuğuna sahip çıkmalı. Zaten anne olmak demek fedakarlık demek bence. Anne olmak, bir bebeğe sahip olmak harika bir duyguyken, bebeğinizi kokladığınıza burnunuza cennetin kokusu gelirken, nasıl oluyor da ben ve benim gibi birçok bebeği sokağa bırakıyorlar, anlamıyorum.

Sizi büyüten ailenize bakış açınız değişti mi?

- Evet, annemin ve babamın kıymetini çok daha fazla bilmeye başladım. Çünkü biyolojik olarak kendi kanlarından olmayan bir bebeği birçok fedakarlıkla yetiştirdiler, üstelik dört dörtlük baktılar.

Şu an torunlarıyla çok mutlulardır herhalde?

- Evran doğduğu gün çok ağlamışlar, zaten şu an annem de babam da Evran’ın gözünün içine bakıyor. Babam, “Evran bir kere dede desin, başka bir şey istemiyorum” diyor. Çok tatlılar.

Haberin Devamı


EVRAN’IN MUTLAKA BİR KARDEŞİ OLACAK

Evran’ın ismini koymaya nasıl karar verdini?


- Uzun bir süre isim bulamadık aslında daha sonra bir rüyamdan etkilendim ve Evran adını koyduk. Ahi Evran’dan geliyor bu isim. Kırşehir’de türbesi var... Ben 7,5 aylık hamileyken Uğur’la birlikte ziyaretine gitmiştik.

Evran’ın bir kardeşi olacak mı?

- Kesinlikle evet. Evran dört, beş yaşına geldiğinde bir kardeşi olsun istiyorum.

Peki, ne zaman iş anlamında yeniden bir şeyler yapacaksınız?

- Defile için kendimi biraz daha iyi hissetmem gerek. Ama televizyonda bir şeyler yapmak istiyorum. Bu yine bir koşturmacaya gireceğim anlamına da gelmiyor. Televizyona haftada bir gün iş yaparsam hem Evran’ı ihmal etmemiş hem de İstanbul’un kargaşasına girmemiş olurum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!