Belgesel gibi defile

Güncelleme Tarihi:

Belgesel gibi defile
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2012 00:00

Türk kadınının abiye konusundaki 20 yıldır en gizli silahı olan Alfabeta, İzmir’deki İZFAŞ Gelinlik, Damatlık ve Abiye fuarında müthiş bir şova imza attı. Kıyafetleri 360 derecelik bir jungle’ın ortasında sunan Alfabeta’nın yaratıcısı Herman Mıhçı ile vahşi koleksiyonunun perde arkasını konuştuk

Haberin Devamı

- Ne yaptınız siz Allah aşkına? 360 derece görsel şölen falan... Nasıl başladı her şey?
- Hepsi iletişim danışmanım Senem Çapa’nın başının altından çıktı. Ben sadece farklı bir şey olsun dedim. Müthiş bir ekip kurdu. Fashionart’dan destek aldı. Koreograf Öner Evez ve Yakup Biçer bize katıldı. Tek isteğim koleksiyonun temasını, yani jungle’ı hissettirmek. Çünkü vahşi doğa beş duyumuzu da harekete geçirir. Koku, görme, dokunma, duyma, tatma her şey vahşi ormanın içinde vardır. Ormanın denize yakın uçsuz bucaksız kumlu sahili, şelaleleri, palmiyeleri göz sefamızı; rüzgarın yapraklarla çıkarttığı ıslığı, hayvanların sesleri duymamızı; çiçek ve kelebeklerin güzelliği dokunmamızı; ananas ve muzların çekiciliği tatmamızı tetikler.

- Bunun Alfabeta’yla ilgisi ne?
- Alfabeta modelleri de her kadını etkiler ve duyularını harekete geçirir. O yüzden jungle konseptiyle çıktım. Dekorda kullanmadık, kıyafetleri jungle’ın içinde sergiledik. Misafirlerimizi büyülü dünyasına soktuk. 360 derece görsel ve ses sistemi kuruldu. Swiss Otel Grand Efes’in defile salonu altı metrelik sistemle çepeçevre döşendi. Koleksiyonun kumaş renk ve desenlerine uygun video görseller vardı. Örneğin leopar serisinde dev ekranlarda vahşi dünyanın içinde leoparlar misafirleri ve mankenleri takip etti. Müthiş büyülü bir dünyanın içinde Alfabeta 2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu sunduk.

Haberin Devamı

- Wild Jungle nasıl bir koleksiyon?
- 50 kıyafet tasarlandı. İnanmayacaksın ama 15-20 gün içinde defile koleksiyonunu hazırladım. Ama uzun bir süre kumaşlar bana baktı, ben kumaşlara. Tam olarak ne hayal ettiğimi, nasıl yansıtacağımı tasarlayınca gerisi iplik söküğü gibi geldi. Wild Jungle koleksiyonunda, leopar deseni swarovski taşlarla zenginleştirip, kesimlerle kumaşları farklılaştırdık. Alışa gelmişin dışındaki leopar desenleri de var. Mavi, kırmızı, pembe, yeşil leoparlara tropik desenler de eşlik etti. Hayli cesur ve ateşli bir koleksiyon. İddialı hanımların ilk tercihi olabilir.

- Bu leoparın modası hiç geçmeyecek mi? Amazonluk ve seksiliği bir arada verdiği için mi bu kadar makbul?
- Her kadına ve vücut tipine maalesef yakışmaz. Çok güçlü bir desen. Sadece kumaşı değil; leoparın ruhunu da yansıtmak gerek. Leopar seks, güç, cesaret kokar. O oldukça modası geçmez. Amazon ve seksilik de kadınların dünyasında olmazsa olmaz duygular. Kadınlar zoru sever, kendilerini Amazon yapan adamlara bayılır. Hepiniz vahşi ormandan beslenmeye meraklısınız. Belki de ormanda kadınların aradığı her mücadele ve duygu var o yüzden içinden çıkamıyoruz. Ben bu sene leoparın gücüne ve seksiliğine parıltılar kattım, uçuşan kumaşlarla kadınları özgürleştirdim.

Haberin Devamı

NERENDEN İLTİFAT ALIYORSAN DEKOLTENİ ORADAN AÇTIRACAKSIN

- Peki leoparın en seksi hali hangi halidir? Favori dekolteniz nedir? 
- Ben bakımlı, alımlı, güzel kadın severim. Kadın ruhunu ve vücudunu tanımalı. Ona göre bakımını yapmalı, kıyafetini seçmeli. Her kadının kendini parlatacak bir ışığı vardır. Maalesef bazıları ışığın düğmesini bulamıyor ve yanlış taraflarını açıyor. Kiminin göğsü, kiminin sırtı kiminin bacakları güzel. Nerenden iltifat alıyorsan dekolteni oradan açtıracaksın. Ve dozunda.

- Bu koleksiyonla nasıl bir döneme geçiyorsunuz? Lale Devri mi, olgunluk çağı mı?
- Olgunluk çağımızı geçeli yıllar oluyor. Devir satış devri. Gönül isterdi ki, altın çağ diyeyim ama çalışma ve ayakta kalma devri. Tüketici çok bilinçli. Taklit, çalıntı, ucuz kumaş; kısacası emeksiz, kalitesiz mal istemiyor. Her kadın konuşulmak istiyor. Bu beklentilere cevap vermek için, devir çalışma ve yaratma devri.

Haberin Devamı

- Peki Herman Mıhçı nasıl günler yaşıyor?
- Uykusuzluk, stres ve verdiğim kilolarımı geri alma dönemi yaşattı. Başaramama duygusu üstüme çöktü ve işten kaçtım, kendimi dış dünya ve insanlardan soyutladım, evime kapandım. Ancak kafamda tüm koleksiyonu gördüğümde ortaya çıktım ve 15-20 günde 50 kıyafeti tasarladım ve ürettim. Yer, gök anlamsız kumaşlarla doldu ve hangilerini defileye hazırlayacağıma bir türlü karar veremedim. Doğru kumaşlara hayat vermek kolay kararlar değil.

- Hâlâ sezonda 500 farklı model üretip, 24 saat atölyenizde çalışıyor musunuz?
- Çok daha fazla üretiyoruz. Müşterilerimi öyle bir alıştırmışım ki, sürekli çok daha fazla model görmek istiyor. Her ay defileye hazırlanır gibi koleksiyon hazırlamak zorundayız, alıcılarımızın beklentileri çok yüksek. Alfabeta doğumhane gibi, her gün bir sürü bebeğimiz oluyor. Kızıl, sarışın, zenci, melez, esmer birbirinden havalı ve renkli çocuklar doğuyor.

Haberin Devamı

- Bir ara yaka silkiyordunuz, “Gelen parasıyla alsın, kimseye sponsor olmam” diyordunuz. Ünlülerle ilişkileriniz ne boyutta?
- Ben seri üretim yapıyorum ve bir kişinin değil tüm kadınların mutluluğu önemli. Kişisel sponsorluk yaptığınız kişiye vakit ayırmanız gerek. Bunu yapamıyorum. Ürettiğim şeylerden geri kalıyorum hissi basıyor.

- İstanbul gece hayatından biraz bahsedelim... Çok tek tip değil mi herkes? Neden farklılaşamıyor kadınlarımız?
- Son yıllarda farklılaşma var ama az. Bizim toplumuzda kadınlar istedikleri gibi özgürce giyinemiyor, kocaların ve ailelerin görüşüne göre giyiniliyor. Herkes için daha fazla Amazon ruhu diliyorum. Çevrelerinin etkisinden kurtulmaları gerek ki, kendi gerçek stillerine kavuşsunlar.

Haberin Devamı

Ayakkabı değil sanat eseri

Ayakkabı konusunda kaliteye ve farklılığa hasret misiniz? Yüzde yüz el yapımı, kösele, kaliteli, zarif, rahat ve şık ayakkabılara sahip olmak için adresinizi veriyoruz:
www.artizen.com.tr

/images/100/0x0/55ea9a8ef018fbb8f88acdce

“Ayakkabılarımız makine hatlarında dönüp dolaşan ürünler değil. Hayatları, duyguları, düşünceleri ve umutları olan insanlar tarafından sevgiyle üretiliyor. Hayal kurarken ayakkabı yapıyoruz. Bu yüzden de her kutumuzdan ayakkabılarınıza değen eller hakkında kısa bilgiler veren kartlarımız çıkıyor. Kusurlarımız var ancak bunlar sayesinde size layık olabilecek ürünleri yaratabiliyoruz. Umuyoruz ki yaratırken duyduğumuz sevgiyi giyerken hissedersiniz. Sektörde yeni sayılmayız. Ustalarımız da pek genç sayılmaz. Zanaatlerini severek uygulayan insanlar. Yine de her gün, her çift ayakkabıyla yeni şeyler öğreniyoruz. Artizen’in ortaya çıkışı birkaç nedene dayanıyor: Elde ayakkabı yapma geleneğini koruma isteği, teknolojinin nimetlerinden faydalanmadan güzel ürünler yaratılabileceği inancı ve bu hayallerimizi destekleyeceklerin bir şans vereceği umudu...”
www.artizen.com.tr bu cümlelerle açılıyor. Ayşe Nil Çağlayan-Koray Çağlayan çifti bu site üzerinden el yapımı ayakkabı satıyor. Birbirinden zanaatkar müthiş bir usta kadroları var. “Biz ayakkabıyı tasarlar, kalıbını seçer, modelinı çizer, şablonunu çıkarırız. Sonra her şey ustalarımızın ellerine kalır. Derilerimizi seçer ve sırasıyla kesiciye, sayacılara, monta tezgahına, üsteciye ve en son temizlemeye teslim ederiz” diyorlar.
Makine hüneriyle saatte yüzlerce çift ayakkabı üretilirken neden bir ayakkabı için bir buçuk gün harcıyorlar, derseniz Ayşe Nil anlatıyor: “Okumayı bile sökememişken neden ayakkabı çizdiğimi şimdi çözdüm. İngilizce öğretmenliği okudum. Reklamcılık yaptım, hayatımı yemek yaparak kazandım, müzikle uğraştım, kocamla da bu vesileyle tanıştım. O bas çalıyordu, ben de beste yapıp söylüyordum. Ayakkabıcılık, Koray’ın baba mesleği. Babası çok dolgu topuk diye bildiğimiz poliüretan topuklu ayakkabıları yapıyor. Bambi’ye, Elle’e, Fergan’a veriyor. Koray “Bu işi biraz farklılaştıralım” dedi. Ben de kösele, içi-dışı deri, astarı kaliteli el yapımı ayakkabı yapmak istediğimi söyledim. Konuşmaya başladık ama kafayı takmıştım bile. Çünkü elimizdeki değerin, ustalarımızın kıymetinin farkındaydım. Geçen Mart’ta karar verdik. İlk markafoni kampanyası Kasım’da yapıldı. www.artizen.com.tr’da satılan koleksiyon 24 parça. Klasik ve trend ürünleri ikiye ayırıyoruz. Topuklular yeni girdi. Yakında erkek ve çocuklar içinde üretim başlıyor”

NEDEN MASKÜLEN AYAKKABILAR

Çünkü maskülen bir kadınım. Kokoş ve feminen kadınlarla da pek anlaşamıyorum. İtiraf ediyorum, çok egoistçe ayakkabı üretiyoruz. Bağcıklı ve maskülen kolej ayakkabılarının bizim yaptığımız gibi rahat, kaliteli ve farklı alternatiflerine hasrettim. Şimdi hiç sorunsuz giyebileceğim onlarca model var. Öyle piyasadakiler gibi düz olmasına rahmet vuran, acı çektiren cinsten değil hiçbiri. Öyle olmaması için üretim öncesi uzun süre ben deniyorum. Dört 37, dört 38 numara yaptırıp sekiz arkadaşıma denetiyorum. Hepsinden onay gelirse siteye koyuyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!