Ayağım neden 39 numara

Güncelleme Tarihi:

Ayağım neden 39 numara
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2013 09:44

“Ağır Roman” yayından kaldırıldı, gözyaşlarına boğuldu, ama üzüntüsü profesyonelliğini gölgelemedi. Diziyle ilgili tatsız gelişmeyi öğrendiğinin ertesi günü All kapak çekimi için objektif karşısına geçen Özge Özpirinçci, verdiği röportajda da kariyerden özel hayata son dönemde yaşadıklarını anlattı.

Haberin Devamı

Bütün güzel diziler sırayla yayından kaldırılıyor, ne oluyor bu projelere böyle?        

- Çok üzücü bir şey. Artık sette çalışanlar, oyuncular, hatta dizinin izleyicileri yayınlandığı günün ertesi sabahı uyanır uyanmaz reytingleri kontrol eder oldu. Ben bile dizinin oyuncusu olarak projenin biteceğini bir gün önce öğrendim. Hiç beklemiyorduk. Televizyonda çok da fazla dizi var. Seyircinin alternatifi çoğalıyor, reytingler azalıyor.   
      
Yoksa artık dizilerin dönemi geçiyor mu?  

- Bilmiyorum ama keşke insanlar sinemaya gitse, tiyatroya gitse, kitap okusa, keşke böyle sebeplerden ötürü diziler izlenmiyor, bitiyor olsa. O zaman içimiz bu kadar acımaz.

Sizin izleyici olarak bitmesinden korktuğunuz dizi var mı?

- Ben genelde yabancı dizi izliyorum. Yerli dizilere süresinden dolayı tahammül edemiyorum. Uzaması için bir sürü dolgu sahnesi oluyor. Kalite bir yerde sekteye uğruyor. Yabancı dizilerde “News Room” ve “Lost”u çok kendimi kaptırarak izliyordum, ikisini de bir anda bitirdiler. Çok üzüldüm.

Bayıldığınız bir karakter var mı?

- Var tabii ki. “Leon”daki Mathilda karakteri. “Leon”u izlediğim anda “Ben de yapabilirdim bunu, ben de böyle olmak istiyorum” dedim. Natalie Portman’la aramızda çok yaş farkı yok ama uzun bir kariyer farkı var tabii! O çocukluğunda başlamış bu işlere.

Sizin çocukluğunuzda durum neydi?

- Sokakta geçirdim çocukluğumu. Sürekli oyun peşindeydim. Arkadaşlarım “Ben Boğaziçi Üniversitesi’ne gireceğim” dediklerinde “O ne ya?” derdim. Benim işim gücüm top oynamaktı. Erkeklerle birlikte erkek gibi büyüdüm. Babam silahlı oyuncakları yasaklamıştı, ben gidip abimden, abimin arkadaşlarından alırdım.

GEÇİNMESİ KOLAY, MUTLU VE TAKINTISIZ BİRİYİM

Şimdi yeni bir projeye dahil olmayı bekleyeceğiniz bu süreyi nasıl değerlendireceksiniz?

- İlk üç gün “Oh istediğim kadar uyurum, kimse bana karışamaz. İstediğim kursa giderim, acaba tangoya mı başlasam, İspanyolca’ya mı, gardırobumu mu düzenlesem” diye planlar yapacağım. Sonra yeni bir proje gelecek ve üç ay çeşitli planlar kurgulayıp hiçbirini yapmadığımı göreceğim. Zaman planlamasını çok iyi yapabilen biri değilim. 10 şey yapmayı planladığımda ancak üç tanesine yetişebiliyorum.

Evdeki işlerle aranız nasıl?

- Öyle titizlik hastası değilim. Haftanın iki günü gelen bir yardımcımız var. Fakat iki tane de köpeğimiz var. O yüzden evin o tertemiz hali çok uzun sürmüyor. Dağınıklıklar da oluyor. Önce “Ben düzeltmeyeceğim, yapan düzeltsin” diye inat ederim ama yarım saat sonra dayanamayıp toplarım.

Dağınık mı eviniz?

- Ben de Altan da (Engin Altan Düzyatan) çok derli toplu insanlar değiliz. Ama evde kaotik bir düzen var.

Kaç puanlık bir sevgili ve ev arkadaşısınız?

- Ooo! 8 hatta 8,5 puanım vardır kesin!

Hangi özelliklerinizden dolayı hak ediyorsunuz bu puanı?

- Bir kere sabahları mutlu, gülen ve enerjik uyanan bir insanım. Beş puan zaten oradan geliyor. Ayrıca “Hayır, onu yapmayacaksın, hayır, koltuğa çıkamaz köpekler!” falan gibi ruh hastası tavırlarım yoktur. Geçinmesi kolay, mutlu, takıntısız bir insanım.

TANIŞTIĞIMIZDA ALTAN’IN KİM OLDUĞUNU BİLMİYORDUM

Uzun zamandır birlikte yaşamanıza rağmen hâlâ gözleri parlayan bir çift olmayı nasıl başarıyorsunuz?

- Biz birbirine bağımlı, birbirini kısıtlayan çiftlerden değiliz. İkimizin de hem kadın hem erkek çok arkadaşımız var. Altan “Ben çocuklarla rakı içmeye gidiyorum” diyebilir ya da ben “Kızlarla Londra’ya gidiyorum” diyebilirim. “Birini tanımak istiyorsanız ona yetki verin” diye bir laf vardır ya. Biz birbirimize o yetkiyi verdik ve sınırlarımızı bildiğimizi yaşayarak gördük. Artık birbirimizin limitlerini iyi bilen, iki farklı hayatı paralel bir şekilde yaşayıp, hayatın zorluklarını, mutluluklarını paylaşan uyumlu bir çiftiz.

Size en son ne zaman harika bir insanla beraber olduğunuzu hissettirdi?

- Dışarıdan çok mesafeli, soğuk, egolu görünen, öyle zannedilen biri. Onun gerçek halini gören çok az insan var. Onlardan biri olmak bile harika bir his.

Size de ilk tanıştığınızda cool ve mesafeli miydi?

- Evet tabii, mesafeliydi. Zaten kim olduğunu da bilmiyordum. “Selam ben Engin Altan” dedi. Ben de “Ben de Özge. Soyadımızı da mı söylememiz gerekiyor?” dedim. “Altan benim ikinci adım” dedi. Böyle bir tanışmaydı.

Güleryüzlü, böyle moralsiz bir günde bile çok enerjik, mutlu görünen bir insansınız. Genel haliniz mi böyle?

- Ben çok küçük şeylerden mutlu, çok küçük şeylerden de mutsuz olan biriyim. Mesela sabahları sağlıklı uyanmak beni çok mutlu eder. Dans etmek beni acayip mutlu ediyor. Arkadaşlarımla bir şeyler içip saatlerin farkında olmadan sohbet etmek çok hoşuma gidiyor. Sevdiğim işi yapmak beni mutlu ediyor. Özellikle bu dönem, aydın fikirli, boyun eğmeyen, bilinçli ve idealist insanlar tanımak beni çok mutlu ediyor. Güzel bir film izlemek, köpeklerimi gezdirmek, yaptığım bir yemeğin beğenilmesi beni çok mutlu ediyor.

DARBUKAYA DAYANAMAM KENDİMİ ORTAYA ATARIM  

Alışverişle aranız nasıl? Mağaza, butik keşifleriniz var mı?

- Pek yok. Çok da aramıyorum. Marka ya da alışveriş düşkünlüğüm hiç yoktur. Hatta satın aldığım her şeyin etiketini keserim. Kıyafet kıyafettir, markalarını dikkate almam. Sabah uyandığım zaman nasıl hissediyorsam öyle giyinen insanlardanım. Kafamda 10 tane falan kombinim hazırda bekler.

Kusurlu bulduğunuz yerleriniz var mı?

- Ellerimi çok büyük buluyorum mesela. Ellerim daha küçük olsa daha iyi olurdu. Boyum 1.80 değil ama ayağım 39 numara mesela, neden?

Stiliniz yaşam biçiminizi, dinlediğiniz müziği falan yansıtır mı peki?

- Ne tarz müzik dinlediğimi ben de çok kez kendime soruyorum ama hiçbir zaman cevaplayamıyorum. Değişkenim. Massive Attack dinlerken bir anda İbrahim Tatlıses’ten “Gülüm Benim”i dinlemeye başlayabilirim.

Hangi şarkı sizi oturduğunuz yerden kaldırır?

- Darbukaya asla dayanamam! Mümkün değil. Kalkmamam gereken ciddi bir yerdeysem dahi omuzlarımı küçük küçük hareket ettirmeye başlarım. Birilerinin kalktığını gördüğüm anda da kendimi ortaya atarım! Bir keresinde Nublu’da “Dayanamıyorum bu yetmiyor bana” deyip kendimi sahneye atıp dans etmiştim.

Haberin Devamı

YAŞLILIKTA YALNIZ KALMA KORKUM VAR

Siz bir de iki arada bir derede “Kayıp” adlı bir kısa film çektiniz, o nasıl bir projeydi?

- Bir kadının 25, 40, 55, 70 olmak üzere birkaç farklı yaş dönemini canlandırıyorum. Yüzüme çok uzun süren plastik makyajlar yapıldı. Zor bir deneyimdi benim için. En yaşlı halimi oynadığım günkü makyajımın yapılması yedi saat sürmüştü! Çok zor ama çok da güzel bir deneyim oldu.

Yaşlanma korkunuz var mı?

- Yaşlanma korkum yok ama yaşlandığımda yalnız kalma korkum var. Kendine bakamayacak duruma gelme, muhtaç olma... Bunlar beni endişelendiriyor. Yoksa güzelliğe, çirkinliğe çok takılan biri değilim. İnsan ne kadar mutluysa o kadar güzeldir diye düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!