Arkadaş beni mutlaka uyandır!

Güncelleme Tarihi:

Arkadaş beni mutlaka uyandır
Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 2007 22:15

Haberin Devamı

 Bu nedenle keyfimiz de yerinde. Bu arada Sorumlu Yazıişleri Müdürümüz Hasan Kılıç’ı anıyoruz, bazen gülüyoruz. Yeni yılın üçüncü günü... (ÇUKUROVA’DAN/ Y.Sinan TANYILDIZ)

Filistin ile İsrail arasında bir hastane yapılacak. Temeli de önümüzdeki günlerde atılacak. Projeye Avrupalı doktorlarla bir Türk doktor imza atmış. Yani Prof. Dr. Oktay Kadayıfçı... Bu dev projenin mimarlarından biri...

Hastanenin adı “Birlikte Doğalım Hastanesi”...

Oktay Hoca’nın müthiş bir enerjisi var. “Yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum...” dedi.  Merak edip sordum, “Kitap neyle ilgili?”

“Hastalığı iyileştiren yemekler...”

Sonra da kitabın içeriğini anlatıyor... “Dünyada hastalık iyileştiren yemekler var... Yemek yiyerek tedavi oluyorsunuz...”

Hoşuma gitti... Adana’ya 56 kilo gelmiştim, şimdi 95 kiloyum... Yeni yıla kazasız belasız da girdim ki keyfim yerinde... Hocam’ın kitabını duyunca sinsi sinsi gülümseyişim bundan...

Haberin Devamı

“Farkında mısın?” dedi Oktay Hoca... “Biz Türkler önce hastalanıyoruz, sonra rejime başlıyoruz... Yani doktorlar bizi uyandırıyor ama geç uyanıyoruz... Sağlıklı beslenme, hastalanmadan önce işe yarar... Hastalandıktan sonra ne yersen ye...”

Gülüştük ve hocam da bir hikaye anlattı bu konuda:

“Avukatlardan birinin Eskişehir’de çok önemli bir davası vardı. Akşam trenine bindi ve yatağına uzandı. Ancak Eskişehir’de uyanamam korkusuyla kondüktörü çağırdı, eline de birkaç lira sıkıştırıp:

- Arkadaş, dedi. Beni Eskişehir’de mutlaka uyandır...

- Uyandırırım...

Avukatımız tekrar yatağa uzandı ama içinde bir “Ya uyandırsa ama ben yine uykuya dalarsam...” şüphesi belirince tekrar kondüktörü çağırdı:

- Arkadaş, dedi. Benim uykum derindir. Uyandım derim uyanmam. Bağırsam da çağırsam da beni uyandır, ayağa kalkmadan sakın gitme...

- Olur, dedi kondüktör...

Avukat rahatladı ve kondüktöre üç beş lira daha bahşiş verdi... Lakin yine içi rahat etmedi. Çünkü davası çok önemliydi... Yeniden ayağa kalktı, kondüktörü çağırdı bu kez dolgun bir bahşiş vererek onu ikaz etti:

- Arkadaş, bu dava çok önemli... Beni trenden indirmedikçe bırakma... Eskişehir’de mutlaka inmem lazım...

- Olur, dedi kondüktör...

Haberin Devamı

Artık gönlü rahattı ve uykuya daldı... Uyanınca bir de baktı ki tren Polatlı’da... Avukat başladı bağırmaya, kondüktörü yerden yerden yere vurmaya...

Ama kondüktör gülüyordu...

Etrafındakiler sordu:

- Arkadaş, ne gülüyorsun. Bak adam sana neler söylüyor?

- Bu bir şey mi? dedi kondüktör... Eskişehir’de indirdiğim adamın söylediklerini bir duysaydınız, avukatın söyledikleri yanında hiç kalır...”

Fıkranın rejimle ne ilgisi var diyeceksiniz? Yok... Ama yılın üçüncü günü ya... Keyfimiz de yerinde... Hocam yapacaklarını anlatıyor, arada bir konuyu fıkralarla yumuşatıyor...

Ve son fıkra da şöyle...

“Parayı beleşten bulan bir sonradan görme şoförüyle seyahate çıkıyor. Hava atacak ya şoföre soruyor:

Haberin Devamı

- Ahmet bil bakalım, eşekle şoför arasında ne fark var?

Şoförün fena halde canı sıkılıyor ama ne yapsın ekmek parası susuyor... “Bilmiyorum ağam...” diye mırıldanıyor...

Sonradan görme yanıt veriyor:

- Birine dur dersin durur, birine çüş dersin durur... Fark bu...

Ve basıyor kahkahayı... Ama şoförün canı fena halde sıkkın...

- Peki, diyor. Bir soru da ben sorayım...

- Hadi sor...

- Eşekle zengin arasında ne fark var...

Sonradan görme düşünüyor, taşınıyor sorunun yanıtını bulamıyor ve “Bilemedim, ne fark var?” diye soruyor...

Şoför gevrek gevrek gülüyor:

- Aslında pek bir fark yok... Muhabbet olsun diye sordum!!!

Mutlu yıllar diliyorum!..

Yeni yılınız her şeye rağmen neşeli ve sağlıklı geçsin istiyorum...

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!