Arın’la beraber büyüyoruz

Güncelleme Tarihi:

Arın’la beraber büyüyoruz
Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 2012 00:00

Bundan altı sene önce sesinin güzel olduğunu bile bilmiyordu. Şimdi ise müzik dünyasının en sevilen seslerinden. “Bir gün şarkı söyleyerek kitlelere ulaşacağımı hayal bile edemezdim” diyen Mustafa Ceceli ile iki aşkını; müziği ve oğlu Arın’ı konuştuk.

Haberin Devamı

Bundan beş-altı yıl önce ne yapıyordunuz?   

- Aranjörlük yapıyordum. Sezen Aksu’yla birlikte çalışıyordum.

Tahmin eder miydiniz yıllar sonra müzik dünyasında bu noktaya geleceğinizi?

- Aslında hayatımda müzik hep vardı. Ancak o zamanlar, bir gün şarkı söyleyerek kitlelere ulaşacağımı hayal bile edemezdim.

Ama sesiniz çok güzel, bunu bilmiyor muydunuz?

- Bunu da çok sonradan fark ettik.

Nasıl fark ettiniz?

- Ben aslında aranjörüm ya, stüdyoda bir demo çalışması sırasında ortaya çıktı. Meğer kullanmadığım bir özellikmiş.

Sonra ne oldu?

- Bu özelliğimi fark edince Sezen Hanım “Hiç bilmiyor muydun şarkı söylediğini?” diye sordu, bilmediğimi söyledim. Kimi işler vardır, zorlarsın ama bir türlü sonuçlanmaz. Kimi işler de kendiliğinden olur. İşte bu, kendiliğinden olanlardan. Hiç planda yokken birdenbire DMC’den Samsun Demir, “Unutamam’ı ENBE albümünde kullanmak istiyoruz” dedi. Şarkı söylemek, “Haydi yapalım” demekle olmaz. Cahil cesareti bizi farklı yere götürebilirdi. O sebeple ince eledik, sık dokuduk.

KENDİMDEN ZİYADE EKİBİME GÜVENDİM

Yapamayacağınızı düşündünüz mü hiç?

- Bir korku ya da endişem hiç olmadı. Sadece bundan sonra hayatım nasıl şekillenecek, ona konsantre oldum. O yüzden hemen cevap vermedim, biraz düşündüm. Eğer şarkı belli bir yere ulaşırsa, sonrasında albüm yapmak gerekecekti. Acaba albüm yapabilir miyim, sonrasında konserler verebilir miyim diye çok boyutlu düşündüm.

Güvendiniz kendinize demek ki, bugün buradasınız...

- Aslında burada çevremin çok büyük etkisi var. Çalıştığım insanlar, mesleğinin zirvesindeki kişilerdi; söz yazarları, besteciler, Samsun Demir... O yüzden kendimden ziyade çalıştığım ekibe güvendim.

İlk çıktığınızdan bu yana da çizginizi hiç bozmadınız...

- Bunun için özel bir çaba sarf etmiyorum. Şöyle düşünelim; bir insan çok mutsuzken aynaya bakıp gülümsediği vakit, sanki mutlu olacak bir şey varmış gibi kabul eder ve gerçekten mutlu olur. Ancak bunun tüm hayatına yansıması için gerçekten bu şekilde devam etmes gerekir. Önemli olan o güzelliği görebilmek ve seyredebilmek.

SEZEN AKSU OKULUNDAN MEZUN OLAMAZSINIZ

Artık kameraların önündesiniz. Hayal ettiğiniz gibi miymiş, yoksa işin içine girdikten sonra “Düşündüğüm gibi değilmiş” dediğiniz şeyler oldu mu?

- Galiba hiç hayal kurmamışım... Türkiye’deki en önemli isme yaklaşık beş yıl boyunca hem stüdyoda, hem sahnede eşlik ettim; Sezen Aksu gibi bir okulda okudum. Oradan mezun olamazsınız. Zaten istemezsiniz mezun olmayı. Sezen Hanım’la kazanılan bir tecrübe vardır hem sahnede, hem stüdyoda... Ben biraz da hazırlıklıydım aslında. Çünkü orkestra ve sahne tozu yuttum. O yüzden orkestradakilerden tutun, stüdyoda çalışanlara kadar herkesle arkadaş diyaloğu içerisindeyim. Ben öyle gördüm çevremden. Bulunduğunuz ortam, çalışma koşulları sizi şekillendiriyor. Mühim olan tek bir şey var; söz verilmesi ve tutulması. Sistem iki yönlü çalışıyor. Bir organizasyon varsa burada, sanatçı tarafının ve organizasyonun yerine getirmesi gerekenler var. Elbette bunlarla ilgili aksamalarla karşılaşabilirsiniz. Ben o aksaklıkların hepsini oraya gelen izleyici için göz ardı ediyorum. Çünkü benim için sahneye adım attığım andan itibaren sadece seyirci var.

Seyirciye ulaşana kadar hiç tahammül edemediğiniz, tepki gösterdiğiniz şeyler olmuyor mu?

- Tahammül edemediğim bir şeyle karşılaşsam bile tepki göstermiyorum. Çünkü orada bulunmamızın bir amacı var; konserin iyi ve güzel geçmesi. Sizi güzel görmek ister insanlar. Her ne geçerse kafanızdan, oraya çıktığınızda bunu unutmanız ve gerçekten seyircinize konsantre olmanız lazım.

SEZEN AKSU SAHNEYE DAVET ETTİĞİNDE DİZLERİM TİTREDİ

Sıkıntılarını içine atan biri misiniz?

- Ben dışarı vururum hep. Bir olumsuzluk varsa, bir kişi görevini yerine getirmiyorsa, bunu ona açıkça söylemek lazım. Fren patlayabilir bazen ama patlamamasını isteriz tabii. Ben bu konuda kendimi eğitmeye çalışıyorum.

Hiç hak etmediğinizi düşündüğünüz bir eleştiri aldınız mı?

- Hayır. Herkes herkesi eleştirebilir. Sevdiğim bir laf var; “Hakareti hak ettiyseniz susun, hak etmediyseniz üzerinize alınmayın” diye. Ben hak etmediğim bir şeyle karşılaşırsam, o eleştiriyi yapanla gider konuşurum genelde. Ararım ya da mail atarım. O düşüncenin doğru olmadığını söylerim.

Çekingen, utangaç biri değilsiniz sanırım...

- Çok girişken ve haşarıyımdır.

Sahnede bir çekingenlik olur mu?

- Sezen Hanım 2007 yılında bana ilk defa “Gel ‘Unutamam’ı söyleyeceksin sahnede” dediğinde dizlerim titredi. Sezen Aksu’yla çalıyorsanız on binlere çalmaya alışkınsınızdır ama sahneye çıkıp şarkı söylemek başka bir şey! Kapattım gözümü, başladım şarkıyı söylemeye. Şarkı bitti, ben hâlâ aynı yerdeyim. Sezen Hanım beni bıraktığı yerden aldı, “Sakin ol, bir rahatla” dedi. İlk kez orada çok heyecanlanmıştım. Şimdi her konseri kaydettiriyorum, kendimi seyrediyorum, beğenmediğim şeyleri düzeltiyorum..

Haberin Devamı

AİLE KURUNCA ÖNCELİKLER DEĞİŞİYOR

Oğlunuz Arın ne yapıyor bu arada?

- Büyüyor, 14 aylık oldu.

Ondan öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor hayat değil mi?

- Direkt ayrılıyor. Herkesin hayatta bir öncelik listesi vardır. Listenin ilk sırasına önce okulu koyarsınız. Sonra belki bir kız, erkek arkadaşı... Ama bir aile kurduktan sonra bu önceliklerin hepsi yer değiştirir. Artık 1-2-3 diye sıralayamazsınız. Hepsi iç içe geçer. Ben olabildiğince zaman ayırmaya çalışıyorum oğluma. Çünkü işimiz gereği çok dolaşıyoruz. Dünyanın öbür ucuna bile gidiyoruz hiç üşenmeden. Kalan vakti ona ayırmaya çalışıyorum. Arın’la beraber büyüyoruz.

Haberin Devamı

YARATILAN HER ŞEYİ SEV OĞLUM...

Arın’a bir öğüt verecek olsanız, ne demek istersiniz?

- Mutlak sevgiyi fark etmesini, karşısında gördüğünü asla gayrı görmemesini isterdim. Belki zamanla konuşarak ona anlatacağım şeyler bunlar. “Yaratılan her şeyi sev” diyebilirim. Ama sevgi de şöyle bir şeydir; yılanın başını sevmeye kalkarsanız, elinizi sokar. Sizin yılanı sevmeniz, ona zarar vermeden, etrafından dolaşmanızdır. Sevgi deyince illa başını okşamaktan bahsetmiyoruz. Ama karşımızda gördüğümüz her şeyde o mükemmel tek bir yapının yansımalarını algılamamız gerekiyor. Ben Arın’a sevgi dolu bir hayat diliyorum...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!