Anti değil antik kahraman

Güncelleme Tarihi:

Anti değil antik kahraman
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2012 23:45

Yayımlandığı tarihten bu yana hakkında en çok konuşulan, kitapçılarda en çok sorulanlardan biri, Barış Uygur’un yazdığı ‘Feriköy Mezarlığı’nda Randevu’.

Haberin Devamı

Bir Süreyya Sami Polisiyesi adıyla okuduğumuz ilk serüvende; eskinin polisi, mahallenin sarsak sakini Süreyya Sami, ünlü bir spor yazarının kaybolan/ kaçırılan karısını bulmak durumundadır. Kahramanımız, olayı eşeledikçe işin içinde başka işler olduğunu görür. Biz de aynı zamanda, Süreyya Sami’yi tanımaya başlarız her tepkisinde ve söylediği sözlerde... Pişmiş Kelle dergisindeki mizah yazılarından tanıdığımız Barış Uygur’la İletişim Yayınları’ndan çıkan ilk romanı Feriköy Mezarlığı’nda Randevu’yu konuştuk.

Feriköy Mezarlığı’nda Randevu kitabı için önce Süreyya Sami’yi tanımak gerekiyor aslında. Kimdir Süreyya Sami?
- Onun tam olarak kim olduğunu aslında ilerleyen kitaplarda daha net bir şekilde göreceğiz. Yalnız ve çok da mutlu olmayan bir adam. Ama yeri geldiğinde de çok küçük şeylerle mutlu olabilen biri. Hayattan çok büyük beklentileri olmayan bir adam. Çoğu zaman hiç istemediği şeyleri yapmak zorunda kalmış. İstemediği okullara giderek, anasının babasının istediği şeyleri yaparak bir süre sonra bir şey istemek konusundaki yeteneğini yitirmiş bir adam. Hayattan bir şey istemeyen, gölge edilmesin başka bir ihsan istemeyen biri. Ne yalan söyleyeyim, galiba bir şey istemeyi de bilmeyen, beceremeyen bir adam. Bizim aramızda yaşayan, sadece kimseden emir almak ve belli bir düzene girmek istemediği için ufak tefek işler yaparak, gündelik ihtiyaçlarını karşılayan bir adam. Haliyle, kendine yeni ihtiyaçlar da yaratmadan hayatını idame ettiren, basit bir insan.

Haberin Devamı

Süreyya Sami’yi en güzel tanımlayan söz aslında; ‘değil oğlu değil’. Bu açıdan onu bir ‘anti- kahraman’ olarak anabilir miyiz?
- Ben onun, anti-kahraman değil biraz antik-kahraman olduğuna inanıyorum. Diyojenik bir tavrı olması dolayısıyla bu isimle anıyorum onu. Diğer yandan kahramanların hikâyesi yüzlerce yıldır yazılıyor. Bir süre sonra da anti-kahramanlar anlatılmaya başlandı. Anti veya değil, ama hepsi birer kahraman. Marvel çizgi romanlarını düşünürsek, onlar bile gücüyle değil güçsüzlükleriyle kahramandır. Hepsinin ‘birey’ olarak problemli yanları daha ön plandadır. Anti-kahramanlar zaten çağımızın kahramanları ve Süreyya Sami de bunlar içinde anılabilir elbette. Bilinçli olarak anti kahraman olması gerektiği düşüncesiyle ortaya çıkmış bir karakter olmadığı gibi, ‘değil oğlu değil’ benzetmesi tam yerinde bence de. Kahraman değil, anti-kahraman değil, Süreyya Sami bir karakter bence. Kahramanlık peşinde olmayan, örnek alabileceğimiz bir tip de değil gerçekten.

Haberin Devamı

POLİSİYE HİKÂYELERDEKİ KADIN ESKİSİ GİBİ KOLAY DEĞİL

Süreyya Sami de muadili birçok polisiye karakter gibi, kadınlarla olan ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşıyor. Nedir bunun sebebi?
- Sosyo-ekonomik bir sebebi yok. Bundan 50 yıl önce kaleme alınmış yerli yabancı polisiyelerde, kadınlar erkek kahraman için daha aşağıda görülüyorlardı. Kolay elde edilen, daha etkisiz ve bir figüran olarak yer alırlardı. Polisiye türü içinde kadının gücü, sosyal hayattaki kadının gücü arttıkça kendini gösterdi. Mike Hammer gibi, bara girer girmez gördüğü kadını tavlayan adamlar yok artık. Kadınların kendi kimlikleri, ekonomik olarak güçleri, toplumda kendilerine ait bir yerleri var ve haliyle güç sahibiler. Güç sahibi bir kadının karşısına, nisbeten toplumla veya genel olarak insan ilişkilerinde sorunlu erkek polisiye karakterlerin bir şey başarabilmesi biraz zordur. Bu Süreyya Sami için de böyle, muadili isimler için de... Polisiye hikâyelerdeki kadın, eskisi gibi kolay değil çünkü.

Haberin Devamı

Süreyya Sami’de biraz arabesk bir sendrom da var sanki. ‘O kız bize bakmaz abi’ sıkıntısından söz ediyorum...
- Öyle bir sıkıntısı var elbette. Ama, Süreyya Sami’nin ‘o kız bize bakmaz abi’ endişesinin asıl sebeplerini, ikinci kitapta, çok net bir şekilde göreceğiz. İlk kitap 2002’de geçiyordu. İkincisi 2009’da geçecek. Zamanda yedi yıllık ilerleme olsa da, olaylar ilerlerken, Süreyya Sami’nin kadınlarla olan ilişkisinde çok daha uzun yıllar öncesinden kalan travmayı da öğreneceğiz. Onun geçmişiyle alakalı bir macera olacak. Gençlik yıllarında yaşadığı olaylar çıkacak karşımıza ve onun, neden böyle bir adam olduğuna dair daha detaylı bir fikir edinebileceğiz. Yani, kadınlarla olan ilişkisinde neden böyle olduğuna dair asıl cevabımızı üç aşağı beş yukarı, serinin ikinci kitabında edineceğiz.

Haberin Devamı

Madem ikinci kitaba bu kadar girdik, bildiğim kadarıyla zaten tamamlandı. Neler bekliyor bizi, en azından Süreyya Sami cep telefonu alacak mı?
- Aslında 2008’de bitirdim kitabı ve bunun bir seri olmasını istiyordum. Bu yüzden, ikinci kitabı bitirip öyle gönderdim yayınevine. Her kitabın bağımsız, müstakil bir öyküsü olduğu kadar, hepsini birden okuduğunuzda da bambaşka bir Süreyya Sami resmi çıksın istiyordum. Az önce söylediğim gibi, 2009’da geçiyor olaylar ve Süreyya Sami’nin kişiliğine ve geçmişine dair, en azından kadınlarla olan geçmişine dair daha çok şey bulacağız ikinci kitapta. Cep telefonuna gelince; Süreyya Sami’nin hayattan bir şey istemediğini söylemiştim. Çok kısıtlı ihtiyaçları var ve yeni ihtiyaçlar çıkarmayan bir adam. Haliyle, Süreyya Sami cep telefonu almayacak. Zaten zamanın büyük kısmını evde geçiren bir adam ve eskisi gibi, not bırakılabilecek yerler var. Berber var, kahvehane var, mahalleden belirli yerler var ona ulaşılabilecek. Eh, ev telefonu zaten var. O yüzden cep telefonu almayacak. Ona ulaşmak isteyen olursa, başka yerlerden ulaşırlar. Onun cep telefonuna ihtiyacı yok.

Haberin Devamı

ROMAN YAZMAYA ÇALIŞIRKEN MİZAH YAZARI OLDUM

Mizah yazarlığından önce, aslında bir şekilde roman yazıyordum. Tutar yanı olmayan konular veya olaylardı bunların çoğu. Ama hepsi bir roman için girişilmiş hareketlerdi ve hiçbirisi temelde dergilerde mizah yazarı olmak için atılmış adımlar değildi. Daha çok, roman yazmaya çalışırken mizah yazarı olduğumu söylemem gerekir. Pişmiş Kelle dergisine gidip gelirken Engin Ergönültaş, sen bu bize anlattıklarını yazsana dedi ve böyle başladı mizah yazarlığı. Pişmiş Kelle, Alarm yılları derken, bir yandan da roman denemeleri kaleme alıp duruyordum. Yazı yazma uğraşıyla üç aşağı beş yukarı uğraşan birisi için roman yazmak ilk hedeflerden birisidir zaten. Özetle ilk hedef roman yazmaktı, kısmet bu zamanaymış...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!