Açık denizlerde derinleşen arkadaşlık

Güncelleme Tarihi:

Açık denizlerde derinleşen arkadaşlık
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2006 22:35

Denizde beş benzemez çok ama çok tehlikelidir. Küçücük bir teknede yanyana geçirilecek dakikalar, saatler, günler, haftalar felaket getirebilir; işlendiğini bile bilmediğimiz nice cinayetin suç mahalleri teknelerdir, okyanus ortalarıdır. Ama şimdi anlatacağım kadın grubu, yirmi beş benzemez olarak yola çıkıp her nasılsa tek ekip olarak kalmayı başarmış.

Açık denizlerde derinleşen arkadaşlık
Beş benzemezle pokere başlayıp cüzdan cepte masadan kalkmak zordur. Ben genellikle pas derim; blöf yapamam ve şansım da kördür hep. Bundan yola çıkarak, çok farklı insanların birarada bulunduğu yerlerde de genellikle takaza çıkacağına inanırım; pas demeyi yeğlerim. Muhafazakárlık belki.Hele hele denizde beş benzemez çok ama çok tehlikelidir. Küçücük bir teknede yanyana geçirilecek dakikalar, saatler, günler, haftalar felaket getirebilir; işlendiğini bile bilmediğimiz nice cinayetin suç mahalleri teknelerdir, okyanus ortalarıdır. Ama şimdi anlatacağım kadın grubu, yirmi beş benzemez olarak yola çıkıp her nasılsa tek ekip olarak kalmayı başarmış.*Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü, güleryüzlü bir kadın. Çocukken kulağıma takılıp kalmış Alman yenge aksanıyla Türkçe konuşuyor; o da bir Alman yenge olduğundan záhir. Ama Türkçesi çok daha iyi. Sabine Dedeoğlu ile Marmaris’deki Netsel Marina’da Gökova Yatçılık’ın küçük ofisinde tanışıyoruz. Sabine, Cumhur Gökova’nın şirketinde yelken öğretmeni olarak çalışıyor. Kadınların çok rağbet ettiği yelken eğitim kurumlarının başında gelen Gökova Yatçılık’da bugüne kadar eğitim gören 500’ü aşkın kadının çoğu, yelken terimlerini, denizcilik bağlarını, tekne disiplinini Sabine’den öğrenmiş. Yıllar önce geldiği Türkiye’de kalmış bir Bavyeralı.Sabine ve arkadaşları ile buluşmamın nedeni bugüne dek onlardan eğitim almış 25 kadınla oluşturdukları yelken ekipleri. Farklı teknelerde, farklı zamanlarda, farklı yerlerde takımlaşıp, erkeklerin ağırlık taşıdığı bu spora damgalarını vuruyorlar. Örneğin, bu ekiplerden biri, Cumhur Gökova’nın önderliğinde Odienne teknesiyle katıldıkları toplu Atlantik geçişini başarıyla tamamladı geçenlerde. Önümüzdeki yıl sonbaharda yapılması planlanan Uluslararası Kadınlar Yarışı’nda 3 - 4 ekiple yer almayı düşünüyorlar.*Sabine ile birlikte Derya Uzuntepe, Sibel ve Seval Sisneli bugünün ekibini oluşturuyorlar. Ekibin tamamını oluşturan 25 kişi adına onlarla konuşuyorum. Marmaris’deki röportaj için gelebilenler onlar çünkü. Yelken kursunda tanışıp birbirleriyle dost olan bu kadınlar için öncelik, "iyi yelken yapan bir ekip olmak." Sibel, "Erkeklerle kadınların birarada olduğu teknelerde kadınlar pasif; oysa ekibi sırf kadınlardan oluşturunca her şeyi yapıyoruz" diyor ve ekliyor: "İyi kadın yelkenci olmak en önemlisi."Marmaris’te otelcilik yapan iki kardeşten Seval, "Erkek egemen bu sporda kadınların var olduğunu gösteriyoruz. İyi eğitim alıyoruz, iyi çalışıyoruz ve iyi bir takımız" diye ekliyor.Yelken eğitimi için geldiği Marmaris’e yerleşen, halen de Gökova Yatçılık’da çalışan Derya Uzuntepe’ye, "Bazıları kadınların teknelere uğursuzluk getirdiğine hálá inanıyor" dediğimde gülerek, "Kadınlar bizi geçti deyip yarışı terk edenler var" diye doğruluyor beni. Konuşulanları pek müdahale etmeden dinleyen Sabine, "Ama camiada bizi severler" diyor; durumu dengeleme çabasında o. Yarışlarda aldıkları sonuçlar iyi yelkenciliklerini kanıtlıyor. Bodrum Kış Kupası’nda üçüncülük, Rodos Kupası’nda ikincilik, Göcek Sonbahar Yarışları’nda birincilik... Bileklerini bükmek zor görünüyor.Kadınların kendi aralarında ya çok iyi anlaştıklarına, ya da hiç anlaşamadıklarına tanık oldum hep. Erkeklerden bu anlamda çok farklıdırlar gibi gelir bana. "Sırf kadın zor olmuyor mu; çatışma çıkmıyor mu?" diye soruyorum. Cevap Sabine’den geliyor: "Yarış zamanları hep birlikteyiz. Bütün izinler yarışlar için kullanılıyor. Birlikte olmak için bu kadar fedakárlık yaptığımıza göre sorun olmuyor demek ki" diyor. "Hiç mi çatışma çıkmıyor?" diye üsteliyorum. Sibel’in yanıtı hazır: "Teknede olmaz. Erkek teknelerinde her kafadan ses çıkar. Bizim teknede son sözü Sabine söyler. Sessiz yarışırız. Herkes kendi işine bakar." Teknede 10 kadın ve sessizlik yani. İlginç.*Sebati Karakurt, "Sırf kadın olmaktan kaynaklanan sorunlar olmaz mı teknede; makyaj, saç falan gibi?" diye sorunca, hafif bir duraklama seziyorum.Sibel içtenlikle, "Tel Aviv’den dönerken, bir sabah kendimi aynada gördüm ve neredeyse çığlık attım. Saç baş birbirine girmiş; tanıyamadım kendimi. Kafama yün şapkayı geçirip bir daha aynaya bakmadım. Dört günden uzun yarışlara da katılmıyorum." diyor.Bir de doğal ihtiyaçlar konusu var tabii ki. Yalpalayan bir teknede tuvalete girmek zordur; kadınlarınki daha da zor. Sırf o nedenle su içmiyorlarmış bazen. Böbreklere dikkat.Yelkenli tekneler küçük mutlu gemiler olduğunda tadından yenmez.Zorlu bir rotayı kazasız belasız tamamlayıp, kavgasız gürültüsüz demir atıldığında tüm sıkıntılar unutulur.İşte, beş yıldır birbirleriyle hemhal olan 25 kadın adına konuştuğum bu dörtlü, uyumlu bir yelken ekibinin keyifli huzurunu yaşıyorlar birlikte.Ve yarış mevsiminin gelmesini dört gözle bekliyorlar.Kim onlar?Sabine Dedeoğlu, Sibel Sisneli, Seval Sisneli, Derya Uzuntepe ve diğerleri... Diğerleri çünkü yaklaşık 25 kişiler.Ne zamandır buluşuyorlar?5 yıldırNe sıklıkla?Mayıs - ekim arasında yani yelken yarışı mevsimindeNerede?DenizdeBuluşunca ne yapıyorlar?Antrenman yapıyorlar, yelkenle yarışıyorlar, kazanıyorlarAşağıdan yukarıya: Sabine Dedeoğlu, Derya Uzuntepe (şapkalı), Sibel Sisneli (turuncu ceketli) ve Seval Sisneli.
Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!