2,5 ay önce annemi kaybettim

Güncelleme Tarihi:

2,5 ay önce annemi kaybettim
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2013 03:00

“Çocukluğumdan beri hayal kurar, oyun oynarım” diyen Tayanç Ayaydın’la başrolde olduğu “Aşk Kırmızı” filminin oyununu oynadık bu kez... Kalkıp moda tasarımcısı Eda Güngör’e gittim, filmde bir hayat kadınını oynayan Nurgül Yeşilçay’ın Altın Koza’da giydiği kıyafetin kırmızısını buldum. Çekim günü Nazlı’nın (Nurgül Yeşilçay) diz çöküp, başını çocukluk aşkı Ferhat’ın (Tayanç Ayaydın) dizlerine dayadığı sahneyi canlandırdık sonra... Bir kadın bir adamı, bir adam bir kadını bu kadar sevebilir miydi acaba? Aşk neydi? İçinde şehvet barındırıyor muydu? Bir insan iki kişiye aynı anda aşık olabilir miydi? Ben sordum, Tayanç cevapladı.

Haberin Devamı

Seninle Altın Portakal’da “Bir Ticaret Masalı” filmi ile En İyi Erkek Oyuncu Ödülü aldığın zaman tanışmıştık. Küçükken bir gün oyuncu olup Altın Portakal’a kadar uzanacağını düşünür müydün?

- Tek çocuğum. Gelecek hayali çok kurmadım. Ama lisedeydim annemler “Sen oyuncu olmalısın. Başka bir şey yaparsan mutsuz olursun, meslek değil hayat biçimi tercih etmelisin” dediler.

Oyunculuk bir hayat biçimi mi sence?  

- Evet kesinlikle. Meslek seçersen mutlu olamazsın, hayat biçimi seçmem gerekiyordu.

Deforme bir hayat biçimi mi peki?

- Deforme olmak zorundayım ki bir form yakalayayım.

Korktuğun şeyler oldu mu peki bu deformasyon sürecinde?

- Aslında bunu çok bilinçsiz yaşıyorsun. Eskiden hatırlıyorum mesela; ben yakar top oynardım, annem saat 8’de beni yemeğe çağırırdı. Şimdi tek fark, annem beni yemeğe çağırmıyor artık, ben oynamaya devam ediyorum. O çocuğu yaşatmaya çalışıyorum yani...

Haberin Devamı

AŞK KIRMIZI FİLMİNDEN KARELER FOTO-GALERİ   

“KARDEŞ Mİ, KÖPEK Mİ” SORUSUNA KÖPEK DEMİŞİM
 
Tek çocuk olmanın getirdiği ya da götürdüğü neler var?


- Ben köpek mi kardeş mi polemiğini yaşadım, “köpek” dedim! Annemler de bir çocuk olsun, tam anlamıyla her şeyini karşılayalım demişler. Annemle en son sohbet ederken sordum “İstediğin gibi bir adam oldum mu?” diye. “Tam da istediğim gibi bir adam oldun, bundan sonrası bozulmamakta” dedi. Tek çocuk olmasaydım bu kadar hayal kurmaz, oyuncu olamazdım belki.

Senin çocuğun olsa tek mi büyür?

- İki tane olsun isterim ben... 30 yaşını geçtikten sonra bir kardeş istiyor insan.

İlk ne zaman hissettin bunu?

- Babamın cenazesinde. Annem de ölünce, gerçek yalnızlık nedir öğrendim.

ANNE VE BABAMIN GİDİŞİNE KAVUŞTULAR DİYE BAKIYORUM

Ne zaman yaşandı kayıplar? Ve nasıl etkiledi seni?


- Babamı 2009’da kaybettim. Annemi de 2,5 ay önce. Üzülmek yerine kavuştular diye bakmaya, bencilce davranmamaya çalışıyorum. Artık görüşmeyeceğiz diye üzülmüyorum, onlar istedikleri yola gittikten sonra bizlerin de saygı duyması gerekiyor. Annem “Zamanı geldi, müsaade et gideyim artık” dedi. Biz çocukluğumdan beri konuşarak duygusallığı bile işe yarar hale getirmekten bahsettik ailece, o yüzden rasyonel bakıyorum.

Peki senin hayatında bunlardan sonra bakış açını değiştirecek bir şey oldu mu?

- Onlar varken hata yapma şansım daha çoktu, çünkü onlar uyarır diye daha rahattım. Son birkaç yıllarını Bodrum’da geçirdiler, fiziksel olarak çok görüşemiyorduk gerçi, ne yaptığımdan haberdar değillerdi. Şimdi her şeyi çok daha fazla görüyorlar, daha tehlikeli aslında...

Yalnızlık hissi oluyor mu?  

- Olmaz mı... Normalde seninle röportaj biter bitmez annemi arardım mesela. Ömür şunu sordu, şöyle fotoğraf çektirdik diye uzun uzun anlatırdım. Şimdi yine elim telefona gidecek röportaj bitince, ama kimse yok orada.

Çok ağladın mı babanı ve ardından anneni kaybettiğinde?

- Henüz hiç ağlamadım. Yakın dostlarım bundan biraz endişeliler, hatta ağlamam için gece falan düzenlediler ama olmadı. Kuru gözlülükten de değil, aslında çabuk ağlarım. Ama sanırım bu yoğunlukta bu kadar boşalmaya güvenmiyorum. Bilinçaltında rasyonel bir karar var herhalde. Doğru zamanı bekliyorum. Belki yazın...

FİLMİN GALASINDAN FOTOĞRAFLAR

AŞKTA SON NOKTAYI KOYDUM DİYORUM, VİRGÜL ÇIKIYOR!

İlk aşk?


- Hayatım aşık olmakla geçti.

Şıpsevdi misin sen?

- Yok değilim. Bir gün Osman abi benim için “Aşk senin içinde o kadar büyük ki ve öyle beslemişsin ki, sen o aşkı veriyorsun bir yere ama sonra sureti değişiyor, aşk aynı kalıyor” dedi. Bu içimdeki aşkın büyüklüğü ile ilgili bir durum. Ben ne kadınlarla kurduğum ilişkileri de ne dostlarımla kurduklarımı alelade yaşarım. Çünkü öyle yaşayacak kadar geniş bir vaktimiz, uzun bir ömrümüz yok. O yüzden hayatım hep aşk meşkle geçti. Son noktayı koydum diyorum hep, ama onlar hep virgülmüş.

Nasıl kadınlardan hoşlanırsın?

- Bana ihtiyacı olmayan kadınlardan hoşlanırım.

KADINDA KISA SAÇ VE GÜZELLİK ARIYORUM

Hayalindeki kadını çiz desem?


- Kısa saçlı olacak, güven hissi verecek, cesur olacak. Biraz maskülen olması iyi olur. Ben bir de beraber olacağım kadın güzel olacak düşüncesindeyim. Çünkü güzel olmayanlarla da denedim olmadı. Gönüller bir olsun adamı değilim ben. Güzel olmayan kimseyle de çok vakit harcamak istemiyorum, dürüst olmakta fayda var.

Bu sektörden birine aşık olur musun?

- Hiç fark etmez benim için... Yeter ki birbirimizi yormayalım. Ben rahmetli Beklan Algan ve Ayla Algan hocanın ilişkisini çok beğenirdim. Gecenin 4’ünde uyanır bir şeyler tartışırlarmış.

“Aşk Kırmızı” filmin ilk yarım saatinde şehvetli sahneleriniz var. Öne çıkarıldı, tartışıldı. Neler diyeceksin?

- Aşkın olduğu yerde biraz şehvetin de olması gerekiyor. Nurgül ve ben çirkin insalar olsaydık, çirkin olabilirdi fakat olmadı. Osman Sınav da son derece estetik çekti ayrıca o sahneleri. Normal hayatımızda çok sık yaptığımız şey neden bu kadar ayıp oluyor anlamıyorum. Yabancılarda bu kimsenin umrunda değil ama iki Türk sevişinse ayıp oluyor, alışamadık bir türlü. Belki de böyle cesaretli projeler çıktıkça aşılacak bu durum. Üzgünüm ama Türkler de sevişiyor. Estetiğe hiç bakmadan iki çıplak insana bu kadar eleştiri yapmak bana çok doğru gelmiyor. Çok büyük problem görseydik, biz de filme konulmasını istemezdik zaten.

SEVİŞME SAHNELERİNDE NURGÜL CESARET VERDİ

Kıskançlığa nasıl bakıyorsun? Diyelim ki bir sevgilin var ve “Aşk Kırmızı”daki sevişme sahnesi nedeniyle olay çıkardı.


- Bunu derse beni hiç tanımamıştır ve daha büyük sorunumuz var demektir. Tartışmanın boyutu değişir.

O sahnelerde hakikaten hiçbir şey hissetmiyor musunuz?

- Ben ilk defa bu kadar cesur sahneler çektim. Gittim Nurgül’e, “Ben ilk defa böyle bir sahne çekeceğim ve korkuyorum” dedim. Kaza da olabilir.

Nasıl yani?

- Bir sahnede birini öldürmeye kalkıyorsan, ona yakın bir şey hissetmelisin ki gerçek oynayabilesin. Birini öpmeye kalktığın zaman da öyle olabilir dedim içimden. Ama bu ürkütücü tabii...

Nurgül ne dedi peki?

- Sağ olsun çok cesaretlendirdi beni, “Ne olur hiçbir şeyi takma kafana Tayanç... O anı, o enerjiyi yaşayalım, mış gibi yaparsak hakikaten kötü olacak her şey” dedi ve çektik. Mesela dizide Ertan benim düşmanım ama normal hayatta en yakın dostum. O anı ve gerçeği ayırmak lazım.

BİRKAÇ TANE HAYAT KADINI TANIYORUM

Nurgül filmde bir hayat kadını oynuyor. Ne düşünüyorsun hayat kadınlarıyla ilgili?


- Birkaç tane hayat kadını tanıyorum. Hayat kadını deyince ortak potada değerlendirmek çok zor. Bazıları çok mutlu, bazıları kendilerine saygısını yitirmiş, bazıları o kadar çok isteniyor ki kendilerini başka bir yerde görüyorlar, bazıları ise üzgün. O yüzden tek bir şey söylemek zor. Fakat çok sağlam ve güçlü bir tercihmiş gibi geliyor bana.

Osman Sınav’ın yönettiği “Aşk Kırmızı”da iki kadın arasında kalan bir erkeği oynuyorsun. Üstelik ikisine de aşıksın. Sence bir erkek aynı anda iki kadına aşık olabilir mi? Böyle bir şey yaşadın mı?

- Ferhat’ın ilk aşkı öğrendiği kadın karşısına çıkıyor. Aslında karısını sevmeyi de o kadından öğrenmiş. Bu yüzden kafasının karışması çok normal. Benim de çok genç yaşlarda kafam karışmıştı ama iyi ki onları yaşamışım. Yanlış yapmamayı öğrendim.

Aldatmama konusunda netsin o zaman...

- Aldatmadım ama aldatıldığım oldu. Kıskançlık huyum yoktur; rahatım, sormam, sıkmam karşımdakini. Bu durumda kadınlardan hemen “acaba beni sevmiyor mu” sorusu geliyor. Ama aldatılmayayım diye kıskanç rolü yapmak da hoşuma gitmez.

Acaba kıskanmıyor olman bir hata mı? Kıskanmadığım için aldatıldığını düşündün mü hiç?

- Mni eteklerin giyildiği, deli gibi rock’n roll yapıldığı zamanları yaşamış bir ailenin çocuğuyum. İnsanların birbirinin poposuna değil de figürlerine baktığı yıllarda, babam alırmış annemin iç çamaşırlarını. Ben de bir yere gittiğimde kadınımın herkesi etkilemesini isterim. Hatta o enerjiyi hafif hafif bir yerden aldığımda gururum da okşanır içten içe. Bunu sorun haline getirmektense başka yerden sahiplenmek, koruyup kollamak hoşuma gidiyor.

İŞİM BENİM KRALİÇEM BEN ONUN SOYTARISIYIM

Oyunculuk, evlilik ve çocuk hayallerin bir yerde kesişiyor mu?

- Bir parça kesişiyor aslında.

Önce kariyerin mi?

- Her zaman işim. Hep diyorum, o benim kraliçem ve ben onun soytarısıyım. Benim gibi yüzlercesi varken beni seçmiş. Ona bir gün ihanet edersem kellemi koparır, elime verir. Belki de “önce eşim” diyeceğim kadın daha karşıma çıkmadı.

Altın Portakal sonrasında Locarna’dan da ödül aldın. Bu ödüller ne kazandırdı sana? Bazen de tam tersi olabiliyor. Ne götürdü diye mi sorsam acaba?

- Ödül alan oyunculardan bir süre çekiniyorlar, benden de o konuda çekinildi. Tam tersine bir duraksama yaşadım yani... Bunun nedenini bilmiyorum, onu yapımcılara, yönetmenlere sormak gerekiyor galiba.

Antalya’da Altın Portakal aldığında “Anne, baba aldım” demiştin?

- Evet, çünkü annem sürekli “Bir şey duyarsan hemen ara Tayanç” diyordu, haber alır almaz söyledim ben de. Locarno’da da sahneden aramıştım. “Kusura bakmayın, şimdi çevirilmeyecek bir konuşma yapacağım” dedim ve sahneden annemi arayıp “Anne şu an sahnedeyim ve karşımda 8 bin kişi var, ödülü aldım” dedim.

BİR GRUP KURUYORUZ MÜZİK YAPMAK İSTİYORUM

En çok neye para harcarsın?


- Elektroniğe ve müzik aletlerine.

Müzik ne kadarını kaplıyor hayatının?

- Yüzde 20’lik kısmını ama artırmak istiyorum.

Neler çalıyorsun?

- Hayatım boyunca çalmak istediğim enstrümanlar vardı. Bir klarnet aldım, sonra saksafon. Gitar, biraz da davul çalıyorum ama öyle çok profesyonelce değil. Müzik konusuna son bir-iki yıldır fazla dalmış durumdayım ve elektronik müziği vokallerle birleştirmek istiyorum. Eskiden bir grubum vardı, vokal yapıyordum, old school bir rocker’dım zamanında. Rolling Stones, The Doors’la büyüdüm.

Üniversite bitirme tezim The Doors ve Jim Morrison üzerineydi. Bir gün getiririm, okumak istersen.

- İnanmıyorum buna. Biliyor musun, ben kendimi bir ara Jim Morrison sanıyordum. Evimde yağlıboya tablosu vardır. Onun o protest haline hep aşık olmuşumdur. Çok isterim tezini okumayı. En kısa zamanda hem de.

Memnuniyetle. Bulup getireceğim sana. Müzikle ilgili yeni hayallerine döneyim?

- Şimdi yine bir grup toparlamaya çalışıyorum. Birkaç yerde çıkmak istiyorum İstanbul’da, çünkü müzik beni inanılmaz rahatlatıyor. Ötelemek istemiyorum artık.

KARGA DÖVMESİ BENİ TEHLİKELERDEN UZAK TUTTU

“Aşk Kırmızı” filminde omzunda kocaman bir karga kanadı dövmesi gördüm. Gerçek mi o dövme
?

- Hayatımda iz bırakan hikayelerin vücudumda da iz bırakmasını istiyorum. Benim yedi dövmem var, karga kanadı da onlardan biri. Filmde bu dövmeyle ilgili anlattığım hikaye de benim gerçek hikayem. Birilerinin omzumdan tutması gereken bir şey yaşadım, çünkü tehlikeli bir yere gidiyordum. Bu yüzden bir kanat soldan göğsüme doğru iner, diğeri de sırtıma doğru. Beni o zaman tutabilecek tek şeyin bir kanat olduğunu düşünüyordum.

Neden karga kanadı peki?

- Karga çok özel bir hayvan... O dönem beni inatçı, zeki ve hırslı bir şey tutabilirdi ancak. Karganın da o yaşama hırsına, tehlikelerle mücadele azmi ve gücüne, kendinin de tehlike olma haline saygı duyuyorum.

Haberin Devamı

BABAMIN TABUTU BAŞINDAYKEN FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK İSTEDİLER

Ünlü olmak?

- Ünlü değilim daha, olunca söylerim. Projeleri olan ve tanınan bir adamım.

Kimler ünlüdür sence?

- Hülya Avşar ünlüdür mesela, ne bileyim. Ben hâlâ sokakta yürüyebiliyorum, sadece toplu taşıma araçlarına rahat binemiyorum. Bir de kötü olduğum ve kendimle baş başa kaldığım yerlerde insanların gelmesini sevmiyorum. Mesela babamın cenazesinde, tabut başındayken beni kenara çekip “Bir fotoğraf çektirebilir miyiz” demişti biri. Tartışmak daha uzun, çektirmek daha kısa sürecekti, o yüzden çektirdim. Bu sektörde bize oynadığımız için para vermiyorlar. Bize verilen paranın bedeli özgürlüğümüz! Benim artık sokakta kavga etmeye, sarhoş gezmeye, kötü giyinmeye hakkım yok.

Prof.Dr. M. Özkan Pektaş (Psikiyatr): Kraliçesinin soytarılığına devam etmeli

Anne ve babanın kaybı, özellikle tek çocuksanız gerçekten ağır bir matemdir. Üstelik oyuncumuz annesini yeni kaybetmiş. Öte yandan kayıplar, üstesinden gelindiğinde kişiyi son derece güçlü ve kudretli hale getirir. Onların bıraktıkları en güzel şey anılardır, bunları hep içimizde yaşatarak acılarımızı hafifletebiliriz. Meslek değil hayat biçimi seçen oyuncumuz, kraliçesinin soytarılığına ömür boyu devam etmelidir. Çalışmak, kendini geliştirmek insanı acılarından da uzaklaştırır. Gerçekçi ve çalışkan kişiliği kendisini çok önemli yerlere taşıyacaktır. Bol çocuklu aile kurması temennisiyle...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!