Karım, sevgilim ve ben terapideyiz!

Güncelleme Tarihi:

Karım, sevgilim ve ben terapideyiz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Evlisiniz ama sevgiliniz de var. Ya da evli değilsiniz, iki sevgiliniz birden oldu. Bununla da kalmayıp, depresyona girdiniz. Üstelik karar da veremiyorsunuz. Sürekli kendinizi de suçluyorsunuz. Karınız, kocanız ve sevgilinizle yaşadıklarınıza ayna tutup, hissettiklerinizi ortaya dökmek ister misiniz? Çok yakın zamana kadar psikoloğa deli doktoru diyen, terapi kelimesinden ürken insanlar artık ilişkide oldukları iki kişiyle birden ‘‘iyileşmek’’ için ona başvuruyorlar. Ve insanların mutsuzlukları, kırgınlıkları, kızgınlıkları ortaya dökülüyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Hattat başkanlığında yapılan bu tedavilerdeki hayat hikayelerini psikolog Meliha Karayay anlattı.

‘‘Sevgilisi olması umurumda bile değil. Ama 18 yıldır beni bir kere bile lokantaya götürmedi. Takip ettiriyorum, sevgilisini güzel yerlere götürüyor, bu bana dokunuyor’’ diyor karısı.

‘‘Ben lokantaya götürürüm ama konuşacak bir şeyimiz yok. Gider gitmez, tatsızlık oluyor ya da hemen kavga çıkıyor. Hiç rahat edemiyorum’’ diyor koca.

‘‘Lokantaya gidiyoruz. İlk olarak çorba geliyor. Çorbayı içerken, hanım bu çorbayı yapsa da, çocuk ve ben içsek diyor. İşte o anda herşey bitiyor. Madem karısının çorba yapmasını istiyor, o zaman onunla içsin’’ diyor kocanın sevgilisi.

Üç kişi, bir akşam lokantaya gidip, çorba içme hususunda birbirlerinden habersiz, ayrı ayrı ne hissettiklerini bu cümlelerle anlattılar. Herkes haklı! Herkes kızgın! Herkes kırgın! Kadın, geçip giden zaman ve yaşayamadıkları için üzgün, adamla arzu ettiklerini yaşayamayacağını daha yeni farkediyor, çünkü adama aşık değil, hatta adamı yanında isteyip, istemediğini bile bilmiyor, herkes gibi evli kadın rolünü en iyi şekilde oynuyor! Adam, karısıyla rahat edemediğini çünkü konuşacak hiçbir şeyleri olmadığını söylüyor. Ona bugüne kadar iyi bir koca olması gerektiği söylenmiş ama yanında hep sıkıldığı, aşık olmadığı kadınla lokantada çorba içemiyorsa, ne yapacağı öğretilmemiş, bocalıyor, çünkü başka bir kadınla çorba içmekten çok memnun, o kadın sevgilisi! Çorba içerken neden karısının bu çorbayı pişirmesini istediğini bilmiyor! Sevgili de bunu anlamıyor. Kırgın, zaten ‘‘öteki’’, ‘‘yasak’’ ve ‘‘olmaması gereken’’ bir kadın. Zar zor içilen bir çorbada adamın karısını dinlemek değil, aşkının tadına varmak istiyor.

Üçlü ‘‘iyileşmek’’ istiyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Hattat ve psikolog Meliha Karayay bu üçlünün karar verebilmesi için çabalıyorlar. Çünkü Karayay'ın söylediğine göre adam ‘‘kararsızlık tedavisi’’ görüyor. Karar verebilmesi için yardıma ihtiyacı olduğunu biliyor. Desteğe ihtiyacı var ve desteği yine iki kadın, karısı ve sevgilisi veriyor. Adam Güneydoğulu, 36 yaşında ve zengin. 18 yıllık evli. Tüp bebekleri var, henüz küçük. İki yıldır sevgiliyle beraber.

Zaten sevgilisinin şikayetleri nedeniyle Prof. Hattat'ın ekibine başvurmuş. Adamın ereksiyon problemi var, sertleşme olmamasından yakınıyor. Sevgili 24 yaşında. Adamın erken boşalmasından şikayetçi, ‘‘senin erkekliğin yok’’ deyince adamın ödü kopmuş, çünkü sevgilisinin onu terketmesini istemiyor. Sevgili, sekreter. Daha doğrusu karısı öğrenene kadar adamın sekreteriymiş.

Karısı sert bir kadın, otoriter olarak tanımlanan insanlardan. Adamı takip ettiriyor. Güvenmediği adam, kocası! Adamı veya kellesini değil, itiraf etmesini istiyor. Hazmedemediği sevgili değil, sevgiliden haberdar olmamak. Öğrendiğinde, öfkeden kuduracaktı veya adamı terkedecekti veya olgunlukla karşılayacaktı, bunların önemi yok. Ona bu hak verilmedi. Çünkü ona yalan söylendi, ona göre ihanet bu. Hala itiraf istediğini söylüyor.

Sevgili de zaten ‘‘bilinmek’’ istiyor. Evlenmeye niyeti yok, para, hediye de kabul etmiyor. Gizlenmekten sıkılmış durumda. ‘‘Zaten evlilikleri de yoktu’’ diyerek kendini teselli ediyor. Rahatsız. Çünkü takip edildiğini biliyor ama umursamıyor. Adamın neden bu kadar korktuğunu bilmiyor, anlamıyor. Bu konuda adam da bir şey söyleyemiyor. Neden korktuğunu bilmiyor, ama ödü kopuyor. Karısından ayrılmayı düşünmüyor, bunun da nedenini bilmiyor, evliliğinde kendisi olamadığını, kendini yaşamadığını biliyor, sadece bunları yeni farkedebiliyor. Sevgiliyi terkedemiyor, çünkü onun yanında rahat, çünkü kendisi, çünkü hayatı onunla paylaşmaktan hoşlanıyor, çünkü görevi olduğu için değil gönüllü olduğu için onunla.

Adam psikoloğuna sürekli ne yapacağını soruyor, cevabı kendi bulacak. Peki hikayenin sonu ne olacak? ‘‘Sevgili rest çekecek bence’’ diyor Karayay. Çünkü ‘‘ayrılacağım’’ diyor sevgili. Adam bu resti görecek mi? Henüz cevabı bilinmiyor. Ancak sonuca ulaşmak çok uzun sürmeyecek. Çünkü bu tedaviler büyük oranda başarılı, adamın kararını çabuk ve doğru vereceği tahmin ediliyor.

Üçlü terapilere genellikle erkekler başvuruyor. Elbette iki erkek arasında kalmış kadınlar da var ama erkeklerin özellikle cinsel yaşamdaki sorunlar nedeniyle daha sık geldiği belirlenmiş. Erkekler karılarıyla değil, sevgilileriyle sorunları olduğunda iyileşmek istiyorlar. Erkeklerin önce karıları, daha sonra da sevgilileri çağrılıyor. Eğer kadın, iki erkeğin arasında kaldıysa yine aynı yoldan çözüme gidiliyor. İki kadın arasında kalan erkek ile iki erkek arasında kalan kadın oranı tedaviye gelenler arasında yarı yarıya. Çiftlerin hepsi evli değil. Sadece evliler çoğunlukta ve onlar üçlü ilişkileri özellikle kültür nedeniyle daha ağır yaşıyorlar. İhanet, aldatma, mutluluk kavramlarını öğrendiklerinin ışığında değil, hissettiklerinin yardımıyla yeniden tanımlıyorlar. Kendilerini ve isteklerini tanımaları gerekiyor, zaman alıyor, bazen başarılamıyor, toplumsal yükümlülükler çiftleri eziyor. Bazen de aksi oluyor.

Bir başka adam. 35 yaşında. Ünlü bir şirkette müdür. Karısıyla üniversite yıllarında tanışmış, iki yaşında çocukları var. Adam çok seyahat ediyor. Sosyal, hareketli... Kadın bundan pek hoşlanmıyor, davetlere pek katılmıyor. Kadın ve adam birbirinden soğumaya başlıyor. Kadın yatağa olabildiğince geç gelmeye çalışıyor. Sonunda ‘‘seni çekici bulmuyorum’’ itirafında bulunuyor. Adam onu heyecanlandıracak çözümler üretmeye çalışıyor. Yurtdışına birlikte gitmek istiyor. Seksi oyuncaklar satan yerlere gitmek, denemek istiyor, kadın kabul etmiyor.

Adam 34 yaşında bir kadınla tanışıyor. Kadın kariyer sahibi, seyahat eden, hareketli ve aşkını yaşamak istiyor. Adamı istiyor, adam da reddetmiyor. Ancak kadın başka bir ülkeye gidiyor. Adam onu durdurmuyor, daha doğrusu adam ne istediğini sevgiliye söylemiyor, sevgili öfkeleniyor. Ve intikam alıyor. Çok ayrıntılı bir mektubu karısına gönderiyor. Kıyamet kopmuyor, sadece karısı adama ne olup bittiğini soruyor ama adam inkar ediyor. Çünkü sevgilinin mektup yazmış olabileceğini tahmin edemiyor.

Erkek herşey ortaya çıktıktan sonra çok kötüleşti. Sürekli ‘‘ben bu duruma nasıl düşerim’’ sorusunu sordu kendine. ‘‘Düştüğü durum’’un ne olduğunu ise açıklayamadı. Karısı artık adama güvenemeyeceğini söyledi. Adamın depresyonda olduğu kesin olarak belirlendi. Karısının canı yanıyor ama sakin. ‘‘Sakinliğinin adamı ezdiğini’’ söylüyor. ‘‘Boşansam da boşanmasam da bunları unutmayacağım’’ diyor. ‘‘Zaten adamın kendisine sevgisini hiç göstermediğini ve ilişkilerinin çoktan bitmiş olduğunu, ancak bunu şimdi görebildiğini’’ farkediyor. Psikolog Karayay, ‘‘kanama sürecek, herşey ortaya çıkmalı. Suçlu yok, sadece öfke boşalmalı’’ diyor. Muhtemelen kadın ve adam ayrı hayatlara başlayacaklar.

İlişkiler itinayla yapıştırılır!

Kadınlar ihaneti erkeklerden daha kolay affediyorlarmış. Psikolog Meliha Karayay'a göre, bunun maddi, psikolojik ve sosyal sebepleri var. Çalışmayan, kocasından para alan, çocukları olan kadınlar radikal bir tavır sergileyemiyorlar. Pasif bir şekilde kocalarının ilk günlerdeki evliliklerine geri dönmelerini bekliyorlar. Hayatın devam ettiğini, ilk günlerin orada kaldığını farkedemiyorlar. Bununla da kalmayıp aile büyüklerini araya sokuyorlar ve adamın vicdan azabı çekmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Peki neyi başarıyorlar? Mutlu oluyorlar mı? Elbette hayır. Aksi halde yakın zamana kadar terapi kelimesinden dahi korkan insanlar üçlü tedavileri böylesine kolaylıkla kabul edebilirler miydi? Kadınlar terapilerde, sorunun nereden kaynaklandığını ve kendi paylarını öğrenince, şoka giriyor, üzülüyor hatta kendilerini suçlamaya başlıyorlar. Fakat Karayay'ın gözlemlerine göre bundan sonra karşılarındaki suçlamaya da devam edebiliyorlar, pasif bir şekilde geri de çekilebiliyorlar. Kırılan bu parçaları yerine yapıştırma görevi de Karayay'a düşüyor.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!