Güncelleme Tarihi:
Gerçek bir olaydan yola çıkılarak çekilen "Barda" filminin kötü adamlarından Egzozcu Selim’i canlandıran Nejat İşler, Tempo’ya konuştu. Filmde bir grup gence 17 saat boyunca elektrik veren ve tecavüz eden şehir eşkıyaları için İşler, şu ilginç tespiti yaptı: "Bu şiddeti yapan insanlar laboratuvar hayvanı değil. Sıradan insanlar, bizim gibiler."
"Barda" filmi gerçek bir olaydan yola çıkılarak yapıldı. Bunun bir etkisi oldu mu üzerinizde?
- Yok, Serdar (yönetmen Serdar Akar) ana hatlarıyla bize anlattı olayı. Çok büyük bir etkisi olmadı.
- Büyük kentlerin birinde steril yaşamayan her insan, her gün bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddeti yapan insanlar laboratuvar hayvanı değil. Sıradan insanlar, bizim gibiler.
Filme başlamadan önce şiddet üzerine bir ön araştırma yaptınız mı?
- Yok. Yapıyorum diyen yalan söyler. Hepimizin içinde şiddet var zaten.
Film çekilirken etkilenmediniz mi?
- 40 kişi çalıştı bu iş için, çünkü öyle gerekiyordu. Bu işin ruhu bunu gerektiriyordu. 13 gün içinde çektik.
Çok yoğun bir çalışma olmuş...
- Yoğun olduğu için herkes elinden geleni yaptı. Ruhunu da kattı bu işe. O yüzden, evet etkilendik. Sigara ve yemek molası verilir genelde setlerde. Bu filmde nefes almak için molalar vermek zorunda kaldık.
Uyuşturucunun kolayca elde edilir olması da şiddetin artmasında etkili oluyor mu?
- Etkilidir tabii ki ama büyük resme baktığımız zaman, büyük resim sosyo-ekonomik sorunlardır.
Sosyo-ekonomik nedenler rol oynuyor; ama şiddet uygulayan, hali vakti çok yerinde insanlar da var.
- Bence arttı. Büyük ihtimalle daha da artacak. Çünkü bunların hepsi modernizmin arızaları. Biz modernizme geç ulaştık. Hálá kabul etmeyip tartıştığımız için şiddetle yeni tanışıyoruz. Bu arızalar yavaş yavaş çıkacaktır ortaya. İleride daha da artacak.
Sizi çekimlerde en fazla zorlayan ne oldu?
- Her şeyi yapacak yere gelip, yapmamak, kontrol etmek kendini.
Biraz açsanız bunu...
- Şiddet uygulayacak kıvama geliyorsun kafa olarak ve kendini kontrol etmek zorundasın.
Böyle bir şey oluyor mu yani? İnsan kendini orada kaptırıp gitse, gider mi?
Koşullar oluştuğu zaman herkes şiddet uygulayabilir diyorlar...
- Uygulayabilir.
Filmi çekerken bunu hissettiniz mi?
- Hissetmem gerektiği kadar hissettim. Benim işim bu.
Oyunculuğu neden tercih ettiniz?
- Seviyorum. Utanmadan yapabiliyorum çünkü. Ben normalde hayatla çok barışık bir adam değilim. Biraz utangacımdır. Kendime bir zırh koymadan insanlarla konuşup, başkalarıyla beraber olamam. Ama oyunculuk yaparken çıplak kalabiliyorum.
Açabiliyorsunuz yani kendinizi?
- Çırılçıplak kalabiliyorum. Hiç utanmıyorum.
Bu zor olmuyor mu?
- Benim için olmuyor. Keyifli oluyor aksine. Yorucu olduğu kesin ama...
Okuduğum bir röportajda, "Kendimi yani öz benliğimi korumak için oyunculuk yapıyorum" diyordu bir oyuncu. Böyle bir şey olabiliyor mu?
Şu anda üzerinde çalıştığınız bir film var mı?
- Yok. Çekip bitirdiğimiz bir film var. Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesinin son filmi; "Yumurta".
Orada nasıl bir karakteri oynuyorsunuz?
- Egzozcu Selim’den çok farklı bir rol. Şair ruhlu bir adam. Çıktığı kasabaya geri geliyor. Unutmak istediği şeylerle barışıyor.