‘Homeland’de ikinci perde

Güncelleme Tarihi:

‘Homeland’de ikinci perde
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2012 00:00

Yabancı dizi izlemiyorsanız bile, onun adını geçtiğimiz yıl Emmy töreninde 6, Altın Küre’de ise 2 ödül aldığı için duymuşsunuzdur muhtemelen.

Haberin Devamı

Amerika Başkanı Barack Obama’nın “hayranıyım” dediği, bizzat bana da izlerken tırnak yedirten “Homeland”in ikinci sezonu, Fox Crime kanalında 17 Aralık’ta başladı. Amerika’da ikinci sezonu şok edici bir finalle noktalayan ve yayıncı kanalı Showtime tarafından üçüncü sezonu çekilmesi onaylanan dizinin Carrie’si Claire Danes ve Brody’yi canlandıran Damian Lewis, Kelebek’e konuştu. Claire Danes: Bipolar bozukluk hastalarına saygı duydum

* Dizide canlandırdığınız CIA ajanı Carrie’nin ilk sezonda bazı psikolojik rahatsızlıkları vardı. Yeni sezonda iyileşme yolunda adımlar atacak mı?
- Bence kendini stabilize etmeye, dengesini ve akıl sağlığını geri kazanmaya oldukça hevesli. Tedavi oldu, iyileştikten sonra da kız kardeşi ile yaşamaya başladı. Arap öğrencilere İngilizce öğreterek hayatına devam ediyor. Daha kendine güvenli... Ancak çok sevdiği CIA insanlarından aldığı bir telefon, dengesini yine bozuyor. Dolayısıyla başlangıçta tereddütler yaşıyor. Kafası karışık çünkü işi için duyduğu tutkusunu bastırıyor. Ama kabul etmemeye çalışsa da heyecanlı. Başlangıçtaki çelişkisi bu. Artık çok farklı biri olduğundan Carrie’yi bu içerikte deneyimlemek ve ne kadar değiştiğini keşfetmek çok ilginç.

* Carrie ne tür bir değişim sürecine giriyor?
- İlk sezonda bildiğiniz gibi çok kendinden emindi, şimdi ise hayret verici şekilde utangaç, özellikle de başlangıçta. Alışkanlıklarını geri kazanması biraz zaman alıyor.

* Brody’nin kongre üyesi seçilmesi karşısında nasıl tepki veriyor?
- Brody’yi gördüğünde, önceden cesaretini toplamış olduğu için tamamen yıkılmıyor. Ama hisleri hâlâ çözümlenmedi. Carrie, Brody’nin tersine büyük kişisel riskler aldı. Sonradan keşfettiği gücünü de Brody’ye karşı bir şekilde kullanacak. İki sezon arasındaki bir diğer fark da artık dengesiz ve akli dengesi bozuk bir insan olmasıyla ilgili sırrın açığa çıkması. Bunun aynı zamanda bir rahatlama olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu bir anlamda sivri köşelerini yumuşatıyor. Artık o kadar da korumacı değil, o kadar korkmuyor. O direnişi yok yani.

* İlaçlarını almadığı ve yerinde duramadığı sahneleri çekmek nasıldı?
- Bu sahneleri bir süredir oynamıyorum çünkü Claire artık stabil. Ama evet, ilk sezonda bu sahneler oldukça yorucuydu. Ama asıl mücadele orada olmadı. Daha çok kendi yeteneklerini sürekli sorgulaması zorladı beni. Kendi muhakeme yetisine güvenip güvenmeyeceğini bilmiyor, bu da çok sinir bozucu.

* Bipolar bozukluğa sahip bir karakteri canlandırmanın sorumluluğundan bahsedebilir misiniz biraz?
- Evet, bir sorumluluk hissediyorum çünkü hastalıkla ilgili ne kadar çok şey öğrendiysem, hastalığın kendisine de, onunla boğuşan kişilere de o denli derin saygı duydum. Bu aslında birçok insanı etkileyen bir durum ve gerçekten rolümü sahte bir şekilde canlandırmak istemedim. Hakkında yorum yapmak istemedim, iyi ya da kötü olarak yargılamak istemedim. Sadece rolü ve izlenimlerimi paylaşmak istedim. Acayip tehlikeli ve genellikle öldürücü bir hastalık bu. Şaka yapmıyorum, diğer bütün akıl hastalıklarından daha çok intihar oranına sahip. Ama aynı zamanda saygı uyandırıcı bir yanı da var. Bu hastalığa yakalanan insanların sorunlarıyla başa çıkma yollarına, her şeye rağmen hayata devam edebilme yetilerine hayran kaldım.

CARRIE GİBİ  OBSESİF DEĞİLİM
* Damian ile ilk buluştuğunuzdaki izleniminizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir kimya oluştu aranızda?
- İlk tanıştığımda? Sanırım onu hep sorguya çekiyorum. O zaman da sorguya çekiyordum, şimdi de. Bence kendisi olağanüstü karizmatik, dinamik ve ayakları yere basan bir aktör. Onunla çalışmak muhteşem. Ortak kimyamızı bilemem ama eğlenceli ve kolay bir partnerolduğunu söyleyebilirim.

* Carrie ile Saul’un ilişkisi zaman içinde nasıl değişiyor?
- Uzun süre görüşmüyorlar. Dolayısıyla Carrie sezonun başında kendini biraz terk edilmiş hissediyor. Muhtemelen Saul’e, iyileşmesine yardımcı olması için Carrie’den uzak durması söylenmiş. Aynı zamanda iş motivasyonu olmadan bir sebeple tekrar buluşmalarının ikisi için de acı verici ve karmaşık bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Çünkü her ikisi de işleriyle evli insanlar. Ama hâlâ birbirlerini seviyorlar. Carrie, Saul’e ortadan kaybolmasından dolayı başlangıçta yaralandığını söylüyor ve Saul de Carrie’nin en kuvvetli avukatı olmaya devam ediyor. Sizin obsesif bir kişiliğiniz var mı? Carrie gibi işkolik misiniz?
- Obsesif miyim? Hayır, en azından hayatımı etkileyecek ölçüde değil. Sadece ikimizin de yaptığımız işin hakkını verdiğini düşünüyorum.

* Biraz da Carrie karakterini oynamak ile ilgili hissettiklerinizden bahsedebilir miyiz?
- Carrie gibi ilginç ve alışılmadık bir karakteri oynadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Açıkçası hep bu tarz insani ve sofistike bir karakteri canlandırmak istemiştim ve yakın zamanda bir benzerini bulabileceğimi de düşünmüyorum. Çok sık böyle karakterlere denk gelmiyorsunuz, bu açıdan şanslıyım. Şu anda çok mutlu ve şımarmış hissediyorum kendimi.

* Sette etrafınızda hep İngiliz aktörler var, aksanınız etkilendi mi?
- Evet biraz etkilendim. Daha önce uzun bir süre de Avustralyalı biriyle beraberdim, bu yüzden bütün aksanlar karıştı kafamda. Konuştuğumda etkilendiğim anlaşılıyor.
Damian Lewis: Carrie ve Brody arasında çok güçlü bir bağ var

Haberin Devamı

* Aslında ilk olarak kendi cümlelerinizle karakterinizi tarif etmenizi istiyorum. Bize Brody’ye nasıl yaklaştığınızı açıklar mısınız?
- Nicholas Brody, ondan 5-6 yaş küçük olan çocukluk sevgilisi Jessica’ya aşık, Virginia’dan gelmiş mavi yakalı bir işadamı. Muhtemelen daha lisedeyken ona aşık olmuş ve 21-22 yaşlarında bir adam olarak onunla çok normal, mutlu bir banliyö hayatı yaşayacağı hayalleri kurmuş. Aslında tam olarak da böyle yaşıyorlar, ta ki 11 Eylül saldırıları olana kadar... İşte o gün askere yazılmaya karar veriyor. Irak’ta geçirdiği 6 ay içerisinde kaçırılıyor. O ve onun keskin nişancı ortağı Tom Walker yakalanıp Suriye’ye götürülüyor. 8 yıl sonra Delta Force tarafından Afganistan’da bulunuyorlar. Amerika’ya psikolojik ve fiziksel işkenceler görmüş ama bir kahraman olarak geri dönüyor.

* Brody’nin post-travmatik stres bozukluğu var, Carrie’nin ise bipolar bozukluğu. Onları her zaman birbirleri için yaratılmış kanadı kırık iki kuş olarak tanımladınız. Bu harika bir alıntı. Peki ikinci sezonda nasıl yeniden bağlantıya geçiyorlar?
- Carrie ve Brody sürekli birbirleriyle karşılaşmak zorunda kalacaklar çünkü aynı durumdan yakınan iki kişinin arasında oluşabilecek türden bir bağlılıkları var. Carrie’nin istikrarsız bir yaradılışı var, sezon geçtikçe ne olduğu daha netleşecek. Ve Brody post-travmatik stres bozukluğundan muzdarip. Aslında Michelle Obama’nın Beyaz Saray’a ilk geldiği sıralarda da çok söylediği gibi bu savaşı aileler hep birlikte yaşadı, sadece askerler değildi savaşan, önemli olan nokta bu. Herkes acı çekti. Uzun süre ortada olmayan ve savaştan çıkmış bir adama yeniden alışmak ne kadar zor geride kalanlar için, bir düşünsenize.

* Bu durumları kimseyle konuşabildiniz mi?
- Evet, İngiltere’nin batısında, Gloucester yakınlarındaki bir birimde travma sonrası stres bozukluğu olanlar tedavi görüyor. Oraya gidip birkaç kişi ile konuştum. Sonra bir de kitap buldum. Beyrut’ta esaret altında dört yıl geçiren Bryan Keenan tarafından yazılmış bir kitap. Belki de esaret üzerine en iyi eser; “An Evil Cradling”. Tekrar tekrar okudum.

Haberin Devamı

Dizinin konusu
11 Eylül sonrası Amerika’nın Irak’a gönderdiği askerlerden biri olan Nicholas Brody’nin görev sırasında öldüğü sanılmaktadır. Ancak yine Irak’ta gizli bir görev sırasında bir muhbirden askerin yaşadığını ancak taraf değiştirdiğini, Amerika’ya dönerek 11 Eylül benzeri bir saldırı yapacağını öğrenen CIA ajanı Carrie Mathison, olayı amirlerine bildirir. Birkaç yıl sonra Brody bir hücrede bulunur ve ülkesine getirilir. Ülkesinde 8 yıllık esaretten sağ çıkmayı başarmış bir kahraman olarak karşılanır. Büyüyen çocuklarıyla ve yıllardır görmediği karısıyla birlikte yeni ve normal hayatına alışmaya çalışır. Carrie ise yıllar önce aldığı istihbaratta bahsedilen askerin Brody olduğu konusunda ısrarlıdır. Brody’nin evini gizli kameralarla izlemeye başlar; ayrıca bir şekilde hayatına girer ve bir kez onunla birlikte olur. Onu izledikçe ve yeni istihbaratlar edindikçe Carrie’nin kafası iyice karışır. Brody bir hain midir yoksa ülkesini seven bir Amerikan askeri mi?

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!