Hatırlamaya çalıştığım acı

Güncelleme Tarihi:

Hatırlamaya çalıştığım acı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2003 18:08

Baba’nemi toprağa verdiğimizin ertesi sabahıydı. Yataktan kalkarken, ilk kez böyle bir hisse kapıldım. “Serdar, dedim kendi kendime, ilk defa Mamuş’un var olmadığı bir dünyaya uyanıyorsun!” Kabullenilmesi zor bir gerçekti. Acılar vardır, aklınızdan atmak için kendinizi zorlarsınız. Acılar varmış, unutmamak için değil, inanmak için hatırlamaya çalışırsınız...

Haberin Devamı

“Beynimizin sırrını çözmeye çalışanlar, işlemesi yanında yerleşme düzeninin çözümünü de öğrenecekler. Ben hafızanın, çeşitli bölmelerden oluşan, çok hacimli bir arşive benzediğini düşünürüm. Bugün şiddetle, beynimdeki Nurullah Gezgin bölmesine girme, bir süre orada kaybolma ihtiyacı duyuyorum.”

Hakkı Devrim, arkadaşı Nurullah Gezgin’in arkasından böyle diyordu. (Radikal, 9 Ekim) Hakkı Bey’in altmış senelik arkadaşı, benim de bir 45 senelik amcam.

Ve, bu kötü haberi babama vermek yine bana düştü.

*

Gece vakti kapı çaldı, ardından bir ağlama sesi duydum, yaşım onbir. Fırladım yataktan... “Celâl Amcan, dediler, vefat etti!” Tepesi açık, seyrek saçları da bembeyazdı bildim bileli. Onun için “yaşlı” zannederdik demek ki.. Sonradan bir hesap yaptım, öldüğünde sadece 42 yaşındaymış. Ben, bugün, Celâl (Araz) Amcam’dan 3 yaş büyüğüm!

(Kabristanlarda biten, o adını hâlâ bilmediğim otun kokusunu, ilk kez, Celâl Amcam’ın cenazesinde duydum. O koku, nerede alsam, bana ölümü hatırlattı o günden sonra. Ve ben o kokuyu çok ama çok sık duydum.)

Oğuz (Toktamış) Amcam, eğer işimin başına vaktinde gitseydim o karlı günde, kucağımda ölecekti. Belki de... belki de ölmeyecekti! Otobüste kalbi sıkışmış, paltosunun içine soktuğu gazetesi de korumamış onu soğuktan. Demek ki “Serdar, ben iyi değilim, bana bir doktor çağır!” diyecekti, odamın kapısını açtı, beni göremeyince dizleri taşımadı artık onu. Telefon ettiler, “Oğuz Bey!...” dediler. Koşup vardığımda, çalışma masamın önüne uzanmıştı, bir çocuk gibi masum. Kirli gri halının üzerinde. Kendimi asla affetmedim. Kimbilir, kapıyı açtığında beni bulsaydı, belki de... Bir daha işe hiç geç gitmedim!

Bu haberi babama vermek bana düştü.

Oğuz Amcam’ın cenazesine, ben direksiyonda, diğer Oğuz (Akkan) Amcam yanımda, birlikte gittik. Dünya güzeli gevrek kahkahalarından birini patlattı yine, “Ben bu Oğuz gibi yapmayacağım. Ölmeyeceğim ulan!” dedi. Gülüştük... Ya iki, ya üç ay sonraydı. Kamyonun fırın gibi sıcak kasasının içinde, mal indiriyoruz (o da rahmetli oldu) Güngör’le (Arslan) ikimiz... Beni telefona çağırdılar. Koştum. “Oğuz Bey!..” dedi bu sefer başka bir ses. Uğursuz haberi babama vermek, ona bir darbe daha indirmek, yine bana düştü. Portmantonun kenarına oturdu, sarılıştık, ağladık.

Oğuz Amcam’ın cenazenide yan yanaydık Zihni (Küçümen) Amcam’la... Kuzguncuk’ta, Boğaz’ın yamacına yayılmış o güzelim kabristanda. Ta tepelerde bir yerde Oğuz Amcam’ın kabri. Eğri zeminde zor tutunuyoruz. Tam kulağımın dibinden bir çığlık yükseldi birden, yerimizden zıpladık. Duahanın biri duaya girmiş, biraz abartılı bir sesle. Bir de dönüp baktık ki, üç din adamı, ayıptır söylemesi ihtiyaç giderir gibi yamaca çömelmişler. Zaten asabımız bozuk, Zihni Amcam’ın meşhur gülme krizlerinden biri tuttu, rezil oluyorduk az kaldı. Hem ağladık, hem güldük...

Depdep Amcam (Müeddep Erkmen) epeydir kalbinden rahatsızdı. Ağır bir ameliyat geçirdi, ve bir daha eskisi gibi olmadı. Ağır ağır söndü, sanki hayata tutunmadı, ellerimizin arasından bir melek gibi kaydı gitti. İyi kötü vedalaşabildiğim tek sevgilim odur. Evine gittiğimde, yatıyor dediler. Yapmadığım şeyi yaptım, perdeleri sıkı sıkı kapalı yatak odasına girdim. Yüzü duvara dönük, yarı uykudaydı. Yatağının yanına diz çöktüm, arkadan sırtına sarıldım. Ağır ağır bana döndü, hiç ses etmedi, ama gözlerinin içi parladı. Yumuşacık sakalına yanağımı koydum, bakışlarımızla vedalaştık. Son görüşmemizmiş...

Bir kaç sene sonra... bu sefer başka bir ses, başka bir uğursuz haber. “Zihni Amcan!” dedi sabahın köründe. İki kardeş, hemen babamın yanına koştuk. Bizi çalışma odasının kapısında görünce fark etti bir kötü haberle geldiğimizi. Yerinden doğrulmaya çalışırken, “Baba, Zihni Amcam!” diyebildik. Zihni Amcam’ı da, Oğuz Amcam’la Kuzguncuk’taki o aynı kabristana, ama bu sefer denize yakın toprağa verdik. Yedi sene olmuş, bir gün yok ki babam Zihni Amcam’ın adını anmasın, bir aile toplantısı yok ki hatırlayıp özlemeyelim...

Bu sefer yedi senelik bir nefes payı verdi ölüm. (*) Ve yine telefonla geldi. Bir toplantıdan çıkmış eve dönerken karım aradı bu sefer. “Yetiş! Nur Amca...” Hasta değildi ki, ciddî bir şikayeti bile yoktu... Beklemediğin yumruk daha bir sarsıyor demek ki. Babama koştum hemen, haberi bir yerlerden duyar da şimdi... Gece vakti, apartmanın kapısı kilitli. Aşağıdan telefon ettim, en cici sesimle, “Baba, ben aşağıdayım, anahtarı bir atar mısınız!” dedim. Anladı gecenin o saatinde bir uğursuz haberdir. “Ne oldu?” diye sordu. “Baba! Nur Amcam!” Dayandı, bu acıya bile dayandı. Nur Amcam’ı da, arkadaşı Zihni’nin karşısına, Aşiyan’a bırakıp geldik.

*

“Beynimizin sırrını çözmeye çalışanlar, işlemesi yanında yerleşme düzeninin çözümünü de öğrenecekler. Ben hafızanın, çeşitli bölmelerden oluşan, çok hacimli bir arşive benzediğini düşünürüm. Bugün şiddetle, beynimdeki Nurullah Gezgin bölmesine girme, bir süre orada kaybolma ihtiyacı duyuyorum” diyordu Hakkı Bey, altmış seneyi tamamlayamadıkları arkadaşının ardından.

Kabristan dönüşü evimin terasına çıktım, nefes alabilirim umuduyla.

Unutmaya çalıştığınız acılarınız vardır. Başka şeyler düşünmeye, kendinizi bir kitaba, bir filme vermeye çalışırsınız... Unutmak için o acıyı.

Bir de “hatırlamaya çalıştığınız acılar” olduğunu böyle günlerde anladım. Beynin kabul etmeyi, hafızaya kaydetmeyi reddettiği gerçekler olduğunu. O akşam, yüksek sesle defalarca tekrarladım kendi kendime:

- Serdar, Nur Amcan öldü!

Beynimin, idrakimin kabullenebildiğinden hâlâ emin değilim. Ben ki yedi senedir, Zihni Amcam’ın, telefondaki o mesajda söz verdiği gibi, “en kısa zamanda aramasını” bekliyorum hâlâ...

Haberin Devamı


(*) Bu arada, maalesef, çok sevgiliyi uğurladık. Sadece amcalarımdan bahsediyorum bu yazıda.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!