Göbek bağı

Güncelleme Tarihi:

Göbek bağı
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 06, 2005 00:00

DÃœN öğlen gazetenin yemekhanesinde yemek yiyoruz. Saffet Korkmaz, Nuray Babacan ve Yelda Ataç aynı masadayız. Benim kitaptan falan söz ediyoruz.Ä°ki masa öteye elinde tepsisiyle genç bir hanım geldi. Onu yüz olarak tanıyorum da, kim olduÄŸunu bilmiyorum. Bir ara o genç hanım bizim masaya yöneldi. ‘Emin Bey, ÅŸimdi size bir ÅŸey söylemek istiyorum; ama lütfen tuhaf karşılamayın, gülmeyin, ya da bana kızmayın.’‘Ne kızarım, ne de tuhaf karşılarım. Nedir?’‘Benim 10 aylık bir oÄŸlum var. Onun göbek bağını izin verirseniz sizin odanızda bir yere koymak istiyorum. Bir saksının içi olabilir, baÅŸka bir yer olabilir.’‘Niye ki?’‘Bizde hoÅŸ bir gelenek vardır. ÖrneÄŸin çocuk iyi okuyup adam olsun diye göbek bağını okul bahçesine gömerler. Ya da doktor olsun diye hastane bahçesine gömerler. EÅŸimle de konuÅŸtuk, oÄŸlumuzun sizin gibi olmasını istiyoruz. O yüzden sizden bu istekte bulunuyorum. Bir sakıncası olur mu?’‘Niye olsun ki.’Ancak ben bu aÅŸamada yine bir dangalaklık sergiledim ve sordum: ‘Parça çok mu büyük?’‘Yok canım, minnacık bir ÅŸey.’‘Tamam, anlaÅŸtık.’Bu öneri çok ilginç ve çok hoÅŸ bir ÅŸeydi. Masadaki arkadaÅŸlara dedim ki, ‘Yeni bir kitap yazarsam, sizin de tanık olduÄŸunuz bu olayı aynen koyarım’. Yemek sonrasında tepsileri götürürken yüz olarak tanıdığım, ancak kim olduÄŸunu bilmediÄŸim genç hanımın masasına gittim.‘Pardon, siz kimsiniz?’Bizim Ankara Bürosu’nda seri (küçük) ilanlar birim sorumlusu Bahar Aras imiÅŸ. Ä°ÅŸe kısa süre önce baÅŸlamış. Böylece tanışmış olduk. Yemekten sonra Bahar’ı odama çağırdım. ‘Bu olayı yazmak isterim. Ä°zin verir misiniz? Yazıda sizin isminizi de kullanabilir miyim?’‘Elbette. Tek dileÄŸim oÄŸlumuz sizin gibi olsun.’Bahar’a odamdaki saksıları gösterdim. Hangisine isterse gömebileceÄŸini söyledim. Göbek bağını yarın getirecek, saksıya gömeceÄŸiz ve iÅŸlem tamamlanacak. Ben de Bahar’ın 10 aylık bebeÄŸi Mert Murat Aras’ın adına yarın bir kitabımı imzalayıp vereceÄŸim. Büyüyünce bu yazıyı da okur, göbek bağının nereye, nasıl ve neden gömülmüş olduÄŸunu bilir. Bazen öyle güzel ÅŸeyler yaÅŸarsınız ki, tanıkları olmasa ve anlatsanız, dinleyenler belki inanmaz. Bu da onlardan sadece biri.VE SEVMEYENBu kez elimde bir elektronik posta mesajı. Kilikyali01 adıyla 3 Åžubat günü gönderilmiÅŸ. ‘Konu: Nefret ve saygı. Yurtdışı görevinde bulunan bir din görevlisiyim. Dini yüksek öğrenim yaptım. Entelektüel birikimim olduÄŸuna da inanıyorum. Yıllardır sizin yazılarınızı dikkatle okurum. Zaman zaman da yazılarınızdan dolayı size eleÅŸtiri mesajları -bazen dozu çok yüksek olsa da- gönderirim. Aynı dünya görüşüne sahip deÄŸiliz. Hele bazı yazılarınız beni öyle iÄŸneliyor ki, ağız dolusu küfür etmekten -özür dileyerek- kendimi alamıyorum. Ama, evet ama, yine haklı çıktı bu adam demekten de kendimi alamıyorum. En son bugünkü Türk Tarih Kurumu ve Atatürk’ün mektuplarıyla ilgili yazınızı okudum Hürriyet internet sitesinden. Yine yakalamışsınız ve yine doÄŸrusunuz. Bütün arÅŸivinizi de okuyorum. Tek tek araÅŸtırıyorum, bir açığını bulayım da şöyle ağız dolusu bir hakaret mektubu yazayım diye. Allah kahretsin, yine de bulamıyorum. Zaman sizi hep haklı çıkarıyor nedense. Haklı çıktığınız sürece sizden nefret etsem de, aynı zamanda saygı duyuyorum size. Ama okuyorum sizi. Her gün de bıkmadan usanmadan okuyacağım. Sakın yanlış anlamayın, hayatıma ve fikirlerime yön verdiÄŸiniz için deÄŸil, açığınızı bulmak ve size hakaret etmek için.’Ben de içtenlikle yazan bu okuyucuma ve onun gibilere büyük saygı duyuyorum. Elbette her yazdığıma katılmak zorunda deÄŸiller. Ama ne mutlu bana ki, onlar ve en amansız karşıtlarım bile ‘hırsızdır, satılıktır, avantacıdır, dönektir, iÅŸ bitiricidir, tetikçidir’ diyemediler, diyemiyorlar. Nefret etseler de saygı duyuyorlar. Yetmez mi?Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!