Eski Roma'nın gladyatörleri modern zamanların futbolcusu

Güncelleme Tarihi:

Eski Romanın gladyatörleri modern zamanların futbolcusu
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2003 00:00

Evet bu yeni. Gerçi konusu, malzemesi eski ama bu anlatım biçimi yeni. Yakında 100 sinemada birden oynayacak ‘‘Eski Açık Sarı Desene’’ isimli filmden söz ediyorum. Yönetmeni, Robert Kolej mezunu 71 doÄŸumlu Ali Kazma. Amerika'da önce ekonomi sonra sinema okumuÅŸ. SeyredeceÄŸiniz filmin farklı bir yapım öyküsü var. Bu genç adam, kamerasıyla birlikte bir yıl boyunca GS takımının içinde yaşıyor. Birlikte yiyorlar, birlikte içiyorlar ve birlikte yol yapıyorlar. Ve Ali Kazma olayın her anını, bütün ayrıntıları dikkate alarak filmleÅŸtiriyor. Yanlış anlaşılmasın! Bu bir GS filmi deÄŸil. Bu bir futbol filmi. Onun kamerası sizin casusunuz oluyor ve kendinizi futbolcuların hayatına sızmış olarak buluyorsunuz. Onlarla birlikte üzülüp, seviniyorsunuz. Resmen onları dikizliyorsunuz. Ne kadar büyük trajediler yaÅŸadıklarına tanık oluyorsunuz. Hep söylerler ya, ‘‘Futbol, futboldan fazla bir ÅŸey’’ diye. Sizin için bu laf bir ÅŸey ifade eder mi etmez mi bilmiyorum ama benim için etti. Ne futbol maçı ne futbol programı seyretmeye dayanabilirim ben ama bu filmi, bir sineme izleyicisi gibi rahatlıkla ve keyifle izledim. Ali Kazma önemli bir ÅŸeyi gerçekleÅŸtirmiÅŸ yani. Futbolu sevmeyene bile futbol izlettirecek bir ÅŸey yakalamış. Ve siz anlıyorsunuz ki, Eski Roma'da gladyatörler arenaya nasıl çıkıyorlarsa, kendilerini hazır hissetmek için nasıl törensel bir an yaratıyorlarsa, modern zaman futbolcuları da aynen öyle. Bu Ali Kazma'yı takibe alın, göreceksiniz gelecekte bunun gibi bir sürü parlak iÅŸe imza atacak..Kazma soyadlı bu komplekssiz Ali'yi tanıyabilir miyiz?- 71 doÄŸumluyum. Liseyi Robert'te okudum. 17 yaşına kadar yüzdüm. Bu hayatımdaki pek çok ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirdi. Bir sürü ÅŸeyi geç yaptım ben. Çünkü o kadar yoruluyorsunuz ki, ondan sonra bir ÅŸey yapacak haliniz kalmıyor...Yani kızlar, gece hayatı, kulüpler, sigara, alkol...- Hepsine geç baÅŸladım. Ä°lk sigarayı 23 yaşında içtim. Çok disiplinliydim. Olmak zorundaydım. 8 sene GS'de yüzdüm.Robert Kolej'den sonra...- Amerika. Colorado'da ekonomi okudum. Sonra 10 ay Türkiye. Derken fotoÄŸraf eÄŸitimi için Londra ve master için New York. 5 sene yaÅŸadım New York'ta. Tezimi bitirdim, dört tane film yaptım. Bir de üniversitede asistanlık. 2000 yılında da Türkiye'ye döndüm...Ekonomist olacakken neden bu kötü yola düşer insan?- Colorado'dan geldiÄŸimde Finansbank'ta çalışmaya baÅŸladım. O iÅŸi sevip sevmediÄŸimi bile bilmiyordum, iÅŸe gidip geliyordum. Ekonomi okumuÅŸtum ama sinema, fotoÄŸraf, felsefe gibi çok ders almıştım. O taraflara daha çok meylim vardı. O arada özel hayatımda bir kayıp yaÅŸadım. Annem vefat etti. Ondan sonra tekrar düşünmem gerekti: Ben hayatta ne yapmak istiyorum? Bu iÅŸi gerçekten seviyor muyum? Risk alıp yepyeni bir ÅŸey okumaya karar verdim. 23 yaşındaydım iyi mi kötü mü olacağını bilmiyordum ama denemezsem bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceÄŸimi biliyordum!Size artık sinemacı denilebilir mi?- Ben hiçbir zaman kendimi bilmemneciyim diye tanımlamadım. Klasik bir sinema anlatım dilimyok benim. Öyle bir ÅŸeyler yapmak gelmiyor içimden. Yaptığım iÅŸler normal film festivallerinden daha çok ‘‘New Media’’ ve video festivallerine giriyor. Öyle olunca da adın ‘‘ÇaÄŸdaÅŸ sanat yapıyor’’a çıkıyor. Ama benim aklıma hiçbir zaman ben video artistiyim, filmciyim, yönetmenim demek gelmedi. Bir film yaptım ÅŸimdi. Yönetmen miyim? Bilmem, görüntü ve sesle ilgili her ÅŸeyi yapmaya açık hissediyorum kendimi...İçeriden bir film‘‘Eski Açık Sarı Desene’’ diye bir film yaptınız. Åžimdi projektörleri sizin yüzünüze tutuyorum. Neden yaptınız, nasıl yaptınız?- Futbol ve sinema bence birbirine çok yakın. Sinemanın anlatmayı sevdiÄŸi hikayeler, futbolun içinde hep var. Zaman ve mekan içinde yolculuk, deÄŸiÅŸim, mücadele, bir amaca dönük birlikte hareket etme ve insan dinamikleri. Kayıp var, kazanç var, beklenti var, beklentinin sonucunu görme var. Görememe var. Sonra ÅŸiddet. Sinema diline çok uygun bir ÅŸey. Topa hızlı vurmak, hızlı koÅŸmak, agresif hareketler de ÅŸiddettir sinema dilinde. Bunların hepsi var futbolda. Ä°kisinin birbirine çok uygun olacağını hep hissediyordum. Ä°kincisi daha kiÅŸisel bir ÅŸey. Kendime hep soruyordum: Futbolla sen neden bu kadar ilgilisin? Niye bu kadar insan ilgili? Popüler kültürü tamamen ÅŸekillendiren bir ülke olan Amerika bile ne kendi futboluyla ne beyzbolla ne de NBA'le futbolu alt edemedi, kendisini adapte olmak zorunda hissetti. Demek ki bir ÅŸey var. Neden bu kadar ön planda bu spor? Dışarıdan hiç anlaşılmaz içeriden belki daha anlaşılabilirdiye düşündüm. Ve içeriden bir film yaptım. Futbol neden futboldan daha fazla bir ÅŸey....- Futbol, hayatın konsantre bir hali gibi. İçinde her ÅŸey var. Bence insanlar hayatlarında adını koyamadıkları bir sürü ÅŸeyin yansımasını orada görüp, bilinç altında onu anladıklarını hissediyorlar ve bir tatmin hissediyorlar. Ben New York'tayken GS yendi mi yürüyüşüm deÄŸiÅŸiyordu. Kimse bilmiyordu ki GS'nin galip gelip gelmediÄŸini. Ama ben daha mutluydum. Niye? Demek ki onun enerjisinin, verdiÄŸi mücadele sonucunda aldığı galibiyetin benim hayatıma birebir bir yansıması var. Brezilya'nın futbolu Brezilya halkı için neden çok önemlidir? Brezilya halkı, takımının Almanya gibi futbol oynayıp baÅŸarılı olması yerine, kendi gibi oynamasını tercih eder. Yani kiÅŸisel estetiÄŸin öne çıktığı bir futbol. Herkes serbest olsun, daha latin olsun. Samba olsun! Neden? BaÅŸarılı olmak mı önemli bu mu önemli? Bununla baÅŸarılı olmak daha önemli! Çünkü Brezilya halkı, kendi futbolunda kendini görüyor. ÖzdeÅŸleÅŸiyor. Biz Ä°lhan Mansız'ı neden o kadar çok sevdik Dünya Kupası'nda? Çünkü ‘‘Biz yakışıklı, baÅŸarılı, güzel adamlarız’’ demek istedik. Hepimiz, kendimize bir pay çıkardık. Ãœlke olarak pay çıkardık. Çok daha büyük bir ÅŸey futbol. Kimileri de şöyle diyor: ‘‘Futbol yuvarlak bir topun peÅŸinde koÅŸan 11 ter kokan aptalın oyunu.’’ Sizce onlar neden yanılıyor?- Onlar da yanılmıyor. Onlar onu görmüyor. Belki bunu söyleyen insanlar hayatta bambaÅŸka bir ÅŸeyden bazılarının futboldan aldığı zevki alıyor. Evet, sonuçta 11 tane adam terliyor ve bir topun peÅŸinden koÅŸuyor. Öyle de bakabilirsiniz. Ama o zaman Bach'ın füglerini de devamlı tekrar eden melodiler diye deÄŸerlendirebilirsiniz. Çünkü bu da doÄŸru. Hissetmedikten sonra söylenecek hiçbir ÅŸey yok. Yapmak istedim yaptımSizin bu filmle yapmaya çalıştığınız nedir? Psikolojik bir açılım, felsefi bir yorum, sosyolojik bir hatırlatma...- Yaptığım iÅŸi önceden anlamlandırma taraftarı deÄŸilim. Bunu yapmak istedim, yaptım. Ben bile yapmak istememdeki nedenleri tam olarak söyleyemem. Çünkü büyük ihtimalle bilmiyorum! Ama geriye dönüp baktığım zaman beni çok çok zenginleÅŸtiren bir tecrübe yaÅŸadığımı söyleyebilirim. Ama çıkış noktam ÅŸu deÄŸildi: Ben futbolu herkese anlatacağım! Ne öyle bir kaygım ne de amacım oldu. Ama ben o bir sene sürecinde hissettiklerimin bir kısmını yaptığım bu filmde görüyorum. YaÅŸadığımız her ÅŸeyden geriye sadece bir his kalır. Bu filmde eÄŸer o his varsa ne álá... törensel hazırlanışFilminizi izlerken zaman zaman futbolcularla eski Roma gladyatörleri arasında hiçbir fark olmadığını gördüm. Bir benzerlik kurulabilir mi?- Evet kesinlikle. Eski Roma'nın gladyatörleri modern zamanın futbolcuları oldu. Maça çıkmadan 10 dakika öncesine kadar normal insan gibiler. Åžakalaşıyorlar, ama sonra deÄŸiÅŸiyorlar. Hava birden ağırlaşıyor. Yüz ifadeleri farklılaşıyor. Hepsinin kendine göre hazırlanma ÅŸekilleri var. Dizlik takmak sadece dizlik takmak deÄŸil, ya da parmaktaki yüzüğe bant sarmak. Tamamen törensel bir hazırlanış var burada. Ben o kramponları hiç yakından görmemiÅŸtim. Gerçek birer silah gibiler. Ä°nsanın yüzüne geldiÄŸi zaman dağıtır. Ve her maçta gelebilir. Çok ciddi fiziksel bir risk taşıyan bir spor. Resmen onlar bir arenaya çıkıyorlar. 50 bin kiÅŸi bağırıyor. O yüzden de futbolcuların yaÅŸadığı his gladyatörlerinkine çok yakın. Hangimiz her hafta 50 bin kiÅŸinin önüne çıkıp yaptığımız iÅŸte en iyi olup olmadığımızı baÅŸka bu iÅŸi yapan insanlara karşı test etmek durumundayız? Bu film 100 sinemada oynayacakFilminiz futbola casus gibi içten bir bakış da getirmiÅŸ. Bunu nasıl becerdiniz?- Küçük kameralar kullandık. Kimi çektiÄŸimizi, hangi yakınlıkta çektiÄŸimizi de bilmiyorlar. Zaten yüzde 95'i farkında deÄŸildi çekildiÄŸinin. Dolayısıyla doÄŸal ortamı bozmuyorsunuz. Yapay hiçbir ÅŸey yok. Bizim yaptığımız dikizlemek. Kaba oluyor böyle söylemek ama öyle...Filminiz yolda baÅŸlıyor, yolda bitiyor ve yol boyu devam ediyor. Arka arkaya gelen bu cümlelerin filminiz hakkında bir izahatı olabilir mi?- Ben bu filmi başından sonuna kadar bir yolculuk olarak gördüm. Onlar hep yapıyor. Ama ben hayatımda hiç bu kadar yol yapmamıştım. Transit alanlar denir ya, geçici mekanlar. Nedir bunlar? Havaalanı, otobüs durağı, taksi, araba. Hep A'dan B'ye giderkenki yerler. Ve yine enteresan bir ÅŸey, en çok suç buralarda iÅŸlenir. Çünkü insanların kendilerini en ait olmadıklarını hissettikleri yerlerdir bunlar. Futbolcuların da hayatları bu geçici mekanlarda geçiyor. Devamlı uçaÄŸa biniyorlar, devamlı otobüse biniyorlar, devamlı oteldeler. Moskova'ya gidiyor adam. Ama Moskova'ya gitmesiyle Adana'ya gitmesi arasında hiçbir fark yok. Bu kadar hareket içinde insan psikolojisi uçlara gidebiliyor. Evet hep hareket ediyorsun ama hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmiyor, gittiÄŸin yerler yani. Çok zor ÅŸeyler bunlar.fenerbahçe filmi olsaydıBir futbolcunun trajedisiyle bir sinemacının, bir gazetecinin trajedisi farklı mı?- Trajedinin en derin noktasında bir fark yok. Ama onlar kısa zamanda çok fazla trajedi yaşıyor. 90. dakikada penaltı kaçıran bir futbolcuyu düşünün. Ve her zaman olabilecek bir ÅŸey. Ya da GençlerbirliÄŸi maçında Baliç'in sakatlanmasını. Adamın dizbağı kopuyor, inanılmaz bir acı içinde. Bir senedir takıma girmeye çalışıyor, tam iyi oynamaya baÅŸlamış, gidiyor dizi. Bir daha futbol oynayabilecek mi belli deÄŸil, ne olduÄŸunu bile bilmiyor o anda. Bunlar devamlı yaÅŸanıyor bir futbol takımında. Bizim hayatımızda bu kadar yukarısı ve aÅŸağısı sık yaÅŸanmıyor...Peki GS filmi yapıp 100 küsur sinemada oynatmak... Bu bir filmci olarak iÅŸleri garantiye almak deÄŸil mi?- Aksine. Birçok sinema, dağıtıcı firma, televizyon ‘‘Sakın böyle bir iÅŸe kalkışmayın. Bu film elinizde patlar! Zaten Türkiye'de kimse belgesel seyretmez. Futbol denilen ÅŸey de günlüktür. Tüketilir atılır’’ dedi. Yani kolayı deÄŸil, zoru seçtik. Ben yine de ilgi olacağını düşünüyorum. Fenerlilere biraz haksızlık yok mu bu filmde?- Ben GS'nin filmini yaptım. EÄŸer bir Fener filmi yapsaydım, herhalde o 6-0'lık galibiyet filmin en önemli noktalarından biri olurdu. Haksızlık yok yani. Her kulüp kendi futbol filmini yapabilir. Ama ÅŸunu da belirtmek isterim: GS'den alınmış tek bir kuruÅŸ yok. Bağımsız bir projeydi.ORTALAMA ZEKANIN ALTI MI?!Bunların hepsi çok özel insanlar. Çünkü GS, FB, BJK gibi takımlarda oynayan futbolcular o kadar elene elene geliyor ki, bu, sırf kabiliyetle olacak iÅŸ deÄŸil. Disiplin, beyin gücü, hırs, devamlılık, kendine inanma, yedek kaldığı zaman dağılmama, çalışıp tekrar takıma girebilme. Bu seviyede futbol oynayanların pek çoÄŸu sadece futbolda deÄŸil, hayatın her alanında baÅŸarılı olurdu. Bu insanları ortalama zekanın altı zannedenler var. Bir de para kazandıkları için kıçı kalktı diyorlar. Kıro gibi garip garip tanımlamalar yapıyorlar. Oysa, onları tanıdığınızda ‘‘futbolcu’’ diye bir kliÅŸe olmadığını görüyorsunuz. Bunların arasında hip-hop dinleyeni de var, Türk sanat müziÄŸi, Türk popu seveni de. Play station oynayanı da var kitap okuyanı da. Evet hepsi çıkıp top oynuyor ama onları futbolcu diye genellemek ahmakça...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!