Erkeği anlatabilmek için daha yolun çok başındayım

Güncelleme Tarihi:

Erkeği anlatabilmek için daha yolun çok başındayım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2011 23:29

2007’de ilk kitabı Gelin Başı’nı yayımladığı zamanda birçok övgüyle karşılanmıştı Seray Şahiner. Dört yıl sonra hem eski okurlarını mutlu edecek, hem de yeni okurlar kazanacağı Hanımların Dikkatine isimli ikinci kitabıyla raflardaki yerini aldı. Aynı gün içinde geçen dokuz öyküde yolları birbirine çok yakın yerlerden geçen kadınları anlatıyor.

Haberin Devamı

Seray Şahiner kadınların çeşitli hallerini anlatırken, insanlara zorla dayatılan ve onların ahlak anlayışlarını yargılayan kampanyaları da keskin bir şekilde sorguluyor. Seray Şahiner’le “Büyüdüğüm için dilim sertleşti” dediği ikinci öykü kitabını konuştuk.

*  Hanımların Dikkatine adlı kitabınızda neredeyse bütün öyküler, aynı günde, aynı muhitte geçiyor. Yolu kesişen kadınların anlatıldığı bu kitap nasıl doğdu?
-Aynı merkezden çıkıp başka dünyalara dağılan, olay akışı içinde zaman zaman kesişen öyküler var kitapta. Metinlerden, mesajlardan muzdarip kadınlar bunlar. Öyküde kullandığım diyalogların, sokağın diliyle hemzemin olmasını çok önemsiyorum. Aynı semtin farklı karakterlerdeki yankılarını görmek istedim. Bir de, “Hanımların dikkatine, overlok makinesi ayağınıza geldi,” anonsunu yapan; halı kenarlarına overlok çeken kamyon; öykülerle birlikte öykü kahramanlarının da arasında dolaşıp, onların arasında paralel zamanlı lehim noktaları sağlıyor. Kamyonun yaklaştığı, anonsunu duyurabildiği kahramanın hikâyesini görüyoruz sırayla. Aynı sesin farklı karakterler için ne anlama geldiğini görmek için de kahramanları, aynı overlok kamyonunun seyir yönü boyunca konumlandırdım. Bir günde geçen ve hüsranla tamamlanan öyküler bütünü bu.
*  Gelin Başı’ndan Hanımların Dikkatine adlı ikinci kitabınıza gelene kadar bilhassa dilde bir keskinlik göze çarpıyor, ne dersiniz?
-Aslında aynı sivri dil ilk kitabımda da vardı, daha doğrusu o keskin ifadeler ilk kitapta da aynı sertliğe sahipti, ama bu ikinci kitapta bunun daha hissedilir olmasının veya daha sert görünmesinin birinci sebebi ben büyüyorum. İkincisi yaşadığımız hayatın montajlanmamış bir hali var. Biz bir hayatı yaşıyoruz ve en çamurlu yerlere kadar gidiyoruz, haliyle böyle bir yaşam çabasının içinde, “evet şimdi de steril mekânlara gidiyoruz,” gibi bir yabancılaşma mümkün değil. Bu çamurlu arazi, serttir haliyle. Ama mizahın doğasında olan zerafeti de korumaya çalışıyorum. Yani ağzıma geleni söyleyeyim, bakın ne kadar da sertim, demek gibi bir çabam da yok.
*  Son dönemin başarılı kadın yazarlarından birisiniz ve kitabınızda da “kadın halleri var”. Buna bilhassa “kadını yazmak,” diyebilir miyiz?
-Elbette. Çünkü benim elimden başka bir şey gelseydi mutlaka onu yazardım. Hem kadını hem erkeği yazan insanlar var ve bunu gerçekten başarıyla yapan Vedat Türkali ile, Murathan Mungan gibi isimler var. Ben henüz yolun başında sayılırım ve onun için henüz bir erkeğin iç sesi olamam. Anlatacağım konuyu mümkün olduğunca en içeriden ve gerçek olandan yapmaya çalışıyorum ve onu da şu an için sadece kadınlar aracılığıyla yapabiliyorum. Öykülerimde hep kadınlar ve kadınların çeşitli halleri var ama, kadınları yazmak için yola çıkmış bir insan da değilim.
AŞK UĞRUNA HAYATI DURDURMA HALİ VAR
*  Öykülerdeki karakterlerin hepsinin ortak sıkıntısı “aşk”. Hal böyle olunca soruyor insan, bu kadar önemli midir bir kadın için aşk?
-Her kadın adına cevap vermem tabii ki mümkün değil. Ama biraz meseleyi fazla önemsediğimiz de doğrudur. Bizde aşk uğruna hayatı durdurma hali var. Ama öykülerimdeki kadınların hepsi aşk uğruna hayatını durduran insanlar değil. Daha çok aşkın sunulma haliyle alakalı sorunlar yaşayan kadınlar bunlar. Kadınların kendine yüklediği etiketlerden biri de “Şahane bir ilişki yaşamak,” olduğu için böyle durumlara sıklıkla düşüyoruz. Tabii ki bunlar aşkı yadsıyan kadınlar değil, ama ilişkiyle aşkı birbirine karıştırmış kadınlar.

Haberin Devamı

BİR İMAJ İÇİN DEĞMEZ

Haberin Devamı

*  “Hanımların Dikkatine” dediğiniz şey, “Bir erkek için değmez” uyarısı mı yoksa başka bir şey mi?
-O da var tabii. Ama burada asıl söylemek istediğim şey; “Bir imaj için değmez.” Baktığınız zaman sahneye çıkmadan önceki kulis telaşını yaşıyoruz. Sürekli hazırlanıyoruz. Buluşmadan önce harcanan saatler -ki güzel bir heyecandır- stresli olsa da kötü değildir. Bunlar aslında aşk için veya erkek için yapılan bir hazırlık değil, o adamın sevgilisi olmak adına yapılan şeylerdir. Biraz daha farklı olduğuna inanıyorum. Biraz eksenini kendinden kaydırmış kadınlara yönelik bir uyarı. İnsanın ekseni kendinden kaydığı anda her şey üzerine yıkılır, tepetaklak olur her şey. Bu bir erkek için olunca da böyledir, başka bir şey için olunca da aynı etkiyi yapar. Hanımların dikkat etmesi gereken şey sanırım bu.

Haberin Devamı

KADININ MODA OLDUĞU BİR DEVİRDE YAŞIYORUZ

Burada eleştirdiğim şey tek tek insanlar değil. Yani sistemin sunduğu seçenekleri uygulayan insanlar değil, doğrudan sistemin kendisini irdeliyorum. Her şeyimiz fazlasıyla modellenmiş durumda ve biz bunu kendi hayatımızdan ayıramaz hale geldik. Türk filmlerinden, dizilerden izlediğimiz aşk, reklamlardaki kızlarınki gibi ışışıl ışıl saçlar, diyet bisküvileri reklamlarında gözümüze sokulan ince belli kadınlar, makyaj malzemesi reklamlarında herkesin sahip olabileceği söylenen güzellikler...  Kampanya şeklindeler, ahlak anlayışımızdan aşkımıza, ne giydiğimizden ne giymemiz gerektiğine kadar her şeyi başkaları söylüyor bize. Modellenmiş bir insan var ve o şekle girmeye zorlanıyoruz. Kıyafeti bir tarafa koyalım, kadının moda olduğu bir devir bu. Bir bakıyorsunuz sarışın kadın modası başlıyor, bir bakıyorsunuz balık etli kadın modasından bahsediyorlar... Benim bile kolay kolay kendimi muaf tutabildiğim bir durum değil. Biraz parayı bastırınca her şey olacağımıza inandırıyorlar bizleri. Ama bu da içeride büyük bir çatışma yaratıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!