Başbakan'ın B planı sermaye kontrolü mü?

Güncelleme Tarihi:

Başbakanın B planı sermaye kontrolü mü
Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2014 01:13

Başbakan Erdoğan’ın “B planımız var. Alışılmışın dışında bir şey olsun istiyoruz. Dünyada uygulamaları var" sözleri piyasada “Türkiye sermaye kontrolü mü uygulayacak” sorusunu gündeme getirdi. Hatta Malezya Başbakanı 90’lı yılların sonunda spekülatif lobileri suçlayıp sermaye kontrolü rejimine geçmişti. Malezya başarılı oldu ama ekonomistler Türkiye’nin şartlarının çok farklı olduğunu ve sermaye kontrolünün ancak kriz başlangıcında işe yarayabileceğini belirtiyor.

Haberin Devamı

Başbakanın B planı sermaye kontrolü mü
bbalci@hurriyet.com.tr

Merkez Bankası'nın faizleri beklenin üstüne çıkarmasının ardından Başbakan Erdoğan'dan da dün ilk açıklama geldi. Başbakan Erdoğan "Merkez Bankası böyle bir karar almış. Bana düşen buna bir sure sabretmektir. Nereye gidiyoruz diye bunu görmektir. B planı, C Planı benzeri şeyler noktasında bunu önümüzdeki günlerde açıklayacağımız bir çalışmamız olabilir. Alışılmışın dışında bir şey olsun istiyoruz. Dünyada uygulamaları var" değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Erdoğan'ın ifadelerinde yer alan "alışılmışın dışında" ve "dünyada uygulamaları var" ifadeleri iktisat literatüründe sermaye kontrolü (capital control) olarak bilinen uygulamayı akıllara getirdi.

"PAPA'NIN KÜRTAJI KABUL ETMESİ GİBİ…"
Peki nedir bu sermaye kontrolü? Uygulaması geniş ve çeşitlilik gösteren bir kavram olmakla birlikte sermaye kontrolü bir ülkeden paranın çıkmasını ya da girmesini sınırlamak için belirli süreler için uygulanan kota sistemini ve giriş çıkış yasaklarını ifade ediyor. Bugün dünyada Başbakan'ın dediği gibi bazı ülkelerin uyguladığı bu sistemi ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeler uygularken başı Çin çekiyor.

Haberin Devamı

Çin son yıllarda sermaye kontrolü uygulamasını yumuşatmakla birlikte 2008 krizinin ardından Brezilya ve Fed çalkantısının ardından da geçen sene Hindistan bu yönteme başvurmuştu. Gelişmiş ülkeler arasında ise bu yöntemi bankaları 2008 krizinde batan İzlanda uyguladı. Daha da ilginci 2012'ye kadar sermayenin serbest akımını ateşli bir şekilde savunan IMF de bu pozisyonunu Brezilya örneğinin de etkisiyle yumuşatmıştı. IMF'in yayınladığı makaleye göre bazı koşullarda sermaye piyasaları dar olan ülkelerde sermaye kontrolü uygulamasının etkin olabileceği kabul edildi. The Economist dergisi IMF'nin bu kabulünü "Papa'nın kürtajı kabul etmesi gibi" diye yorumlamıştı. Ancak özellikle siyasilerin söylemi açısından Türkiye'yi andıran örneğini Malezya'nın 1998 krizindeki sermaye kontrolü uygulaması oluşturuyor.

MALEZYA ÖNCE 'LOBİ' DEDİ SONRA SERMAYE KONTROLÜ UYGULADI
Asya krizi sırasında Asya ülkelerinde başlayan sermaye çıkışı sonrasında Malezya 1997 yılında önce Ringgit'in değer kaybetmesi ile faizleri artırdı. Daha sonra da kamu harcamaları yüzde 18 düşürüldü. O dönem IMF'nin önerdiği bu yöntemi Malezya Başbakan Yardımcısı Enver İbrahim de savunuyordu. Ancak 1998 yılında Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed 97 Asya Krizi'nin yarattığı olumsuz etkilerden Hong Kong ve Singapur piyasalarında Ringgit aleyhine oynayan spekülatörleri ve "Yahudi lobisini" suçladı. O dönem IMF'in kendisine verdiği reçeteyi reddeden Muhammed sermaye kontrolü uygulamasına geçti. Bu uygulama kapsamında para birimi Ringgit'in offshore satışı yasaklanırken ülkedeki yabancı sermayeye de 1 seneden önce çıkamama kuralı getirildi. Ayrıca vadeli Ringgit yatırımı öncü izne bağlandı. Bu kurallar para politikasında faiz düşürme ve sabit kur ile desteklendi.

Harvard Üniversitesi'nden Ethan Kaplan ve Dani Rodrik'in "Malezya'da sermaye kontrolü işe yaradı mı" başlıklı makalesine göre Malezya'nın izlediği bu yol, önceki IMF reçetesine göre daha çabuk ekonomik büyüme getirdi, reel ücretlerde yükselme ile sonuçlandı. Ancak makalenin yazarları Malezya'nın kendine has özellikleri olduğunu, örneğin sermaye piyasasının milli gelirin 3 katı kadar derin olduğu vurgusunu da yapıyor. Ayrıca aynı dönemde IMF'nin reçetesine benzer bir yol izleyen Güney Kore ve Tayland'ın da ekonomik büyüme yaşadığı vurgulanarak ülkesel şartlara dikkat çekiliyor.

TÜRKİYE DENERSE NE OLUR?
Peki Türkiye'nin B planı gerçekten bu olursa ne olur? Sermaye kontrolü ilk etapta 1989 yılında Türk lirasının tam konvertıbl (serbest alınıp satılan) bir modele çeviren ve Özal döneminde çıkan 32 sayılı karar karşısında geri adım olacak. Bu kararla Türk lirasının serbest alınıp satılması sağlanmış ve tam bir liberalizasyonu temin edilmişti. Sermaye kontrolü rejimi ile birlikte TL'nin serbestleşmesi kısmi bir şekilde kaldırılırken Türkiye'yi de bu açıdan Hindistan, Brezilya, Çin gibi bu rejimi zaman zaman deneyen, yumuşatıp sertleştiren ülkelerle aynı lige yerleştirecek.

Ekonomistler ise spekülatif atakların sorunun merkezinde olduğu 1998 Malezya'sının aksine şu an Türkiye'nin asıl sorununun siyasi risk olduğuna dikkat çekiyor.

"SERMAYE KONTROLÜ GERİ TEPER"
Sabancı Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Özgür Demirtaş Türkiye'de sorunun merkezinin siyasi risk ve ABD para politikası olduğunu, siyasi riskin çözülmediği sürece faiz artırımının kesin bir çözü mgetirmeyeceğini belirtti. Alternatif bir yöntem olarak sermaye kontrolünün piyasaları zora sokacak bir önlem olacağını belirten Demirtaş " Şu sıralarda Türkiye gerek finansal gerekse dışarıdaki medyanın merkezinde yer almakta.

Haberin Devamı

Uluslararası finans kanallarından tutun bilinen uluslararası medya Türkiye haberleri ile açılıyor. Gözler Türkiye'nin üzerindeyken liberal ekonomik politikaların tersine yapılacak herşey geri teper. Burada illa alternatif plandan bahsedilecek ise bu genel olarak yatırıma yönelik teşviklerin artırılması olmalıdır. Radikal olarak teşvik artırılmalıdır. Finans piyasalarını daha fazla çembere almaya veya korkutmaya yönelik politikalar geri tepecektir. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum yapısal sorunlarla alakalıdır. Bu yapısal sorunları para politikasıyla çözmeye çalışmak kırık bacağı alçıya almadan ağrı kesiciyle iyileştirmye çalışmaya benzer. Türkiye'nin bu zorlu dönemden çıkabilmesinin yolu siyasi riski düşürmek, finansal piyasalarda liberal politikalar izlemek, yapısal reformlara hız vermek toplumsal barışı sağlayarak risk primini düşürmektir" diye konuştu. Malezya örneğinde spekülatif hareketlerin merkezi ve yüksek olduğunu belirten Demirtaş Türkiye'de merkezi bir sperkülatif hareket görmediğini sözlerine ekledi.

"ŞU AŞAMADA TÜRKİYE İÇİN OLUMLU SONUÇ YARATMAZ"

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Erhan Aslanoğlu sermaye kontrolü yönteminin kriz başlangıcındaki ülkeler için olumlu sonuçlar doğurabileceğini belirtti. Aslanoğlu "Bu kontrol uygulanabilir. İşe de yarayabilir ama bunu ülkeler belli kriz yaşadıktan sonra uygulaması laım. Ülkeye sermaye girerken bunu uygulamak sakıncalı olacaktır. Türkiye son 3-4 yılda sermaye girişi iyiyken uygulanması sıkıntılı olur. Krizin başlangıcında yüksek miktarda para çıktıktan sonra yeniden girmesi için uygulanabilir. Ama şu aşamada Türkiye için olumlu sonuç yaratacağını düşünmüyorum" dedi.

Haberin Devamı

"FAİZİN ÇALIŞMADIĞINA İKNA OLMAK İÇİN HENÜZ ERKEN"
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Burak Saltoğlu ise sermaye kontrollerinin ne siyasi ne de ekonomik olarak bir alternatif yöntem olamayacağını belirtiyor. Saltoğlu "Siyasi olarak hem yurtdışı hem yurtiçi için çok olumsuz olur. Ekonomik olarak da çözüm değil. Kastedilen alternatif ne bilmek güç ama bir döviz arzı yaratıcı bir hamle olabilir. Bu aşamada faizin calışmadığına ikna olmak için henüz erken. Ama ek önlem ülkeye bir şekilde döviz getirecek ya da ekonimik bir yolla çıkışı yavaşlatmak için yaratıcı alternatifler düşünülebilir" dedi.

Sermaye kontrolünü bir ölçüde son uygulayan ülke olan Hindistan'ın da henüz istediği sonucu alamadığını hatırlatalım. Hindistan para birimi Rupi ülkenin yeni sermaye kontrolü önlemlerini tanıttığı 14 Ağustos 2013'ten bu yana dolar karşısında yüzde 2.5 değer kaybetti. Kısacası Başbakan Erdoğan'ın B planında sermaye kontrolü varsa ülke bazında örneklerin iyi incelenmesi ve Türkiye'ye özgü sorunların değerlendirilmesi gerekecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!