E LA NAVE VA...

Güncelleme Tarihi:

E LA NAVE VA...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2003 17:43

Oralarda, gözümle görebileceğim bir uzaklıkta, bir kızımızın babası yoğun bakımda. Biz burada, küçük dertlerimizle meşgul, sabah kalkıp kahvaltımızı ediyor, akşam televizyonumuzu seyrediyor, aradığımız kitabı bulamayınca sinirleniyor, dinlediğimiz bir fıkraya gülebiliyoruz. “E la nave va!”

Haberin Devamı

Bir şirketin yöneticisiyim, 13-14 sene kadar önce. Küçücük bir şirket, devamlı çalışan 5-6 kişiyiz. Cumartesi pazarları da dahil, günde on iki, on üç saat çalışıyoruz. İyi işler de beceriyoruz ama, şirketi bir türlü adam edemiyoruz. Çünkü sırtımızda “holdingimiz” var lök gibi, ve bu ilişki, işlerimizi bozuyor, bizi sakatlıyor. Ama biz yılmadan, ha babam, de babam çalışıyoruz...

Yeni bir yere taşındığımız gün, patronum elinde kocaman bir paketle geldi, bize bir “açılış hediyesi” almış.

Koskocaman bir film afişi, Fellini’nin “E la nave va” (yani “Ve gemi gidiyor”) filminin afişi.

Büyük, ağır bir gemi filikası, karaya oturmuş. Filikanın içinde, yük olarak bir gergedan. Filikada bir garip adam, taşıyamayacağı yüke, karaya oturmuş olması rağmen, gayretle küreklere asılıyor...

Patronum bir açıklamada bulunmadı, ama mesajı aldım. İltifattı bu, biliyorum... Zaten afiş doğru çıktı, bir iki sene sonra, ellerim nasır tutmuş, kamburum çıkmış bir halde, kürekleri bıraktım...

*

Cuma gecesi, saat bire doğru, oğlumdan cep telefonuyla son haberleri aldıktan sonra, biraz serin havaya ihtiyaç duyup terasa çıktım.

Şehir pırıl pırıl, canlı, araçların kornası uzaktan geliyor... İstanbul yaşıyor...

Ama göz mesafesinde bir hastanenin yoğun bakım bölümünde, gencecik bir insan, kahpe bir hastalığın pençesinde boğuşuyor.

Ona doğru bir dua yolluyorum, elimden gelen sadece bu...

Bir kızımızın babacığı, daha ellili yaşların en başında. Bir yıl olmadı, başarılı geçen ameliyat, vücudun yeni organı kabul etmesi umutlandırdı onları. Tabiat çok kısa bir sürede aldı rövanşı, nüksetti hastalık, yayıldı üstelik... Korkuyla bekliyoruz şimdi. Eşi, çocukları kapısının önünde...

Ve biz, hemen yanımızda yaşanan bu trajediye rağmen, sabahları yatağımızdan kalkıyoruz, kahvaltımızı edip duş yapıyoruz, hiçbir manası olmayan işlerle akşamı edip, yemeğimizi yiyoruz, dizi filmimizi seyrediyoruz, olmayacak şeylere üzülüp, anlamsız şeylere gülüyoruz...

Haberin Devamı

Hayat!

Hayat, bir insanın dramını, bir ailenin korkularını, üzüntülerini hissetmiyor bile.

Haberin Devamı

Dev bir transatlantiğin içindeyiz sanki. Gemi seyir hızını hiç düşürmeden sonsuz boşlukta yol alıyor. Birileri, kıçına bağlı filikada ha babam kürek çekiyor, ya ileri ya geri... Bir adam, genç bir adam, gecenin giderek koyulaşan karanlığında, soğuğunu her an daha çok hissettiği denize düşmüş, çırpınıyor, bedeni giderek daha çok üşüyor, direnci azalıyor, suyun yüzünde tutmak için onu, sevdiklerinin gayreti de yetmiyor artık.

Ama bulanan zihnine rağmen, onun yokluğunu hiç hissetmeksiniz yoluna giden, süratle onu arkada bırakıp uzaklaşan gemiden gelen Comparsita’yı, gülüp eğlenen insanların kahkahalarını duyuyor, koşuşturan garsonları, oynayan çocukları görebiliyor çırpınan suya rağmen ve giderek zor nefes alıyor ve umudu azalıyor...

E LA NAVE VA...

Ve gemi gidiyor...

Bize duyarsız, bize gaddar!

Elimizden birşey gelmiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!