Fatih’in İstanbul’la ilgisi yok diyerek 2010 projemi reddettiler

Güncelleme Tarihi:

Fatih’in İstanbul’la ilgisi yok diyerek 2010 projemi reddettiler
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2010 00:00

Can Atilla’nın Altın Çağ albümü, kakofonik bir müzik piyasasında insana nefes aldıran, kuru gürültülerden arındırıp gerçek sanatla tanıştıran bir albüm. 2500 yıllık koskoca İstanbul tarihinin altın çağlarını sadece müzikle anlatmak; üstelik herkesin single çıkararak var olmaya çalıştığı bir dönemde iki CD’lik 30 şarkıyla ortaya çıkmak bir nevi delilik. İyi ki Can Atilla gibi, günlük müziğe meydan okuyan deli müzisyenler var da kalıcılığa namzet eserler ortaya çıkıyor

Haberin Devamı

2500 yıllık İstanbul tarihini müzikle anlatmak zorlu bir iş. Ne tür sancılar çektiniz?
- İstanbul’la ilgili 10 yıldır okumadığım kitap kalmadı. Eski Bizans haritalarını bile tercüme ettirdim. İstanbul’a ait bilmediğim bir şey kalmasın istedim. Cariyeler ve Geceler albümünü yaptığım sırada Türkiye’de iki tane harem kitabı vardı. Kitapları sahaflardan bulmuştum. 1453-Sultanlar Aşkına albümünü yaparken de, Fatih Sultan Mehmet’le ilgili birkaç kitap vardı. 1453 kitabını Amazon’dan getirtmiştim. Şimdi 50’ye yakın Fatih Sultan Mehmet kitabı var. Bu tür yayınların çoğalması rastlantı değil.

Rastlantı değil derken, albümlerinizin tetikleyici bir rolü olduğunu mu söylüyorsunuz?
- Kesinlikle etkilediğini düşünüyorum. Cariyeler ve Geceler, 1453-Sultanların Aşkı ve Aşk-ı Hürrem albümlerimin satışı yüz binlerin üstünde. Bunlar enstrümantal, sözsüz diyebileceğimiz bir alan için oldukça iddialı rakamlar. Başka alanları da etkilediğini düşünüyorum. Zaten sanat, kendinizden bağımsız alanları etkileme gücüdür aynı zamanda.

İçinde sadece birkaç söz bulunan, geri kalanı sözsüz olan albümlerin bu başarısını neye bağlıyorsunuz?
- Türkiye’de herkes müziği sadece şarkılarla hisseder hale gelmiş. Müziği şarkıların ve kelimelerin ötesine taşımak gerekir. Ben bunu yapmaya çalışıyorum.

Az önceki sorumun cevabını tam alamadım. Tarihi, sözsüz müzikle nasıl anlatabiliyorsunuz? Fatih’in gemileri karadan taşıması, Cem Sultan’ın hapishane günlüğü, bunlar nasıl müziğe dökülüyor?
- Bazı şeyler anlatılamaz. Beyninizle kurduğunuz bir şey, kelimelere dökünce tam karşılığı bulunamıyor. Zaten bulunamaması da lazım. Resmi resim yapan da gölgeleridir. Zannettiğimiz gibi resimdeki görününler bizi cezbetse de asıl, oradaki görünmeyen güç gölgelerdir. Tıpkı bu sorunun cevabı gibi, bazı şeyler karanlıkta kalır.

İSTANBUL’U ANKARA’DAN ANLATIYOR

Sanatın daha pek çok dalının nabzı İstanbul’da attığı halde, üstelik İstanbul’u bu kadar iyi anlamış biri olarak, niye inatla Ankara’da yaşıyorsunuz?
- Çünkü burada zamanı daha iyi kontrol edebiliyorum. İstanbul beni çok dağıtır. Müzik dağılarak yapılmaz, oturursun bitene kadar çalışırsın.

Albüm iki CD’den oluşuyor ve 30 parça var. Herkesin single çıkardığı bir dönemde, 30 yeni bestelenmiş müzikle piyasaya çıkmak bir tür meydan okuma mı? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
- Bu albümün prodüksiyonu için yaklaşık üç yıldır, dört bin saate yakın zaman harcadım. İnsanlar 20-30 saatte albüm yaptıkları için bazılarına bu inanılmaz gelebilir. Ama herkesin gittiği yol, benim yolum değildir. Yaptığım her şeyin bir anlamı olmasını istiyorum. Bu topraklarda yaşayan insanların gerçek sanat için çok geç bırakıldığını düşünüyorum. Kendilerine ait zevk ve müzikleri olmalı. Yaptığım işte ilk 10 listemin başında maddi karşılık yok. İnsanların hayatını güzelleştirmek benim için çok daha üst sıralarda. Eğer bu içgüdü ve görev olmasaydı, ne Da Vinci ne Rembrant ne Goya öyle resimler yapabilir, ne de Bethoveen ve Mozart öyle senfoniler yazabilirdi.

Siz de onlardan biri misiniz?
- Öyle olmaya çalışıyorum. Yaptığım şeyler geleceğe kalsın, bizden sonraki nesillere doğru örnek olsun istiyorum. Çıta öyle bir yerden konsun ki, bundan sonra atılacak her adım bu ülkeyi biraz daha ileriye götürsün istiyorum. Bazı insanlar ölümsüzlüğe oynar, bazı insanlar da her şeyin bu dünyada olup bittiğini düşünür. İki uçurumdur bu. Biri öbürünü anlayamaz. Ben ölümsüzlüğü isteyenlerdenim.

Haberin Devamı

Fatih’in İstanbul’la ilgisi yok diyerek 2010 projemi reddettiler


SEÇİMLERİ YAPANLAR BASİRETSİZ

Bu albümü İstanbul 2010 Kültür Başkenti için hazırladım ve proje olarak sundum. Fatih Sultan Mehmet’i, Kanuni Sultan Süleyman’ı, Ayasofya’yı, Galata Kulesi’ni anlattığım besteler için, “İstanbulla ilgisi yoktur” diyerek reddedildim. Başkası olsa, herhalde çok sinirlenirdi fakat ben çok güldüm. Bu seçimleri yapan insanların, ki bunların arasında Garo Mafyan gibi müzisyenler de vardı, ne kadar basiretsiz olduğunu gördüm.

O BİR ‘ABSOLUT KULAK’

Absolut kulak, ya da mutlak kulak, herhangi bir sesi duyduğunda hangi notaya karşılık geldiğini söyleyebilen kişi. Yağmur sesini, X-ray cihazından geçişte öten sesi ya da trafik gürültüsünü anında müziğe çevirebilir. Can Atilla da bu özelliğe sahip ve bu nedenle konservatuara ikinci imtihan olmadan girmeyi hak kazananlardan. Ama ona göre bu özellik, sadece büyük bir senfonik orkestra yönetirken tüm sesleri fark edebilmek için çok işe yarayabilecek bir yetenek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!