Çokeşlilik artık ayıp

Güncelleme Tarihi:

Çokeşlilik artık ayıp
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2011 00:00

Dedesi beş kez evlenmiş, babası üç. Ama rekor amcasında: Tam 18 eş! Yaklaşık 200 bin kişilik İzol aşiretinin liderlerinden Hamit İzol, ‘Ağanın Akmayan Gözyaşları’ kitabında, üç eşli amcaoğlunun hikayesi üzerinden çok eşliliğin sakıncalarına dikkat çekiyor. Aşirette boşanma olmadığı için süregelen geleneğin kardeşi kardeşe öldürttüğünü belirtirken ekliyor: “Çok eşlilik artık aşiretimizde ayıp sayılıyor”

Remziye, Derviş Ağa’nın ilk eşi. Keje kuması. İkisi de baskın karakter. İşin içine Derviş Ağa’nın zaafiyetleri de girince çocukları birbirine düşman yetişiyor. Bu düşmanlığı, Urfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunda başrol oynayan aşiret reisi baba Bozan Ağa bile bozamıyor. Bedir, annesi Remziye’nin baskısından kurtulamayınca, kendilerine haksızlık ettiğini düşündüğü babasını, üvey annesi Keje ve üvey kardeşleriyle birlikte öldürüyor. Bu kanlı tablo karşısında acısını gözyaşlarıyla atamayan Bozan Ağa da oracıkta yığılıp kalıyor. Tek hedefine ulaşan Remziye ise, ölenler arasında kendi oğlu da olduğu halde daha cenazeler kalkmadan andını yerine getiriyor. Eve gidip dirseklerine kadar kına yakıyor...
Yazar Hamit İzol, “Tutamayacağınız gözyaşlarınız için yanınıza mutlaka poşu alın” tavsiyesiyle pazarladığı kitabında, sadece bazı isimleri değiştirdiğini, tüm olayların gerçek olduğunu belirtiyor. Tek eşi ve beş çocuğuyla Mersin’de yaşayan İzol ile çok eşliliğin tehlikelerini anlattığı kitabını ve Mardin’de Faslı kumalarla tavan yapan geleneği konuştuk:

SADECE DOKUZ EŞİNİ YAZDIM

Bozan Ağa benim amcam ama torunları bile benden büyük. Babamla kardeş ama anneleri ayrı. İkisinin arasında 50 yaşın üzerinde fark var. Amcam, ben liseye giderken, 110 yaşında öldü. Aslında 18 eşi olmuş ama ben daha inanılır bulunsun diye kitaba sadece çocuğu olan eşlerini aldım. Çok evlilik yapma nedenlerinden biri de kadınlarının ömürlerinin yetmemesi. Biraz da çapkınmış. 70 küsür yaşındayken çocuğu oldu. Eşleri arasında adil bir düzen kuruyor aslında. Her evlendiği kadını çocuklarıyla birlikte bir köye yerleştiriyor. Kadın o köyün hanımağası, çocukları da sahibi oluyor. O kadını bir daha senede bir defa bayramda seyranda görürse ne ala. Evlendiği son kadınla yaşıyor.
Amcaoğlu Derviş Ağa üç evli. Remziye ve Keje bu geleneğin uç noktaları. Bedir’i bu kadar kinle dolduran annesi Remziye, şimdi 80’li yaşlarda Ankara’da yaşıyor. Çok gaddar bir kadındı, Onun yüzünden Derviş Ağa’nın evinde erkek kalmadı. Torunları büyüdü, şimdi babalarının ismini taşıyor. Bu, yalnız bizim aileye has bir durum değil. Urfa’da kardeşin kardeşi öldürdüğü bir çok aşiret var. Kitabı yazmamın en büyük nedenlerinden biri, bu tehlikeye dikkat çekmek.

SON OLMAK İÇİN KUMA GİDER

Bir kadın son olmak için kuma gider. İlki de bir bakar ki gelmiş, bir şey diyemez. Genelde güçlü ailelerde oluyor kuma. Kadın evleneceği adamdan zayıf olduğu için hayır denemiyor. Annem üç evli babamın ilk eşi. Dedem fakir. “Kızımın üstüne evlenirsen engel olamam” diyerek annemi babama vermek istemiyor; babam, annemi kaçırıyor. Hakikaten babam, annemi çok sevmesine rağmen üzerine evleniyor. Bu kez dayılarım annemi kaçırıyor. Biz üç kardeşimle üvey anneyle kaldık bir süre. Dedem de bizim hatırımıza annemi geri gönderdi.
/images/100/0x0/55eab980f018fbb8f892adef

Annem o gün babama, “Sen bundan sonra benim kardeşimsin” dedi. 30 yaşındaydı ve o günden sonra babamla ilişkisi olmadı. Resmi eş, ikinci eşti ve biz de onun üzerine kayıtlıydık. Büyük kavgalar oldu. İkinci anne annemi kabullenmedi. Kuma öyledir zaten, son gelen ilkini kabullenmez. Annem hep boyun eğdi; onların yıkanacağı suyu bile ısıtıyordu. Ama babamı hiçbir zaman bize kötülemedi. Babam da annemi nasıl sevmiş anlamadım. Üçüncü eşe gerekçesi de, diğerleri yaşlanmıştı ve kendine hizmet edecek durumda değildi. Ben 58 yaşına girdim. 10 kardeşiz. 10 yaşında kız kardeşim var. Babam vefat etti, düşman büyümesinler diye kardeşlerimizi kendi çocuklarımız gibi görüyoruz.

KIZKARDEŞİMLE EVLENDİM

Bekarlığımı hatırlamıyorum. Aşık olmamız mümkün değildi, çünkü çocuktuk. Nişanlandığımızda ortaokul son sınıftaydım, eşim de benden üç yaş küçüktü. Babamın kahyası, “Seni nişanlıyoruz” deyince, “Zübeyir Amca, ben erkek oldum mu” dedim. “Boyuna baksana ya! Daha nasıl erkek olasın” dedi. Liseyi bitirdiğim sene de evlendik; toprak bölünmesin diye. Eşim, aşiret reisi amcamın kızı. Aynı evde büyüdük. Birgün kalktım, baktım ki kızkardeşimle evlenmişim. Babam o doğduğunda, ‘Ben onu oğluma alacağım’ deyince kimse bir şey diyememiş. Beşik kertmesiyiz yani. Allah’tan şanslıyım; ben dağıttım, o toparladı; ben yanlış yaptım, o düzeltti. Şimdi mutluyuz. Çocuklarımızın dördü evlendi, biri bekar. Dünyaya yeniden gelsem, yine onunla evlenirim.
Şimdi çok eşlilik de azaldı, ayıp sayılmaya başlandı. Bizim gibi okumuş insanlar kırdı bunu. Benim jenerasyonumun, okumayan birkaç amca çocuğu hariç, hepsi tek eşli. Köydeki iki eşliler de hoş karşılanmıyor. Çok eşliliğin en büyük acılarını bizim ailemiz çekmiştir. İnsanların en azından bizim ailemizi örnek alması lazım. İlle de başkasıyla evlenecekse ilkinden ayrılması lazım.

KENDİ KÖYÜ VAR AMA HALA ÖĞRENCİ

Urfa Siverekli Hamit İzol, sosyal yaşantısı nedeniyle Mersin’de yaşamayı tercih ediyor. Ama hala Urfa’da bir köyü (Siverek-Konak), 5-6 bin dönüm arazisi ve adamları var. Mersin’de otelcilik, turizm işletmeciliği ve müteahhitlik yapan İzol, ön kaydı olduğu halde babası nedeniyle okuyamadığı gazetecilik hevesini, kurduğu yerel gazeteyle gideriyor. Babasının zoruyla gittiği Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni ise kan davası nedeniyle bitiremiyor. Son aftan yararlanarak geçen yıl üniversiteye dönen İzol, bununla yetinmeyip Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü’ne de kaydını yaptırdı. Yazarlığa ‘Aşiret ve Öteki Yüzü’ kitabıyla adım atan İzol’un ‘Ağanın Akmayan Gözyaşları’ ikinci kitabı.

TÜRK BAYRAĞI HEPİMİZİN ORTAK PAYDASI

Açılımın içi tam doldurulmadı, sıkıntı oradan geliyor. Ama her şeye rağmen atılan her adımın bu ülkedeki kardeşlik adına önemli olduğuna inanıyorum. Bu ülkede yaşayan insanların birbirlerinden başka dostu yok. İkinci dilin kimseye zararı olmaz. Biz üniversitede okurken Türk arkadaşlarımız mutlaka bir iki kelime Kürtçe öğrenirdi, en azından küfretmesini öğrenirdi; çünkü seviyorlardı. Ayrımcılık bugün çıktı. Kim kendini nasıl mutlu hissediyorsa öyle yaşasın. Bu bayrak hepimizin ortak paydası, ortak bayrağı. O kanın rengi sadece Türk kanı değil, içinde Ermeni kanı da var, Laz kanı da, Çerkez, Kürt, Arap kanı da. Bu kadar insan kaybettik. Bugüne kadar dökülen kanı geri getirmek mümkün değil, hiç olmazsa bundan sonra dökülmesin. Bence sorun, çözüm aşamasında.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!