Benim burnum hep kalkıktı

Güncelleme Tarihi:

Benim burnum hep kalkıktı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2006 00:00

Kelebek’in bayram röportajlarının sonuncusunda Ali Atıf Bir-Şahan Gökbakar var. Yumrukların konuştuğu röportajda Gökbakar, Doğa Rutkay’la ilişkisinin ayrıntılarını anlattı.

Açıkçası ben de Şahan’ın yaptığı işleri pek beğeniyorum. Efendiliğini de takdir ediyorum. Son zamanlarda "Şahan ünlü oldu, burnu kalktı", "Doğa’yla reklam aşkı yaptı", "Doğa da çocuğu kullanıyor" dedikoduları alıp yürüyünce bayram röportajımı onunla yapmaya karar verdim. İşte karşınızda Şahan...

Son zamanlarda diyorlar ki "Bu çocuğun burnu kalktı"...Evet, ben de duydum öyle bir şey. Sekiz yaşıma kadar başka bir hayat, sekiz yaşımdan sonra başka bir hayat yaşamaya başladım hocam. Benim hayatımda çok ciddi bir travma meydana geldi; babamı kaybetmem. Ondan sonra hayata bakış açım, hayatla ilgili düşüncelerim hep değişti.

- Baban kaç yaşındaydı?

37 yaşında. Trafik kazasında.
/images/100/0x0/55eb2b0cf018fbb8f8afbc1c

- Nerede kaza? Ankara’da mı?

Babamı kaybedince, üzerime şöyle sorumluluklar bindi: ’’Sen artık bu evin erkeğisin" dendi bir.. "Sen annene ve kardeşine sahip çıkmakla yükümlüsün" dendi iki. "Sen kardeşinin önündeki erkek modelisin. O yüzden dikkat etmelisin" dendi üç. Üzerime bunlar binince ufak yaştan bir sabit ego oluştu bende. O yüzden bu şan, şöhret, popülerlik, insanların bana olan sonsuz sevgisi, benden beklentileri, benim çok alışık olduğum bir şey. Hep üzerimde olan bir yük. Şimdi belki biraz daha ağır. Ama kendimi tanıyorum, onun için acemi tepkiler vermiyorum.

- Yani "Burnum hep kalkıktı benim zaten" diyorsun.

Evet, sınırlarım her zaman vardı. Hayatımın içindeki o çerçeveye başka insanları sokmam hiçbir zaman. Dışarıyla paylaştığım çerçeve ile kendi çerçevem ayrıdır.

DOĞA ANA KUZUSU

- Doğa mı güldürüyor şu an seni?

Evet, kaçış noktamda beni bekleyen biri. O açıdan iyi.

- "Doğa çok zeki bir kız ve Şahan’ı kullanıyor" diyorlar.

Valla hiç umurumda değil. Pek fazla beni kullandığına işaret davranışlar sezmedim.

- Mesela, onun oynadığı filmde küçük bir rolün var senin...

O, benim şirketimin filmi. O yüzden böyle bir destek atarım. Zaten kardeşim çekiyor filmi. Doğa’yla ilgili, ’Doğa oynasın’ veya işte ’Doğa oynar bunu’ gibi bir yaptırımım olmadı. Ben sadece erkek oyuncuyu seçtim mesela. Yurdaer Okur. Benim favorimdir...

- İş kararlarına Doğa’yı katıyor musun mesela?

Hayır. Annemi bile katmam o işe, çocukluktan beri böyleydi. Kendi kararlarımı kendim veririm ve onun sorumluluğuna ve sonucunu da kendim katlanırım.

- Doğa biraz ana kuzusu gibi galiba?

Ya biraz evet...

- Sen de mi ana kuzusun?

Benim için anne hayatta en önemli şeylerden biridir.

- Hepimiz için öyle ama bir de anneci olmak var. Hayatı sürekli kontrol eden...

Yok, ona annem de müsaade etmez zaten.

- Herkese karşı böyle biraz soğuksun?

Benim herhangi bir insana karşı bir saygısızlığım yoktur. Bunun aksine, benden şikayet edilen konu gereksiz insanlarla çok çok sıcak ilişkiler kurmamdır.

SERAY’LA DERDİM OLMAZ

- Düşündüğünü zart diye söylüyorsun bir de. Bizim programa (Başka Yerde Yok) geldiğinde Seray Sever’e dedin ki, "Ben zeki kadınlardan hoşlanırım" ve Seray o günden beri senden soğudu...

Bana, şöyle bir soru sordu: "Demişsin ki etrafımda pek güzel kadın göremiyorum..." Ben de "Siz alınmayın. Benim güzellik kavramım zekayla alakalı" dedim. Sonra duydum ki Seray Hanım, gazetecilere "Şahan programa geldiğinde yumuşak tavırlar sergiledi. Acaba ’gay’ mi?" filan diye sormuş.

- Gay değilsin?

Tabii ki değilim.

- O, Seray’ın yumuşaklığı diyorsun?

Hayır, onun yumuşaklığı da demiyorum. Yani, bir dünya var yuvarlak, üzerinde karınca gibi yaşayan milyarca insanlar var, herkesin de o dünyaya karşı bir penceresi var. O da öyle bir pencereden bakıyor.

- Acaba bunları söylemen mi seni "burnu kalkık" yapıyor?

Ondan da keyif duyuyorum. Ayrıca benim bir tarafımın kalkıp, kalkmamasının göstergesi, Seray Sever’e verdiğim cevap olmamalı yani. Çünkü o bir makam değil. Benim onunla bir derdim olamaz. İşte burada giriyor benim ego, sabit ego. Benim onunla, bu hayat çerçevesinde bir derdim olamaz.

- İlk sevgilin Doğa değil, değil mi?

15 yaşımdan beri karşı cinsle aşk bağlamında iletişim kurabiliyorum. Kız arkadaşlarım oldu. Doğa’yla tanıştığım zaman da hadi reklam aşkı yapayım demedim.

- Nasıl gelişti, nerede tanıştınız?

Biz bir radyonun açılış kokteylinde karşılaştık. O zaman onun üzerinde bir tane t-shirt vardı ’Blonde Bombers’ yazan, bana da çok itici geldi t-shirt. O t-shirt üzerine birazcık geyik yaptım ona karşı. Daha sonra bir muhabbet, sohbet başladı. Baktım ki uzun zamandır aradığım cümleleri kuran, aradığım zeka seviyesine yakın bir diyalog yaşıyorum, etkilenmeye başladım. Yani hayat standardını, yaşantısını gördükçe, etkilendim.

- Buna aşk diyoruz herhalde.

Evet, aşk diyoruz yani. Daha sonra da birlikte olmaya karar verdik.

2 AY SADECE GÖRÜŞTÜK

- "Çıkalım mı" dedin?

Ya, yok. Bir yerde haddinden fazla samimi bir hareket yaparak beline sarıldım. O da bundan rahatsız olduğuna dair bir işarette bulunmadı.

- İlk aşama ne kadar sürdü?

Bu 2 ay kadar.

- Sen bayağı yavaşsın.

Benim hiç öyle taraklarda bezim olmadı, olmayacak da... Biz 2-3 aya yakın, hakikaten sosyal anlamda vakitler geçirdik. Mesela, sinemaya gittik, çıktık, konuştuk üzerine. Bir kukla değil yanımdaki.

- Zekasıyla etkiledi yani?

Benim beğendiğimi beğendiğini söylemiyor, ben mutlu olayım diye. Diyor ki "Hayır, ne alakası var, ben beğenmedim ki, böyle saçma sapan bir şey olur mu?" Anlatıyoruz, tartışıyoruz. 2,5-3 ay böyle geçti... Sonra daha özel yemekler yemeye başladık.

- Ne kadar sürecek?

Hiç bilmiyorum hocam yani. Bir sınır da koymuyorum.

- Evlilik düşünüyor musunuz?

Yok, daha çok genciz.

- Çocuk ister misin?

Evet, ama önce biraz büyümem lazım. Hayata bir insanı getirmenin yükümlülüğünü çok net anladım, babam küçük yaşta ölünce.

- Doğa’yla bu konularda konuşuyor musunuz?

Hiç konuşmuyoruz... Yani acaba evlenir miyiz, çocuk yapar mıyız filan... Şu anda sadece, beraber geçirdiğimiz anların keyfini çıkarmaya çalşıyoruz. Benim için hayattaki en önemli şeylerden biridir, anlar. Biz de anların kıymetini bilmeye çalışıyoruz işte... Sanki yarın hiç yokmuş gibi hep anı yaşamaya çalışıyoruz ve bunu güzel bir şekilde geçirmeye çalışıyoruz.

TV’DE DOĞRU ŞEYLER YAPMAK MÜMKÜN DEĞİL

- Şu anda geldiğin noktaya baktığın zaman, doğru şeyleri yaptığını düşünüyor musun?

Televizyonda doğru şeyler yapmak mümkün değil. Doğrudan ne kastediyoruz tabii, o da var.

- Seni memnun eden diyelim...

Birçok zırvalığın içinde bulunduğu bir beyaz camın içinden insanlara konuşuyor olmanın, aslında pek de övünülecek bir tarafı yok. Hayatımda böyle bir ikilem var bu aralar. Ama şu anda komedyenlik yapıyorum. Elimde olan sadece bir kartı kullanıyorum. Bunu yaparak mutlu oluyorum. Gülmeye ihtiyacım var bu aralar.


Beyazıt’ın Hacivat rolünü kabul etmedi

- Niye profesyonel şirketlere güvenmiyorsunuz?

Kendi işim diyebileceğin bir işin içinde bir şey üretebiliyorsan daha özgürsün. Ama sana gelen tekliflerden birini değerlendirip içinde oyuncu olarak yer alırsan, hep öyle gidersin. Bana şu ana kadar 20’yi aşkın film senaryosu geldi. İçinde Hacivat ile Karagöz de var.

- Ezel Akay’dan...

Evet!

- Peki ne oynanman istendi oradan?

Hacivat oynanmam istendi...

- Şimdi Beyaz’ın oynadığı rol yani...

Evet, binlerce başka iş de var ama...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!