Balayında Gezi Parkı'ndaydık

Güncelleme Tarihi:

Balayında Gezi Parkındaydık
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2013 06:52

Bu yazı iki ayrı sinema filminin setleri ile yeni kurduğu yaratıcı ajans Tuba’nın projeleri arasında koşturarak geçirecek olan Tuba Ünsal’ı sonbaharda bir animasyon karakteri olarak da göreceğiz. Yeni evlenen Ünsal, nikah törenini, kızı Sare ile seyahatlerini, yazın olmazsa olmazlarını InStyle dergisine anlattı.

Haberin Devamı

Tuba Ünsal’la ne zaman karşılaşsanız size anlatacak yeni bir şeyleri vardır. Atom karınca gibi durmaksızın çalışan bu kadın, 16 yaşında adım attığı podyumları bıraktıktan sonra sunuculuk yaptı; moda markaları için koleksiyonlar hazırladı; harika partilerin ev sahipliğini üstlendi; dizilerde rol aldı; evlendi; anne oldu; bir kitap yazdı... Üstelik her birinde de adından söz ettirmeyi başardı.
      
Kendi deyimiyle “televizyonda olmamak, çalışmıyor olmak demektir algısını tamamen değiştirdi”...       

Son günlerde herkes gibi onun da gündeminin ilk sırasında Gezi Parkı olayları olsa da (Aklı hep Gezi’deydi. Çocuğu dolayısıyla yalnızca bir gün parka gidebildi) diğer yanda yeni projeleri hayata geçirmek için durmaksızın bir orada bir burada... Mesela son üç aydır yeni bir kitap üzerinde çalışıyor. Bu stil kitabının sanat yönetmenliği için de mentalKLINIK’ten destek alıyor:

“Dijital çağda bir manifesto bu aslında. Internet hayatımızı çok kolaylaştırdı ama bir yandan da geriye dönüp baktığımızda yaşadığımı şehiden geleceğe bir iz kalmadığını görüyoruz; yaşadığmız şehre dair, İstanbul’un stiline dair. Ben bu dönemden, İstanbul’un sokak stilini anlatan bir belge bırakmak istedim. Aynı anda birkaç ülkede birden çıkacak bir proje olacak bu. Daha önceki kitabımda da illüstratör Sedat Girgin’le çalışmıştık, çok güzel olmuştu. Ben bu tarz işleri çok ciddiye alıp, alanında uzman olan sanatçılardan destek istemeyi doğru buluyorum. Alanında başarılı olan insanlara kulak vermek, sizin yaptığınız işin de altını dolduran, onu değerli kılan bir şey.”

BİZİMKİSİ BİR PROJE GELİŞTİRME AJANSI  

Geçen yıl kendi şirketi Tuba’yı kuran Ünsal, bu şirketi “freelance kreatif bir oluşum” olarak tanımlıyor. Bir süre önce yaptığı Tuba Ünsal Loves Koton koleksiyonu da bu oluşumun bir projesi, Morhipo için yaptığı stil danışmanlığı ve yakında çıkacak kitap da...

“Fikri düşünüp bir sonraki aşamada doğru ekibi bir araya getirerek projeler yapıyorum” diye özetliyor işini Ünsal. Ve ekliyor: “Şimdiden bir müşteri listem oluştu. O müşterileri doğru işler için doğru sponsorlarla bir araya getirmeye uğraşıyorum. Ne pr ajansıyız, ne de reklam ajansı. İkisinin ortasında butik bir proje geliştirme ajansıyız biz. Morhipo’daki Moda Onlardan Sorulur başlıklı stil danışmanlığı işi de benim projem. O projede bugüne kadar moda hakkında gözlemlediğim, öğrendiğim, bildiğim şeyleri, fikrine güvendiğim insanlarla birlikte Morhipo’daki bloğumuzda paylaşıyoruz. Sitedeki kıyafetleri en doğru nasıl giyebileceğimizi göstermek için çekimler yapıyoruz.”

Tuba Ünsal, kendi adını markalaştırıp modellikten apayrı bir yola giderken, kendini bir yandan şanslı diğer yandan da şanssız buluyor. Şanssız, çünkü insanlar onu kafalarında belirledikleri kalıplarla değerlendirip buna göre işlere uygun görüyorlar. Onları istedikleri projelerden farklı bir şeye ikna edebilmek için çok çalıştığını ve bu sırada ekibin öneminin arttığını söylüyor.

Şansı ise Türkiye’nin en iyi stilistlerinden Hakan Öztürk ve fotoğraf sanatçısı Semih Kanmaz gibi isimler arkadaşı olduğu için birlikte bir ekip oluşturabilme lüksünü yakalaması...

HER DİZİ SETİNDE AYRI BİR DRAM YAŞANIYOR

Mesleki kariyerini bu yola doğru çevirmesinde kızı Sare’nin doğumunun etkisi büyük. “Türkiye’de oyunculuğun şartlarının düzelmesi gerektiğini söylemekten yorulmuştum. 120 dakikalık diziler için bu şekilde insan üstü çalışmaya devam edilemez. Her sette ayrı bir dram yaşanıyor. Bunları dile getirirken hep kendi kendime, ‘Peki ben ne yapacağım, nasıl para kazanıp hayatımı devam ettireceğim?’ diye soruyordum. Çocuk olunca gelecekle ilgili kaygıları daha da artıyor insanın. Sare’ye hamileyken ‘Bugüne kadar hep bana projeler gelmesini bekledim ve iş hayatım öyle şekillendi. Bundan sonra öyle olmaması gerekiyor’ diye düşündüm. Çok genç başladım çalışmaya ve aslında sadece hayatımı yaşamak için para kazandım. Yaptığım işin içinde hiçbir yaratıcılık, benim zekamı yansıtacak bir şey yoktu. Sonra neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Projeler de oluşunca, bir yıl dizi yapmamaya karar verdim. O dönem şimdi gerçeğe dönüşen çoğu projeyi şekillendirdim. Sonra, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisine dahil oldum. Üç gün setteydim, boş tüm vakitlerimde de projeler için çalışıyordum. Diğer günleri de toplantılara ayırıyordum. Bir yandan da Sare var tabii.”

Tüm bu projeler süredursun Ünsal’ı çok yakında bir çizgi kahraman olarak göreceğiz. Bunun ilk aşaması bir animasyon filmi. Bu filmde Tuba’nın peri masalı gibi olan hikayesini izleyecek kızlar. Bu hikaye hem bir peri masalı kadar heyecanlı hem de başarmak için çok çalışmak gerektiğini anlatan gerçek bir hikaye...

SARE’Yİ İŞ HAYATIMA ENTEGRE ETTİM

Gözleri, yüzü ile babasının bir kopyası gibi olan ve iki yaşına gelen Sare, tüm bu yoğunluk arasında, annesinin çalışmadığını düşünebilir. Çünkü neredeyse her türlü ortamda Sare ve annesi bir arada. Sare sette uyuyor, toplantılarda bir köşede oynuyor, hatta çekimlerde set ekibiyle birlikte vakit geçiriyor.

Zaten bu duruma o kadar alışmış ki, ilk kez karşılaştığı bir insanı bile yabancılamıyor. Oldukça mutlu bir çocuk. “Bir şekilde iş hayatıma onu entegre ederek, onun da eğlenmesini sağlamayı başardım. Birlikte oynuyoruz, geziyoruz, çalışıyoruz, öğreniyoruz ve eğleniyoruz” diyor Ünsal.

Pek çok anneye rüya gibi gelse de Sare-Tuba ikilisi iki ayda bir haritadan belirledikleri bir noktaya birlikte seyahat ediyorlar. (Hatta bu seyahatleri Tuba’nın instagram hesabından da takip edebilirsiniz.) 2,5 yılda Capri, Tayland ve Maldivler’deki adalar, Mısır gibi pek çok yere gitmişler. O dönemde tüm vakitlerini bir arada geçiriyorlar. Keyif yapıp, bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Evde olduklarında ise mısır patlatıp çizgi film izlemek, evcilik oynamak, kitap okumak, resim yapmak en sevdikleri aktiviteler.

BALAYINDA GEZİ PARKI’NDAYDIK

Son aylarda hayatındaki en önemli olaylardan biri, geçen ay sevgilisi Mirgün Cabas ile Berlin’de sade bir nikahla evlenmiş olması. 31 Mayıs sabahı gazeteleri açanlar, birinci sayfada Ünsal’ın lila rengi dantel elbisesi ve Cabas’ın ona uygun tondaki takım elbisesi içindeki fotoğraflarıyla karşılaştılar.
“Aslında bir süredir planladığımız bir şeydi evlilik. Başvuru aşamasında kimsenin fark etmemesine ve gazetelere haber olmamasına da biz şaşırdık” derken süreç hakkında minik ipuçları veriyor: “Ben çok büyük bir organizasyon istemiyordum. Yurtdışında evlenme fikri sıcak geldi. Her ne kadar arkadaşlarımın çoğu, özellikle kışın iki haftada bir Berlin’de olsalar da ben hayatımda hiç gitmemiştim bu şehre. Hiç gitmediğim, sadece evliliğimle hatırlayacağım bir şehir olsun istedim. Mirgün bazı alternatifler sunduğunda Berlin olsun istedim. En sakin şekilde evlendik. İyi ki de öyle olmuş, ortam çok güzeldi. Ama zamanlama pek iyi olamadı. Biz Berlin’e indiğimizde Gezi Parkı’ndaki olaylar yeni başlamıştı. Moraller çok kötüydü. Nikahta 10 dakika o anı yaşadık ama sonrasında Berlin’deki yürüyüşe katıldık. İlişkimizdeki önemli tarihler İsyan Günlerinde Aşk gibi... Evlilik teklifini 1 Mayıs’ta aldım. Evimize dönerken biber gazlarıyla karşılaştık. Evlendiğimiz gün ülke karışmıştı. Balayında da Gezi Parkı’ndaydık ama Berlin’de 5 bin kişiyle yürüş yapmak harikaydı. Hayatımda yaşayabileceğim en güzel düğündü.”

TEMMUZ AYI KİŞİLİK BÖLÜNMESİYLE GEÇECEK

Yaz aylarında iki sinema filminde rol alacak Tuba Ünsal. Birisi Murat Ongun’un yöneteceği bir proje, biri de Erler Film-Türker İnanoğlu yapımcılığında, Murat Şeker’in yöneteceği bir film... “Aynı dönemde çekilecek iki filmde birbirinden çok farklı karakterleri canlandıracağım. Temmuz ayı benim için kişilik bölünmesi ile geçecek sanırım” derken bunların artık cici kız rolleri olmadığını da özellikle ekliyor: “Benden karalar bağlayan bir kadın olamayacağının farkındayım. Ama olabildiğince farklılık yapmaya çalışıyorum. Çünkü benim için sinema yapmak keyif almak demek...”

Haberin Devamı

POLİTİK GENÇLER DEĞİLİZ SESİMİZ DUYULSUN İSTİYORUZ

Son dönemde yaşadığımız olaylar yeni bir moda akımını da doğurdu. Artık fonksiyonel ürünlerle sokağa çıkıyoruz. Bir fular yeri gelir sizin çadırınız, yeri gelir yastığınız, yeri gelir, maskeniz, yeri gelir saç bandınız olabilir. Çantalarda mutlaka olması gerekenler Talcid ve gaz maskesi. (Gülüyor) Biz çoğumuz politik gençler değiliz. Hâlâ da politika ile alakamız yok. Bu insanlığa, özgürlüğe uzanan bir el olduğu için insanların sesi bu kadar çok çıktı. İnsanların sesinin ilk kez bu kadar gür çıkmış olması iyi bir şey. Benim ilk defa bir takım şeyleri değiştirebileceğimizle ilgili ümidim var. Ben hükümetin istifa etmesini istemiyorum ki, sadece bizim gibi insanların sesi duyulsun, bize de bir alan verilsin istiyorum.

Haberin Devamı

                                  

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!