Bakın bu yazı size neler hatırlatacak...

Güncelleme Tarihi:

Bakın bu yazı size neler hatırlatacak...
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2006 18:05

Bu yazının adını, üstada saygı icabı, YENİ PAZAR HÂLÂ ESKİ CUMADIR! koymalıydım aslında...

/images/100/0x0/55eb4816f018fbb8f8b71621

*

Reşat Nuri okuyorum, dedim ya... ‘ESKİ CUMA’ adlı bir kısa hikayesi (*) beni mest itti, inanır mısınız!

“Çocukluğum bir asker doktoru olan babamın peşinde küçük Anadolu şehirlerinde geçti” diyen Reşat Nuri - o tarihte bu kelime icat bile edilmemişti ama - çocukluğunun ‘cuma sendromu’nu anlatıyor.

O yıllarda (1890’lar) cuma haftanın tek tatil günü. Yaşıtları, ahmak ıslatana aldırmadan, “yalınayak, başı kabak kaydırak, çelik çomak oynuyorlar. Daha ötede son yağmurlardan havuz biçimine girmiş bir yalakta kayık yüzdürüyorlar.” Sık sık kavgaya tutuşuyorlar.

Küçük Reşat Nuri’nin sokakta oynaması yasak, babasının neferinin (emirerinin) işinin bitmesini bekliyor, sonra elinden tutuyor ve ... ne hikmetse, birlikte bir mezarlığa gidiyorlar, bir defin seyrediyorlar. “Oyunsuz, eğlencesiz çocuk için bundan daha renkli ve heyecanlı dram olur mu?” diyor. Dram dediği ölüm yahut defin değildir, ölünün mezara girer girmez başına dikilen Münkir Nekir tarafından sorgulanması ve ‘arasıra sopa yedikçe acı acı bağırdığını’ duymaktır.

Elinden tutan neferle akşam olana dek mahalle aralarında gezerler. “Akşam artık yaklaşmıştır. O kadar beklenen cumanın daha sabahında başlamış cumartesi acısı saatten saate artmakta. Dayanılmaz bir sıkıntı ile yüreğimi kavramaktadır”.

Neferin nalçalı kunduraları ağır ağır kaldırımlarda sürünürken tuhaf bir tıkırtı çıkarırdı. Bu ses, âdeta benim çocukluğumda çektiğim cuma sıkıntısının sesi olmuştur.

“Bugün (yani 1930’ların sonu) mekteplerimiz artık o eski mektepler değildir” diyor Reşat Nuri, “Çocuklar, oralarda eskisi kadar sıkılmıyorlar. Fakat küçük Anadolu şehirlerinde - büyükler de aşağı yukarı öyledir ya - yeni pazar hâlâ eski cumadır...”

Ve Anadolu gezileri esnasında, pazar akşamları sokakta oynayan mektep çağındaki çocukları seyrediyor...

“Derken akşam yaklaşıyor; içeri mahallelere, yatı mekteplerine doğru bir akındır başlar. Sokaklar o çocukluğumda beni çıldırtmış kundura sesleri, bekçi sopası gibi sürüklenen o ağır tıkırtılarla dolar... Ben bu sesi gayet iyi tanırım; eve dönerken kunduraları bu sesle tıngırdayan çocuğun ne kötü bir gün, ne sis pus rengi bir tatil geçirdiğini bilirim.”

Ve şöyle bitiriyor bu kısa anısını:

Eski cumanın bu uğursuz can sıkıntısını yeni pazara bırakmasına meydan vermemeli, tatil gününe mutlaka hareket ve neşe verecek bir şeyler düşünmeliyiz.

*

Bilmem siz de etkilendiniz mi benim gibi?

İzninizle, hissettiklerimi başka bir gün anlatacağım size...


(*) ESKİ CUMA, Reşat Nuri Güntekin, Anadolu Notları I-II, İnkılâp Kitabevi, 1999)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!