Askerlerin havuzuna Arap Kadri'yi çizdim

Güncelleme Tarihi:

Askerlerin havuzuna Arap Kadriyi çizdim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 1999 00:00

Haberin Devamı

Tam 24 yıldır aralıksız karikatür çizen Latif Demirci, şimdi de Press Bey'i hayatımıza soktu

JAPON FENERİ

Bir zamanlar mesela, entellektüel evlerinde ayrıntı olarak mutlaka bir Japon feneri çizerdim. Hepsinin evinde vardı hemen hemen. Şimdi onlar tavandan yere indi. Artık öylesini çiziyorum.

Arap Kadri, Muhlis Bey, Mithat ve Mirsat, bir zamanlar hepimizin müptelası olduğu karakterlerdi. Yaratıcıları Latif Demirci, yemedi içmedi, 1,5 yıldır da bizi Press Bey'e aşık etti.

Latif Demirci, eli kalem tutmaya başladığında, her çocuk gibi resim yapmak yerine, karikatür çizmiş. Ben bu işten ekmek yiyeceğim kararını verdiğinde de 12 yaşındaymış.

O gün bu gündür, aralıksız 24 yıl, karikatür çiziyor. Latif Demirci, zor konuşuyor ama kolay ve güzel gülüyor. Demek ki, yaratıcı bir karikatürist böyle oluyor...

GIRGIR DİYE BİR YER

Ciddi bir adama benziyorsunuz, bu karikatür işine nereden, nasıl bulaştınız?

- Küçük yaşlarda... 6-7 yaşlarında falan başladım. Gazetelerdeki karikatürleri keser, saklardım. Onlar gibi çizmeye çalışır, üstüne balonlar yazardım. 12 yaşında da iş olarak kabul etmiştim. Benim mesleğim bu olacak dedim. 14 yaşında Gırgır'da yazmaya başladım. Şehir tiyatrosu yakındı o zamanlar bize, Altan Erbulak da oradaydı. Karikatürist diye bir tek onu biliyordum zaten. Bir gün topladım bütün malzemeleri ona gittim. Karşısında kısa pantolonlu, küçük bir çocuk görünce onun da hoşuna gitti. İki yıla yakın gittim, geldim. Şunu böyle yap, bu böyle olmamış diye yönlendirdi beni. Sonra, ‘‘Cağaloğlu'nda, Günaydın Gazetesi'nin orada, Gırgır diye bir yer var. Sen oraya bir git’’ dedi bana. Ben de gittim ve kaldım orada. 1975'ten beri de aralıksız çiziyorum. Hiç boşluğum olmadı. Askere gitmiştim, orada biraz ara veririm diye düşünmüştüm. Ama 3 ay boyunca canımı çıkardılar. Normalde çalıştığımdan çok daha fazla çizdirdiler bana.

ASKERDE ÇOK ÇALIŞTIM

Ne çizdiniz peki?

- Kariyerimin doruk noktasıydı, askerlerin havuzunun duvarına Arap Kadri'yi, Muhlis'i, çizdim. Kabinler vardı, içeriyi gözetleyen adamlar çizdim oraya. Aklıma ne gelirse doldurdum duvarı. Çok beğendiler. Kendilerini de çok çizdirdiler. Üç ay rahat edeceğim derken, hiç çalışmadığım kadar çok çalıştım.

BU GÜNÜN AYDINI

Press Bey'le nerede, nasıl tanıştınız?

- Çok olmadı aslında, 1,5 senedir tanışıyoruz. 84-85 yıllarında Yeni Gündem'de çizdiğim aydın, entellektüel tipleri vardı. Press, onların bu günkü hali. O günden bu güne tutunanlardan biri...

Güllü, Media ve Sabit, gerçek hayattan tanıdığınız birileri mi?

- Yooo! Kendi kafamdaki fikirlerden oluşturduğum tipler. Güllü'yü de sanki anneden babadan kalmış biri gibi düşündüm. Press'i ta çocukluğundan biliyormuş gibi... Hiç gazeteci karısı tanımıyorum ama olursa da, sanki Media gibi olurmuş gibi geliyor bana. Eee tabii ufak tefek şeyler de alıyorum, köşe yazarlarından...

GÜLLÜ DAHA YAKIN

Press Bey hakkında ne düşünüyorsunuz, iyi bir adam mı?

- Bildik, çağdaş bir medya prensi, o. Tuttuğu bir köşesi olan, tuttuğu köşeyi bırakmaya hiç niyeti olmayan ve her zaman Chateau Margaux içemeyen biri, o. Aslında anlatırken çok kuru kalıyor. Çizgi gibi olmuyor.

Press bey ailesi içinde en sevdiğiniz tip hangisi? Ve neden?

- Güllü'yü kendime daha yakın buluyorum. Benim favorim o. Asıl anlatmak istediğimi onun aracılığıyla veriyorum. Daha yalın, daha sevimli.

AYRINTI ÖNEMLİ

Müthiş bir ayrıntı var çizgilerinizde. Ayrıntı adamı mısınız?

- Çok seviyorum ayrıntıyı. Çok daha yaşatıyor karikatürü. Mesela, Press laptopla çalışıyorsa ve elektrik prizi de varsa, kablo mutlaka prize takılı olmalı diye düşünüyorum. Yarım duran bir bardak, ters dönmüş bir ayakkabı, bu ufak tefek detaylar benim için çok önemli. Karikatüre bakan için önemli olmayabilir belki ama espriyi çok daha kuvvetlendiriyor gibime geliyor. Daha çok yaşatıyor. Başka karikatürlerde de ayrıntıya espriden daha fazla dikkat ederim.

SIKILMAYA BAŞLIYORUM

Miskin miskin oturan bir köpek ayrıntısı var mesela.

- O, evde sıkılan bir şey, öyle. Gezdirilmiyor, arada bir çorap yiyor, ayakkabı yiyor. Fiili sıkılan bir köpek o. Ama o ne yapsın diye bayağı düşünüyorum mesela. Espri tamam da, köpek ne yapsın diye düşünüyorum.

Daha önce yarattığınız karakterlerinizle aranız nasıl? Muhlis Bey'i arayıp soruyor musunuz? Ailesi ne yapıyor? Şimdi nerdeler?

- Görüşmüyoruz. Muhlis'i 10 yıldır çizmiyorum. Ben, bir karakteri 6-7 seneden fazla çizdiğim zaman sıkılıyorum zaten. Aslında karakterler tam o zamandan sonra oturuyor ama bu sefer de ben sıkılmaya başlıyorum. Arap Kadri, Mithat-Mirsat hep öyle oldu.

KAHRAMANIM RED KİT

Bu karakterleri nasıl yaratıyorsunuz? Nerede, nasıl geliyor aklınıza? Nasıl oturtuyorsunuz? Tutup tutmadığını nasıl anlıyorsunuz?

- Tepkilerden... Tepki gelmediği zaman tutmayacağını anlıyorsunuz zaten. Benim yarattığım hiçbir tip absürd değildi. Muhlis biraz belki öyleydi ama 80'li yıllara çok uyan bir tipti, o da. Hem saf, hem üç kağıtçı gibi, hem kurnaz. Ne bileyim, dönemden yakalıyor galiba insan. Yaşadığı dönemle ilgili bir şey herhalde.

Sizin ölümsüz bir kahramanınız var mı?

- Red Kit'in ince bir esprisi vardır. Başka bir kahramanda ben onu yakalayamadım. Ne Asterix'de var ne de diğerlerinde. O yüzden Red Kit'in yeri başkadır bende.

KIZIM ‘ŞAHİR’ OLACAK

Kızınızın merakları arasında karikatür var mı?

- O şiirler yazıyor. ‘‘Ben şahir olucam’’ diyor. ‘‘Şahir’’ bir kızım olacak herhalde. Arada bir kendisinin uydurduğu resimli masallar çizdiği de oluyor.

Bu mesleğe bulaşmasaydınız yapabileceğiniz ya da olabileceğiniz bir şey var mıydı?

- Yoktu. Öyle bir karar veremeyeceğim bir yaşta başladım, ben bu işe. Resimle falan değil. Direkt karikatür çizdim, çocukluğumda da. O yüzden benden başka bir şey olmaz.

İYİ KARİKATÜRCÜ ÇOK

Bu ülkenin yetiştirdiği en baba karikatüristler kimler sizce? Kimlerin esprileri , kimlerin çizgileri ulaşılmaz?

- Türkiye'de çok fazla iyi karikatürcü var. Ben, çok amatör karikatürcülerin çizdiklerine de çok gülüyorum bazen. Naif bir taraf yakalıyorum onlarda. Ulaşılmaz çizgisi olan biri yok benim için. Detaylar hoşuma gidiyor. Telefonun üstündeki örtü falan. Oradan yakalıyorum. Bu nasıl bir aile, kim diye. Bir zamanlar mesela entellektüel evlerinde ayrıntı olarak mutlaka bir Japon feneri çizerdim. Hepsinin evinde vardı hemen hemen. Şimdi onlar tavandan yere indi. Şimdi öylesini çiziyorum.

BAŞKA BİR DİL

Sizin kafanız nasıl çalışıyor? Bizden farklı çalıştığı kesin ama nasıl?

- Farklı galiba hakikaten. Karikatürcüler, dışardaki insanlardan daha başka bir dil konuşuyor. Çok fazla bir arada olduklarından belki. Ama başka bir dil konuştukları kesin. Espriyi anlayıp, tırmandırıyorsun. Başka türlü bir bakış var. İşte o yüzden, diğer insanlarlayken bir dilsizlik hali oluyor. Karikatürü her yerde yakalıyorsun. Ben rüyalarımı bile çizgiyle görüyorum. Her şeyde karikatürize edecek bir taraf arıyorsun, giderek öyle konuşmaya başlıyorsun ve bu da anlaşılamıyor bazen. O zaman da, suskun-laşıyorsun diğerlerinin yanında. Başkaları konuştuğun dili anlıyor mu diye, bir iki deniyorsun. Baktın anlamıyor, susuyorsun. Belki de biz tuhafız bilmiyorum. Karikatüristlerin farklı bir çalışma tarzlarının olduğunu biliyoruz. Neden sabahlamadan iş yapamıyorsunuz?

- Gecenin daha başka bir tadı oluyor. Ben bir ara gündüz çizmeye çalıştım. 8.30'da kalkacağım, gazetelerimi okuyacağım, kahvemi içeceğim dedim. Hoşuma gitmedi sonra. Dışardan gelen sesler, konsantrasyonumu bozdu. Gündüz oyalanacak çok şey buldum. Geceyse, kağıtla başbaşa kalıyorsun.

KENDİMLE BARIŞIYORUM

Hayatınızdaki öncelikler arasında karikatür kaçıncı sırada?

- İlk sırada. Bütün enerjimi oradan alıyorum. Karikatür çizdiğim zaman kendimle barışık oluyorum. Kendimi öyle daha çok seviyorum. Ben kendimle barışık olduğumda da, etrafımdakilerle daha iyi ilişkilerim oluyor. Kendimi anlatmış oluyorum. Karikatür kendimle ilişki kurmamı sağlıyor.

Türkiye'de en komik bulduğunuz şey nedir?

- Herkes politikacılara güldüğümüzü sanıyor ama ben onlara gülemiyorum. Hatta biraz yüzüm kızarıyor. En çok reklamlara ve kliplere gülüyorum. Mesela bir reklam var. Kadının çamaşır makinesi kireçlenmiş, makinenin o demir parçasını sökmüş, elinde sallayarak geliyor servise. Şimdi ben merak ediyorum, o kadın, onu, oradan nasıl sökmüş öyle, diye?.. Kliplere çok gülüyorum. Bazen gülmek için açıp seyrediyorum. Tedavi gibi bir şey o.

ESPRİNİN DEVAMI

Karikatürize edeceğiniz malzemeyi nerelerden buluyorsunuz?

- Gazetelerden çok fazla malzeme buluyorum. Televizyonda da reklamlardan çıkarabiliyorum. Mesela AB Shaper olayında, bunu kimler alacak, nerede kullanılacak, oralardan başlıyorum espriyi düşünmeye. Sonra karikatürde çizilmeyen taraf da beni çok eğlendiriyor. Mesela, Güllü üstsüz balkonda güneşleniyor. Press gelip onu öyle görüyor, kare orda bitiyor. Onun devamını düşündükçe, ben, daha çok gülüyorum. Onlar ne yapıyorlar sonra? Güllü, apar topar bikinisinin üstünü mü giyiyor? İçeri giriyorlar, ne oluyor içerde?

RÜYALARIM BİLE ÇİZGİYLE

Karikatürcüler, diğer insanlardan daha başka bir dil konuşuyor. Çok fazla bir arada olduklarından belki. Ben rüyalarımı bile çizgiyle görüyorum. Her şeyde karikatürize edecek bir taraf arıyorsun, giderek öyle konuşmaya başlıyorsun ve bu da anlaşılamıyor bazen.

O zaman da, suskunlaşıyorsun başkalarının yanında. Belki de biz tuhafız, bilmiyorum.

OLURSA MEDİA GİBİ OLUR!

Hiç gazeteci karısı tanımıyorum, ama olursa da, sanki Media gibi olurmuş gibi geliyor bana. Eee, tabii ufak tefek şeyler de alıyorum, köşe yazarlarından...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!