Unutulan 1'inci adam

Güncelleme Tarihi:

Unutulan 1inci adam
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 2000 00:00

Haberin Devamı

SIRTINDA geleneksel olarak hep 1 numarayı taşıyor ve gerçekten de takımın en önemli oyuncusu. Ama başta kulüp yöneticileri, izleyiciler ve medya olmak üzere, herkes onu unutuyor; golcüleri ‘‘kahraman’’ yapıyor. Takımını 90 dakika boyunca inanılmaz kurtarışlarla sırtında taşısa bile, zamanın ve koşulların onu dışladığı bir anda yediği golle ‘‘trajedi kahramanı’’ haline dönüşüveriyor. Binlerce olumsuz bakış ve yargı onu ‘‘mahkum’’ ediveriyor...

Focus Dergisi'nin nisan sayısındaki araştırmaya göre kaleci kavramı, ilk kez 1860 yılında İngiliz sahalarında kendini gösterdi. Daha önceleri futbol maçlarında, bugünkü basketbolu anımsatan sayı hakemleri vardı ve bu insanlar, iki direk arasından topun kaç kez geçtiğini not ederlerdi. Zamanla bu kontrol yetkisine sahip kişi, kaleyi gelen toplara karşı korumaya başladı ve böylece ‘‘kaleci’’ doğdu.

Ama kalecinin ‘‘sınırlı’’ yetkisi vardı. Belli çizgilerin dışına çıkamıyor, yalnızca elleri ve vücuduyla kaleyi koruyordu. Zamanla sınırlı yetkiye sahip bu insanlara ‘‘sınırsız sorumluluk’’ yüklendi.

Kaleci, futbol dünyasının en gizemli, en anlaşılmaz oluncusu. Son dünya kupasını kazanan Fransız Milli Takımı'nın kaleci antrenörü Bruno Martini'ye göre kaleciler, diğer 10 futbolcuya göre beyinsel olarak daha ileri bir kişiliğe sahipler.

Kaleci, diğer futbolculara nazaran daha iyi konsantrasyon gücüne sahip. Daha önemlisi konsantrasyonunu 90 dakika boyunca korumak zorunda. Bazı kalecilerin arkadaşlarına sık sık bağırmaları ve kendisine ayrılan çizgilerin dışına çıkıp hareket etmeleri, bu konsantrasyonu koruma isteğinden kaynaklanıyor.

Kaleci, maç boyunca sürekli ‘‘psikolojik düello’’ içinde kalıyor. Bu nedenle çoğu zaman beyinsel yetenekleri, fiziksel yeteneklerinin önüne geçiyor. Bu düellonun en somut anı ise penaltı...

FİFA'nın yaptığı bir araştırmaya göre dünyanın en büyük kulüplerinin yöneticilerinin kafasında ‘‘iyi bir kaleci imaji’’ yok.

Futbol kulüpleri, transfer politikalarını belirlerken kalecileri, genellikle ikinci planda tutuyorlar.

Yine FİFA'nın yaptığı araştırmaya göre bugün Avrupa'nın birçok takımında kalecilerin çalışması için özel alan yok.

Oysa kaleci, 11 kişilik futbol takımının en önemli paçası. Bütün gözler onda. Takımın kaderine değiştirebilen tek kişi o.

Diğer futbolculara tanınan hoşgörünün küçük bir parçası bile ona tanınmıyor. Ondan hep mucize göstermesi bekleniyor. 90 dakika boyunca takımını sırtlayan bir kaleci, son dakikada yediği bir golle yargılanıyor ve ‘‘Takımı sattın’’ yaftasını yıllarca sırtından atamıyor.

Basın, tüm dünyada kalecileri yerden yere vuruyor. Bunun nedeni, spor yazarlarının çoğunluğunun kalecilik dışındaki mevkilerde oynayan yaşlı oyuncular olması. Bir topun falsosu, gücü, hızı, diğer oyuncuların perdelemesinden kurtuluşu gibi fiziksel nitelikler, bu yazarları ilgilendirmiyor. Bu nedenle Türkiye'de kalecilikle ilgili değerlendirmeleri, en iyi Turgay Şeren'in yapması, rastlantı değil.

Geçen cuma günü oynanan ve hálá tartışılan Beşiktaş-Galatasaray karşılaşması, formalarında 1 numarayı taşıyan ve gerçekten de takımlarının ‘‘1 numaralı’’ oyuncusu olan kalecileri gündeme getirdi. Brezilya Milli Takımı'nın ve Galatasaray'ın kalecisi Tafarel ile Türkiye Milli Takımı'nın ve Beşiktaş'ın kalecisi Fevzi, cumhurbaşkanlığı seçiminden daha çok konuşulmaya başlandı. Türkiye'nin en çok okunan bilim dergilerinden FOCUS, nisan sayısında kaleci kavramını büyüteç altına aldı ve Türkiye'nin en ünlü kalecileriyle konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!