Türkiye'ye halteri ben getirdim

Güncelleme Tarihi:

Türkiyeye halteri ben getirdim
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2000 00:00

Yener SÜSOY
Haberin Devamı

Yaşayan efsane Cep Herkülü, arkadaşımız Yener Süsoy'a düşüncelerini ve yaşamını dobra dobra anlatmayı sürdürüyor. Naim Süleymanoğlu, Türkiye'ye çağdaş anlamda halteri kendisinin getirdiğini, bu nedenle birçok kişinin kendisine düşman kesildiğini söylüyor. Naim, Sydney'de acele ettiği için kaybettiğini belirtti.

Adım değiştirilene kadar komünisttim

Bulgaristan'dayken ben Bulgaristan Komünist Partisi'nin Kırcali Gençlik Kolları başkanıydım. Gözünü açtığında o tek partiyi ve düşüncelerini gördüğün için zamanla inanıyorsun. Türkiye devamlı kötüleniyordu, kötü olan yanları TV'lerde gösteriliyordu. Bize söyledikleri ‘‘Zaman gelecek para olmayacak, herkes istediği kadar et, şeker alacak’’ idi. Hem komünizme inandığım için, hem de sporculuğuma etkisi olur diye partiye girdim. Sporculara çok büyük imkan veriliyordu. Kaldığımız otelde portakaldan muza kadar her şey vardı. Muz, portakal Bulgaristan'a yılda bir kere gelirdi, herkes de alamazdı. Araba almak için 15 sene sıra beklenirdi. Ben şampiyon olduktan sonra hemen araba aldım, kaza yaptım, sattım. Valiye gittim, bir yerlere telefon etti, hemen Sofya'ya gidip yenisini aldım. O tarihte babam araba sırasının 13. yılındaydı; bunu görünce ‘‘İçine edeyim böyle sistemin’’ dedi. Komünizme inancım, adımın değiştirildiği güne kadar devam etti. Adımı Naum Şalamanov yaptıkları gün, Türklerin yıllarca nasıl kullanıldığını anladım. Düşün, 19 yaşında dört oda bir salon evim vardı, arabam vardı. Üç aylık askerdim, bitince orduda sporcu subay olarak kalacaktım, Sofya'da da ev vereceklerdi. Öylesine nefret ettim ki, bunların hepsini elimin tersiyle itip hiç düşünmeden Türkiye'ye iltica ettim.

Semra hanım hiç aramadı

İltica ettikten sonra beni İstanbul Bahçelievler'deki bir lojmana yerleştirdiler. Turgut beyin talimatıyla evin içi Futbol Federasyonu tarafından döşendi. Turgut bey birkaç gün sonra bir gece telefonla beni arayıp Semra hanımla birlikte kahve içmeye geleceklerini söyledi. Evde kahve var ama ben pişirmesini bilmiyorum ki. Kendilerini kapıda karşıladım, içeri buyur ettim. Ne korumalar var, ne gazeteciler, arabayı bile kendisi kullanmış. Bu arada komşular mutfakta kahveleri pişirdiler. Turgut bey kahveden bir yudum aldı; ‘‘Bu kahveyi sen yapmamışın’’ dedi. Turgut bey vefat ettiğinden beri Semra hanımla hiç görüşmedik, hiç aramadı. Bazen Ahmet bey arayıp hatırımı sorar.

Bana verilen daireleri çok görenler var

Devlet bana 6 apartman dairesi verdi. 4'ü İzmit Yahya Kaptan'da kimseye satamadıkları giriş katları. Seul'deki şampiyonluğumdan sonra Ataköy'de iki odalı bir daire, bir de İzmir Mavi Şehir'de bir daire. Ataköy'ün dışındakileri sattım. Ankara Gaziosmanpaşa'daki dairem rahmetli Turgut Özal'ın şahsi hediyesidir. Bunları bana çok görenler var. Bugün futboldaki transferler için milyonlarca dolar ödeniyor. Bana İzmit'e sel sularının bastığı daireler çok görülmesin. Bu dört daireyi toplasan 40 bin dolar etmez. Milyonlarca dolarlar verilip Avrupa'dan, Afrika'dan futbolcu transfer ediliyor. Devlet Milli Futbol Takımına neler ödedi, ne arabalar verdi. Galatasaray'a milyonlarca dolar verdi. Helal olsun, ben de hepsiyle iftihar ediyorum. Ama kimse bana büyük servetler verildiğini sanmasın. Fatih Terim ile Faruk Süren'in ‘‘Naim'e mahalle kurdular’’ sözlerini unutmuyorum. Göstersinler bakalım, neredeymiş benim mahallem?

Herkül neden korkar

Dar, kapalı yerlerden ve asansörden korkarım. Mecbur kalmadıkça asansöre binmem, merdivenlerden çıkıp inerim.

Uçaktan korkmadığımı söylersem yalan olur. Sallamaya başladı mı tamam. Aslında yapılacak bir şey yok, yukardasın.

Bir de kurbağadan korkarım, tiksinirim.

Türk hocalara uysaydım asla başarılı olamazdım

Türkiye' deki hocalara uymak zorunda kalsaydım, ben bugün başarısız olurdum. Ben hem hocaları, hem sporcuları kendime adapte ettim. İlk geldiğimde halterciler her gün yarım saat sabah, yarım saat öğleden sonra antrenman yapıyorlardı. Benim çalışma programım ise sabah dört saat, öğleden sonra dört saatti. Ayrıca 22.00'ye kadar da gece antrenmanı yapıyordum. Beni böyle görenler, bu tempoya dayanamayıp sakatlanacağımı söylüyorlardı. Sistemi değiştirdiğim için çok hoca, sporcu bana gıcık oldu. Yaşlanmış, çalışmayan insanları kamptan attık, gençleri etkilemesinler diye. Daha sonraki yıllarda Haliller, Fedailer benim getirdiğim sistemle yetişti. Çocuk bir yarışmada madalya alamayınca ‘‘Çalıştın sekiz saat, oldun dördüncü’’ diye dalga geçiyorlardı. Hálá eskiye dönmek isteyenler var. Bu adamların amacı Milli Takıma girip yurtdışı seyahatlere gitmek. Türkiye'ye halteri ben getirdim, dünya sistemini ben kurdum.

Olimpiyatlarda acele ettiğim için kaybettim

Bitmiş şey için kendimi suçlayamam, keşke 145 kilo yerine daha aşağıdan başlasaydım diyemem. Kendimi hatalı olarak da görmüyorum. Gerçekten inanıyordum yapabileceğime. Yıllar sonra kendime ‘‘Naim neden denemedin 2000 Olimpiyatları'nı?’’ diye sormamak için gittim Sidney'e. Kendimi çok iyi hissediyordum, ağrım sızım yoktu, sakat değildim. Çok iyi yapabileceğim, elimde olan bir şeyi yapamadım. Birinci, ikinci haklarımda tam olarak konsantre olamadım. Üçüncü hakkımda artık tam olarak kendimi vermeye başlamıştım ki, stres girdi, müsabaka bitti, iş işten geçti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!