Tek ‘sihirli’ ilacın yeni marifetleri

Güncelleme Tarihi:

Tek ‘sihirli’ ilacın yeni marifetleri
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2002 14:43

Kalp riskine karşı düzenli aspirin almak zorunda mısınız? Internetteki ücretsiz sitelerde kendi risklerinizi hesaplayın. 120/80 tansiyonlu 48 yaşındaki bir erkeğin, 202 total kolestrol ve 54 HDL ile gelecek 5 yılda kalp krizi geçirme riski yüzde 2’dir. Bu kişinin aspirin alması gerekmiyor.

Her derde deva aspirin 100 yıl önce geliştirildiğinde sadece başağrısı ve eklem iltihabının tedavisinde kullanılıyordu. Listeye kalp-dolaşım sistemi girdi, şimdi de kanser ve Alzheimer.

Bir Alman kimyagerin 100 yıl önce, arterit hastası olan babasının ağrılarını gidermek için geliştirdiği aspirin milyarlarca insanın başağrılarını dindirdiği gibi, örneğin ünlü romancı Kafka’nın varoluşsal korkularını da gideriyordu.

1980’li yılların başlarından bu yana ikinci kalp krizi riskini azaltmak amacıyla, 1997’den sonra da geçirilen kalp krizinin tedavisi amacıyla kullanılıyor. Milyonlarca insan da kalp krizine karşı önlem olarak küçük dozlar halinde aspirin alıyor.

Son 5 yıldır yürütülen araştırmalar, ilacın kolon kanseri, prostat kanseri ve Alzheimer gibi korkutucu hastalıklara da iyi geldiğini gösteriyor.

‘Aspirin 20. Yüzyıl’ın mucize ilacıydı. Galiba 21. Yüzyıl’ın da mucizevi ilacı olmaya devam edecek’ diyen Miami Üniversitesi, Koruyucu Tıp Bölümü’nden Dr.Charles Hennekens bir itirafta bulunuyor: ‘Şimdi herkesin istisnasız bu ilacı kullanıp kullanmaması gerektiğini tartışıyoruz’.

Tıp kadar eski

Bir anlamda aspirinin Ğasetil salisilik asit- tıbbın kendisi kadar eskiye dayanan bir geçmişi var. Hipokrat, hastalık ateşini ve başağrısını tedavi etmek için söğüt ağacının kabuğundan elde ettiği bir ilacı kullanıyordu. Bu ilaca aspirinin öncüsü diyebiliriz. Benzer uygulama 21. Yüzyılda’da görülüyor, çünkü burada önemli olan aspirinin vücudun incinme ve enfeksiyon karşısında gösterdiği tepkileri kontrol altında tutan prostaglandin’leri sentez yoluyla birleştirmesi.

Milyonlarca insan da aynı fikirde. Bugün ABD’de yaklaşık 26 milyon insan kalp sağlığı için düzenli olarak aspirin kullanıyor. Oysa 1997’de bu rakam 6.8 milyondu. Aspirin üreticileri bu bağlamda ‘düşük dozlu aspirin’ (genellikle standart 325mg tabletin dörtte biri) üretimine ağırlık verdiler. Düşük dozlu aspirinin pazar payı bugün yüzde 23’lerde seyrediyor.

İnsanlar yalnızca kalp krizi riskinden kurtulmayı düşünüyor olsa bile, belli bir yaşın üzerindeki kadın ve erkeklerin tümünün düşük dozda aspirin almaları için yeterli neden oluşmuş demektir. 1980’li yıllarda Henneken’in 22.000 erkek doktor üzerinde yürüttüğü çalışma bu bağlamda çok anlamlıdır.

Deneklerin yarısına, iki günde bir 325mg aspirin verilirken, diğer yarısına plasebo verildi. Aspirin alanlarda kalp krizi geçirme olasılığının yüzde 44 oranında azaldığı görüldü. Bu sonuçlar üzerine 10 yıl sürmesi planlanan çalışma 5. yılda sona erdirildi. Bundan sonraki çalışmalar da kadın ve erkek üzerinde benzer şekilde sonuçlandı.

Ancak insanlar yalnızca kalp krizi nedeniyle ölmüyor; insanları başka hastalıklar da öldürebiliyor. Ayrıca aspirin tümüyle zararsız değil. Pıhtılaşmaya müdahale ederken, başta sindirim sistemi olmak üzere kanama riskini artırıyor. Ayrıca beyinde de sık olmasa da bir çeşit krize neden olabiliyor.

Riskliler düzenli almalı

Bu yılın başlarında Dr.Alfred O.Berg’in başkanlığındaki Amerikan Koruyucu Tıbbi Hizmetler Geçici İşbirliği Grubu, eskiden yapılmış olan çalışmaları inceleyerek kayda değer bir öneri getirdi. Dr.Berg, aspirinin kalp-damar üzerindeki yararları ile zararlarını karşılaştırarak, gelecek 5 yıl içinde yüzde 3 oranında kalp krizi geçirme riski bulunan herkesin aspirin almasında yarar gördüklerini açıkladı.

Hastalar, Internet’teki ücretsiz sitelerden birine girerek (biri North Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin med-decisions.com adresi) kendi risklerini hesaplayabiliyorlar.

Bu hesaplamada şu kriterlerden yararlanılıyor: Yaş, sistolik tansiyon Ğbüyük tansiyonĞ , toplam kolestrolün HDL’ye oranı, sigara kullanımı ve şeker hastalığı gibi risk faktörleri. 120/80 tansiyonlu 48 yaşındaki bir erkeğin, 202 total kolestrol ve 54 HDL ile gelecek 5 yılda kalp krizi geçirme riski yüzde 2’dir. Bu, Berg’in koyduğu eşiğin biraz altındadır. Geçici İşbirliği Grubu’nun standartlarına göre bu kişinin aspirin alması gerekmez.

Aspirin ve Alzheimer

Ne var ki Geçici İşbirliği Grubu’nun tek kaygısı kalp hastalığı olduğu halde, diğer bilim adamları iltihabın söz konusu olduğu durumlarda aspirinin rolü üzerinde durmaktalar. Örneğin Alzheimer’ı ele alalım. Bu hastalığa yol açan risk faktörlerinin başında ciddi bir kafa travması geliyor. ‘Böyle bir incinme iltihabi bir süreci tetikleyebilir’ diye konuşan Tufts Üniversitesi’nden sinirbilimci James Joseph, anti-enflamatuar etkisi olan ilaçların koruyucu olabileceğine işaret ediyor. Bazı çalışmalar arterit tedavisi nedeniyle yüksek dozda aspirin alan kişilerde Alzheimer riskinin çok düşük olduğunu gösteriyor.

Öte yandan diğer çalışmalar aspirin ile kanser vakalarındaki Ğkolon ve yemek borusu- azalma arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Dartmouth Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr.John Baron, prostaglandinlerin kanserli doku oluşumunda çok önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor. Baron, günlük doz olarak düşük miktarda aspirin alan deneklerde kolorektal adenom denilen ve ileri aşamalarda kanserleşebilen polip oluşumunun yüzde 19 oranında azaldığını tespit etmiş. Baron, hastanın doktorunun diğer risk faktörlerine bakıp karar vermesi gerektiğini söylüyor.

Kaynak: Newsweek, 27 Mayıs 2002
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!