Güncelleme Tarihi:
Podcast'in sunucuları Rytis Kazlauskas ve Kipras Serpauskas, kariyerinin en unutulmaz anları hakkında rehberli bir tur için Jasikevicius'a katıldı ve bugünün Zalgiris'i hakkında konuştular.
Jasikevicius, 16 yaşında liseye giderken Amerika Birleşik Devletleri'nde profesyonel bir basketbol kariyerine doğru ilk adımlarını atmıştı.
“New York'a inişimi hatırlıyorum: 'İşte Amerika' diye düşünmüştüm. En sonunda kasabama gelmeden önce 4 saat araba kullandık ve tek bir sokak lambası bile olmadığını gördük. Ertesi sabah uyandığımda gözümün görebileceği kadarıyla etrafımda mısır tarlaları olduğunu fark etmiştim."
Jasikevicius’un en büyük zaferlerinden bazıları, birinde Final Four MVP olarak adlandırıldığı ve iki kez EuroLeague şampiyonu olduğu Maccabi Tel Aviv forması giyerken gelmişti. Jasikevicius, zorlu bir başantrenörünün tam tersi olan Pini Gershon'ın antrenmanlarını bir gülümsemeyle hatırladı:
“Bazı röportajlarda Pini'nin antrenmanlar sırasında hamburger ve pizza yediğini söylemiştim. Röportaj kısa sürede ortaya çıkmıştı ve bir hafta sonra Pini beni aramıştı: 'Hey, Malaka, insanlara yalan söylüyorsun!' dedi. Koçun kızdığını düşünmüştüm, ama 'Neden insanlara pizza yiyorum diye yalan söylüyorsun. Ben hep kebap yerim!' demişti."
Maccabi'deki yıllarından sonra Jasikevicius, Indiana Pacers ve Golden State Warriors formaları giydiği NBA'e geçmişti. Point guard, ligde bir yer bulamamasına rağmen, şimdi geriye dönüp baktığında Portland Trail Blazers ve Utah Jazz'ta oynamayarak büyük bir hata yaptığını ve Cleveland'daki arkadaşı Zydrunas Ilgauskas ile oynamasının daha iyi bir opsiyon olduğunu gördüğünü söyledi.
Jasikevicius ayrıca şampiyon Miami Heat kadrosunda forma giyen ve tüm zamanların en iyi oyuncularından olan Shaquille O’Neal ile ilk karşılaşmasından da bahsetti:
“Isınma sırasında hep rakibin tarafına bakmamaya çalışmışımdır. Konsantre olmaya çalışıyorsunuz ve sahanın diğer tarafındaki adamlar, düşmanınızdır. Koşarak tur atıyordum ve 'Shaq'a bakmam lazım' demiştim. Bir tur attım ve kendi kendime 'Ona bakmayacağım' demiştim. Ama sonra döndüm ve koşan 12 oyuncunun arasında göze çarpan sadece tek kişiyi gördüm... Alonzo Mourning de oradaydı ve Shaq'ın yanında bir bebek gibi görünüyordu."
NBA'deki döneminden sonra Jasikevicius, Panathinaikos ile bir anlaşma imzalamış ve OAKA'da Yunan efsanesi Dimitris Diamantidis'e katılmıştı. en sevdiği takım arkadaşlarından birinden bahseden Jasikevicius, Diamantidis ile eğlenceye çıkmanın neredeyse imkansız olduğunu vurguladı:
"Onun evine gitmem, ceketinden tutmam, arabanın içine itmem, çıkmasın diye kapıları kilitlemem, gerekiyordu. Onu şehre götürmenin tek yolu buydu."
Jasikevicius, Zalgiris sistemi ve her Zalgiris oyuncusunun hesaba katması gereken temel ilkeler hakkında konuştu:
“Sizden ne istendiğini düşünmeniz gerekiyor. Oyunculara uyum sağlamanız ve bilgilerin anlaşılmasını kolaylaştırmaya yardımcı olmanız gerekir, bazı oyuncular diğerlerinden daha fazlasını anlar. Her maçtan önce nasıl savunma yapacağımıza dair gibi bir listemiz olur ve bu kurallar pazarlık konusu olamaz. Hücumda, onlara saldırmak istediğimiz yeri, kime saldırmak istediğimizi, nasıl alan yaratacağımızı anlatıyorum. Benim için alan en önemli şey. Etrafınızda alanınız varsa, bu oyuncunun daha iyi görünmesini sağlayacaktır. Bu benim koç olarak işimdir, ona alan yaratmak."
Jasikevicius son olarak, Fenerbahçe koçu Zeljko Obradovic ile ilişkisinden bahsetti:
"Obradovic ile ilk dakikadan beri çok iyi bir ilişkimiz var. Ben Obradovic'in takımına, Panathinaikos'a transfer olmadan önce bana birçok mesaj attı. Bir süre sonra fark ettim ki mesajları atan kızıymış. Çünkü, Obradovic'in telefonla ilgili bazı problemleri varmış. Birkaç yıl sonra, ben hala oyuncuyken sıkı bir dostluk kuruldu aramızda. Onunla birlikte gece bara gitmeye başlamıştım."
Her zaman aramız çok iyi olmuştur. Belli bir süre içerisinde fark ettim ki, Obradovic kimseye mesaj atmıyor. Ona bu durumu sordum, "Sadece sana telefondan mesaj attım, çünkü sen başkasın." cevabını verdi. Ardından, Obradovic ile bir akşam yemeğindeyken kızı yanımıza gelip, "Sana çok mesaj attım." deyince gerçeği anlamış oldum.
Obradovic, bana her seferinde, "Senin hayatını kurtardım. Benim sayemde evlendin. Atina gibi çok güzel bir şehirde yaşadın. Mutlusun ve iki çocuğun var." derdi."
"Kitabımda da yazmıştım. Eski eşimle boşanmaya karar vermiştik. Moral olarak çökmütüm. Bir arkadaşım, derdimi paylaşmak için sık sık benimle vakit geçirirdi. Birlikte satranç oynar, dertleşirdik. Bir gece bana sinemeya gitme teklifi etti. Filme girdim ve orada Obradovic'i gördüm. Bana bağırmaya başladı. Daha önce hayatımda kimse bana öyle bağırmamıştı. "Sana daha önce hiçbir oyuncuya vermediğim kadar büyük, en büyük cezayı vereceğim." dedi. O kadar bağırdı ki, çok korkmuştum.
3-4 gün boyunca durumumu açıklamak istemedim. 5. gün, bana hala kızgın olduğunu gördüm. Menajerim ona bir mesaj yazmış, eğlenmek için çıkmadığımı söylemiş ve durumu anlatmış. Birkaç gün sonra yönetimle konuşmuş ve cezayı geri aldırmış."
(Kaynak: Sporx)