Savunmayı bilmeyen Efes'te oynayamaz

Güncelleme Tarihi:

Savunmayı bilmeyen Efeste oynayamaz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2011 00:00

“Avrupa’nın çok önemli yıldızları bize gelmek istedi ama biz savunma dezavantajları yüzünden geri çevirdik. 'Önce takım, sonra ben' diyen ve kesinlikle savunma yapmayı çok iyi bilen oyuncular aldık.”

BASKETBOLDA ‘ekol’ olmuş kulüplerin başında gelen Efes Pilsen, bu sezona devrimler yaparak girdi. Önce ismini değiştirip Anadolu Efes yaptı. Ardından, Türkiye’nin en deneyimli ve başarılı antrenörlerinden Çetin Yılmaz’ı ‘teknik koordinatör’ unvanıyla takımın başına getirdi. Yılmaz’ın gelişiyle birlikte transfer harekatına başlayan lacivert beyazlı kulüp, hepsi birbirinden ünlü ve değerli 11 oyuncuyu renklerine bağladı. Birbiri ardına yapılan bu operasyonlarla basketbol camiasının ilgi odağı haline gelen yeni Anadolu Efes’i Çetin Yılmaz’a sorduk...

Bu sezon büyük kulüplerin hepsi çok iddialı transferler yaptı ama herkes Anadolu Efes’in 11 oyuncu birden almasını konuşuyor. Neden bu kadar çok transfer yapma gereği duydunuz?
11 transfer yapmamız keyfiyetten değil, mecburiyetten kaynaklandı. Bildiğiniz üzere Efes Kulübü’nün kapanması söz konusuydu. Bu nedenle de yönetim haklı olarak oyuncularla kısa vadeli kontratlar yapmıştı. Sözleşmesi bitenler takımdan ayrılınca, oyuncusu olmayan bir kulübe döndük. Bu kadar fazla transfer yapmamızın sebebi budur.

Her antrenmanda 1,5 kilo kaybederim

Transfer yaparken hangi kıstaslara dikkat ettiniz?

Yaş itibariyle genç ve takım oyununa uyumlu basketbolcuları tercih ettik. “Önce takım, sonra ben” diyen ve kesinlikle savunma yapmayı çok iyi bilen oyuncular aldık. Avrupa’nın çok önemli yıldızları bu takıma gelmek istedi ama biz savunma dezavantajları yüzünden geri çevirdik. Şu an öyle bir takım kurduk ki, en az 3-4 sene bu işi götürür. Yani, önümüzdeki yıllarda bu kadar transfer yapılmasına gerek kalmayacak.

Özel hayatınızda son derece sakin ve uyumlu birisiniz. Meslek hayatınızda da böyle misiniz?
Eğer koçluk yapıyorsam, her antrenmanda 1.5 kilo falan kaybederim. İdman bitiminde tişörtümü elimle sıktığımda rahatlıkla su akar. Kan ter içinde kalırım, neredeyse oyuncular kadar koşarım. Özel hayatımda ise geniş, prensipleri çok fazla olmayan bir adamım. Sinemaya ya da tiyatroya gidilecekse giderim, gezilecekse gezerim.

Fenerbahçe de en az bizim kadar güçlü

Lig şampiyonluğu için hangi takımlarla yarışacağınızı umuyorsunuz?

Bizim kadromuz henüz çok yeni. Transferler arka arkaya gelince sansasyon yarattı, beklentiler arttı. Esasında Fenerbahçe, hem Türkiye hem de Euroleague için yeterli bir kadroya sahip. Ayrıca Galatasaray da iyi bir takım kurdu.

Koç Ufuk Sarıca’nın Anadolu Efes için deneyimsiz olduğunu savunanlar var...
Geçen sezon Ufuk Hoca’nın iyi bir koç olduğunu gözlemlemiştim. Ancak çalıştıkça onun aynı zamanda iyi bir antrenör yani eğitmen olduğunu gördüm. Ekip çalışmasına da yatkın. Yardımcıları Ekrem Memnun, Tomislav Mijatovic ve Mehmet Kabaran’la uyumlu çalışıyor.

Politik konuşmuyorum emeğe saygı gösteriyorum

Yorumculuk yaptığınız dönemde sizin için ‘çok politik konuşuyor’ diyenler vardı. Böyle düşünenlere nasıl bir cevap verirsiniz?
Benim maç yorumlarken çok eleştirmediğimi, sert çıkışlar yapmadığımı söylüyorlar. Doğru... Çünkü benim için emek çok önemli. Basketbolda şunu öğrendim; doğru bir tane değil. Sen doğru bildiğini yapsan da, o yanlış olabiliyor. Karşındaki senden daha doğrusunu yapabiliyor. O zaman insanların emeğine saygı duyuyor ve aklına gelen ilk kelimelerle saygısızca eleştiremiyorsun.

Basketbolcu değil antrenör olabildim çünkü boyum 1.69!

Hocam, beni mazur görün ama fiziğiniz basketbola hiç müsait değil... Boyunuz çok kısa! Buna rağmen nasıl basketbol oynadınız ve antrenör oldunuz?
Ankara’da ODTÜ’nün çok başarılı bir altyapısı vardı. 15-16 yaşlarında iken bütün arkadaşlarım orada oynadığı için basketbol oynamaya heveslendim. Seçmelere girdim ama kazanamadım. Çünkü minnacık bir çocuktum ve büyük bir yeteneğim de yoktu. Ama ben, seçilmemiş olmama rağmen ertesi gün antrenmana gittim. Koç geliyor, “Sen seçilmedin, git köşede otur” diyor, gidiyorum oturuyorum. Ertesi gün tekrar aynısı... İlk önce garipsediler her gün aynı saatte anrenmana gitmeme, ama zamanla alıştılar. Bütün takım arkadaşım oldu. Derken, takımın içine nüfuz ettim! Ve bir gün kar yağdı, 9 kişi geldi idmana. O gün sahaya girdim. Giriş o giriş. Ama daha sonra basketbolun benim için en yanlış spor olduğunu anladım. Boy 1.69, ayakkabıyla 1.70! Basketbolcu olamazdım. Sonra ODTÜ’deki ağabeylerimin tavsiyesiyle antrenörlük kurslarına gidip antrenör oldum.

Kulübün altyapısında da operasyon yaptık

Anadolu Efes’te bir yeniden yapılanma operasyonu başlattız. Bu yöndeki çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Öncelikle kulüpteki ortamdan çok memnun olduğumu söyleyebilirim. Alt yapıda çok ciddi bir yapılanmaya girdik. Bu konuda hem Engin Özerhun’dan hem Menderes Gümüşdal’dan hem de Tamer Oyguç’tan büyük destek gördüm. Genellikle bu tip organizasyonlar değişime direnirler ama burada tam tersi oldu.

28 yaşında A takım çalıştırmaya başladım

Profesyonel koçluğa nasıl başladınız?
ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra, ODTÜ’nün o zaman Birinci Lig’de olan takımını çalıştırdım. Daha sonra 28 yaşında iken, dönemin en iyi takımlarından Çukurova’nın antrenörlüğünü üstlendim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!