Ölüme kadar genç kalmanın peşinde

Güncelleme Tarihi:

Ölüme kadar genç kalmanın peşinde
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2003 19:52

Hiç kimse yaşlanmak zorunda değil. Yaşlılık, bedensel ve zihinsel gerileme, ölüme kadar hastalık demek. Sayısız kitap, web sayfası ve dergiden yansıyan önermeler işte böyle. Ve hepsi de yeni trendi övüyor: Yaşlılığı önleme (Anti-Aging), doktorlar ve özel kliniklerin sunduğu terapiler ve kulağa hoş gelen isimli şirketlerin ‘yaşlılığı önleme tıbbının’ yaygınlaştırılması... Önerilenler genelde yararları tartışmalı olan hormon kürleri.

Ülkemizde de bu tip doktorlar revaçta. Hatta, yaşlılığı önleyebileceğini asvunan büyük sağlık stüdyoları açılmaya başlandı.

Bu konudaki gelişmeleri eleştiren doktorların aklına gelen ilk sözcük ‘para tuzağı’. Çünkü yaşlılıkla mücadele oldukça masraflı. Bununla birlikte tıp eğitiminde yaşlılığı önleme programı bulunmuyor, dolayısıyla da ‘Yaşlılığı önleyen doktorun’ mesleki uzmanlığı geçerli değil. Yani tıp biliminde böyle bir uzmanlık yok! Çünkü yaşlılığı önleyici terapilerin hiç biri bilimsel olarak kanıtlanabilmiş değil. En azından çok azının etkili olduğu görülmüş.

Soruyu belki farklı yöneltmek gerek. Yaşlılığı önlemekten çok,

Yaşlılığın normal olmadığını savunan German Society of Anti-Aging Medicine müdürü Alexander Römmler (jinekolog ve erkek hastalıkları uzmanı), yaşlılığı durdurmanın akılcı olduğunu düşünenlerden.

Ona göre evrim, insanın bir otomobil gibi eskimesini öngörmemekte. Ölümü engellemek mümkün olmasa da hastalıklara teslim olmak zorunda değiliz.

Yaşlılık normal mi?

Önemli olan yaşlanmayla mücadelenin şarlatan ya da üfürükçüler tarafından değil doktorlarca yapılması. Bu yüzden de ‘yaşlılığı önleyen doktorlar’ yetiştiren akademilerin kurulmasını bekliyor.

Römmler ayrıca libido kaybıyla kendilerine başvuran hastaları iyileştirmeyen doktorları da eleştiriyor. Birçok doktor testosteron seviyesi normal olan hastasını ‘sağlıklı bir enkaz’ olarak evine gönderiyor. Buradaki hata doktorun DHEA eksikliğini dikkate almaması. ‘Dihydroepiandrosteron’un birçok yaşlılık sorununa iyi geldiğini sanıyor: örneğin kemik yoğunluğundaki azalma, gece terlemesi, uyku bozukluğu, yüksek kalp enfarktüsü riski vb. Demek ki doktorlar DHEA takviyesinden kaçınmamalı.

Farklı görüşler var

Fakat tam da bu konuda farklı görüşler yansımakta. Amerika’daki Mayo Kliniği, DHEA’nın karaciğere zarar verebileceğini, kalp enfarktüsü riskini yükseltebileceğini hatta kansere yol açabileceğini söylüyor. Alman Eczacılar Gazetesi (Deutsche Apotheker Zeitung) ise prostat kanseri tedavisi gören bir adamda yüksek hormon takviyesine bağlı olarak kanserin yeniden uyandığını bildirdi.

Aslında DHEA maddesi Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından 1985 yılında yasaklanmıştı. Fakat bugün aynı madde market raflarında tamamlayıcı besin maddesi olarak sunulmakta.

Endokrinoloji uzmanı Rolf-Dieter Hesch hiçbir etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle hastalarına DHEA maddesi önermese de diğer hormonları özellikle de erkeklere tavsiye ediyor. Çünkü kadınların, kemik kırılmasının östrojen hormonuyla önlenebileceğini öğrendikleri gibi erkeklerin de hormon kullanımında bilinçlenmelerini istiyor. Hesch’e göre erkekler iyi tedavi edilmedikleri için hastalıklı yaşıyorlar.

Hormonların olumsuz yönlerinden biri ilerleyen yaşlarda bedende git gide azalıyor olmaları. Bunlar testosteron, DHEA, büyüme hormonu ve melatonindir. Anti-Aging Birliği’ne göre hormon seviyesindeki düşüş yaşlanma ve hastalık nedeni. Bunlar takviye edildiğinde yaşlanma süreci durdurulabilir. Örneğin testosteron, prostat büyümesini önlemesi dışında damarlara elastikiyet kazandırmakta ve cildi gerginleştirmekte.

Peki 70 yaşındaki bir kişinin bedeninde 30 yaşındaki bir insanda olduğundan daha az testosteron bulunduğunda bu gerçekten de bir eksiklik mi?

Denklem basit, ama...

Bu soruya hayır yanıtını veren birçok endokrinoloji uzmanı, yaşlılığa bağlı bir normun bulunduğunu ve testosteronun bu norma uygun olarak verilmesi gerektiğini söylerken, Hesch, hormon değerlerinin insandan insana değiştiğini ve yaşlılığa bağlı normların dikkate alınmasını dogmatik buluyor.

Bu yüzden de hastaların yaşlarından bağımsız olarak hepsine aynı oranda üstelik diğer doktorlardan birkaç nanogram daha fazla testosteron hormonu yazıyor. Peki yan etkiler? Hesch, testosteron kremleriyle maksimum doz aşımının önlenebileceğini öne sürüyor.

Henüz bilinmiyor

Bonn Üniversitesi Endokrinoloji Bölümü’nden Dietrich Klingmüller ise bu konuda yeterli araştırmanın bulunmadığını, örneğin hormon takviyesinin kanser üzerindeki etkisinin de henüz bilinmediğinin altını çiziyor.

Bazı araştırmalar östrojen takviyesinin kadınlarda meme kanseri riskini yükselttiğini göstermiş. Ancak erkeklere yönelik klinik veriler eksik. Örneğin büyüme hormonu: İlerleyen yaşla birlikte hormonun azalması doğru ama buradan yola çıkılarak büyüme hormonu takviyesiyle yaşlanmanın önlenebileceği düşüncesi yanlış. ‘Ve yan etkilerinin bilinmeyişi, bunların olmadığını göstermez’ diyor Klingmüller.

Hesch, ilginç bir biçimde araştırmalara genel bir kuşkuyla yaklaşıyor. Araştırmalar, sadece klinik deneylerle kanıtlanabilen sonuçlara inanan ve bunları ‘dogmatik’ değerlere oturtan doktorlar içindir diye yazmış kitabında. ‘Oysa araştırmalarda insandan insana değişen doğal düşüşler göz ardı edilmekte.’

Bireysel tıp

Bu değerlendirmesiyle bilimsel alışkanlıkları bir kenara bırakarak kendi tanımlamasına göre ‘bireyselliğe dayanan’ tıbba yöneliyor. Yan etkilerden korunmak için de tedavi edilenler devamlı izlenmelidir diyor.

Doktorun bireysel tedavi düşüncesi büyük ilgi görüyor. Yaşlılığı önleme tıbbı bir yerde yaşlılıktaki durumları hakkında kendi kararlarını alabilecek insanlara yönelik ‘Lifestyle tıbbının’ görevini yerine getiriyor.

Sonuçta modern insan, sigorta kuruluşlarından ve uzman doktorlardan bağımsız olarak da iyileşmenin yollarını buluyor. Alternatif tıp ya da psikoterapi tedavisi de mesela hastalar tarafından ödenmekte.

Riskler var

Ancak yaşlılığı önleme terapilerinde uygulanan hormon kürlerinin uzun vadede organizma üzerinde ne gibi etkiler bırakacağı henüz ayrıntılı olarak araştırılmamış.

Hesch’in yaşlılığı önleme tedavisi ayda 50-250 Euro’ya mal oluyor. Bu hiç de pahalı değil diyor Hesch, sigara içenler de en az bu kadar para harcıyorlar üstelik yaşlılıklarında sigorta kuruluşlarına daha pahalıya mal oluyorlar.

Peki akademisyen doktorlar ne diyor bu konuda? ‘Yaşlılık sürecinin önlenmesi ve tedavi edilmesi henüz kanıtlanmış değil deniyor’ Deutsche Aerzteblatt dergisindeki bir raporda.

Die Zeit- Wissen’deki habere göre, DHEA ile elde edilen başarılı sonuçlar da kuşkulu. Ayrıca büyüme hormonundan, DHEA ve melatonine kadar tüm hormon takviyelerinin riskleri yeterince bilinmiyor. En azından klinik çalışmaların dışında uygulanmayacak kadar...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!