Liverpool futbol tarihine şiddetin adı olarak geçti

Güncelleme Tarihi:

Liverpool futbol tarihine şiddetin adı olarak geçti
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2003 01:52

Liverpool, holigan taraftarları nedeniyle şiddetin ta kendisi olarak nitelendiriliyor. 1985'te Juventus'la Belçika'da oynadığı maç sırasında, futbol tarihinin en büyük facialarından biri yaşanıyor.

İskoçyalı Celtic ise barışın simgesi. Futbolda şiddeti önlemek üzere kurulan Tartan ordusuyla, diplomasi konusunda da sınavı geçiyor. Kaderin cilvesine bakın ki, centilmenlik andı içmiş Celtic, şiddeti temsil eden Liverpool ile UEFA Kupası çeyrek finalinde şimdi karşı karşıya!

Liverpool: Şiddetin Adı, ama İnsan Haklarının Takımı!

Juventus: 1, Holiganlar: 39!

1985 Avrupa Kupa finali. İtalyan Juventus ile İngiliz Liverpool, Brüksel Heysel Stadı'nda final maçına çıkıyor. Juventus topu Liverpool ağlarına gönderince, Heysel Stadı'nda futbol tarihine geçen büyük facia yaşanıyor.

İngiliz taraftarlar, holiganlar, stadyumu birbirine katıyor. Sonuç çok dramatik, çıkan olaylarda tam 39 kişi can veriyor. Ve Avrupa kupaları İngilizlere uzun süre kapanıyor.

Holiganlar bundan hiç ders almıyor. Avrupa onlara kapalı iken, 1989'da Sheffield'de İngiltere Kupa maçında, Liverpool taraftarlarının çıkardıkları olaylarda, bu kez 96 kişi hayatını kaybediyor.

Liverpool, futbol tarihine şiddetin adı olarak geçiyor. Ancak, çok çarpıcı bir çelişkiyi de kendi içinde taşıyarak.

HOLİGANLARA ÖNLEMLER

Önce toprak geliyor, sonra futbol kulübü!.. Tam sanayi kapitalizminin mantığına denk düşüyor. Takımın 1892'deki kurucusu John Houlding, zengin bir toprak sahibi. Bölgesinde Everton Kralı olarak anılıyor, yerel politikada çok etkili. Toprağı, futbol sahasını ve kulüp binasını o veriyor, ama sanayileşmenin de farkında. Topraktan sanayiye geçişte, Liverpool da tarlada top koşturan bir guruptan, ciddi bir kulübe dönüşüyor.

Yüzyıl boyunca, Liverpool kapitalizmin her aşamasına ayak uyduruyor. Örneğin, son olarak günümüzde, halka açılmak, hisse senetlerinin borsada kote olması, sponsorluklar, reklamlar, her şey çağdaş bir yönetimle ele alınıyor.

Ancak, holiganları önleyemiyor. Bunun üzerine üç önemli önlem alıyor. Biri pratik, diğeri uzun dönemli, sonuncusu ise bilimsel.

Pratik önlem, bilet fiyatlarını arttırmaktan geçiyor. Holiganlar gelir düzeyi düşük, eğitimi kıt bir kitle. Bilet fiyatları artınca, maçlardan ayakları kesiliyor. Yani, İngiltere'de taraftar profili değişiyor.

İkincisi, Liverpool kendi Anayasası'nı hazırlıyor. Şu satırlara bakın:

''Renk, ırk, dil, din, cinsiyet farkı olmaksızın Liverpool Kulübü her insanın kendini geliştirmesine, uluslararası buluşmalara, herkesi iş sahibi kılmaya, her türlü iç ve dış yasal bağlantılara ve herkese eşit fırsat tanımaya açıktır. Bu kurallar, kulüp yönetimi, üyeleri, taraftarları ve müşterileri için de geçerlidir.''

Kulüp Anayasası değil, sanki İnsan Hakları Bildirgesi!..

BU YILIN FAVORİSİ

Bilimsel önlem ise, üniversiteden geçiyor. Bugün dünyadaki üniversiteler içinde, Futbol Bölümü bulunan tek yer, Liverpool Üniversitesi'ne bağlı Sosyoloji Fakültesi. Akademik açıdan futbol okutuluyor, futbol üzerine MA ve doktora yapılıyor.

Bunların dışında, ırkçı karşıtı akımlar ve uyuşturucu alışkanlığıyla mücadele gibi seminerler düzenliyor. Fair play kuralını, futbol sahasından okullara ve eğitimin temeline taşımayı hedefliyor.

İngiltere futbolun beşiği ise, Liverpool onun ilk bebeği ve şimdi evin en büyük oğlu! Zaten o nedenle de, hem kendi liginde, hem de uluslararası alanda birçok başarıya imza atıyor. Avrupa Şampiyon Kulüpler ve Avrupa Kupalarında şampiyonluklara sahip, deneyli bir takım. Şu anda tam anlamıyla enternasyonal nitelikte. Senegal, Çek, Norveç, Alman, Hırvat, İrlanda, Fransa, İsviçre ve Polonya'lı futbolcular oynuyor. UEFA Kupası'nda bu yıl Liverpool favori gösteriliyor.

FUTBOLUN DİPLOMATLARI: CELTIC

Kiliseden diplomasiye

Ruhlarını hayatta iken Celtic'e armağan ediyor Katolik İskoçyalılar! Çünkü, Celtic Glasgow'da St. Mary Kilisesi'nde kuruluyor.

1880'ler... İskoçya iki olayın baskısı altında. Biri yoksulluk, diğeri Katolik-Protestan çekişmesi. Dinsel çekişme, yoksullukla bir araya gelince, şiddeti doğuruyor.

1887'de İskoç Katolikleri bir araya geliyor ve hem yoksulluğu, hem dinsel çekişmeyi önlemek üzere bir futbol takımı kuruyor. Celtic varlığını, bu iki olaya borçlu!

Gerçi, çok daha sonraları kilise ruhunu unutuyor ve komşu İngiliz takımlarına gözdağı vermek üzere, zaman zaman onun da şiddeti seçtiği oluyor. Ama, başlangıçta ve bir bütün olarak özünde, İskoçya'da barışın simgesi. Celtic maçları, Katolik ve Protestanlar'ın barış içinde yan yana oturduğu maçlar.

İlgi öyle büyük ki, Celtic ve sonra kurulan diğer kulüplerle maçlarda stadyumlar tıklım tıklım. Bu ilgi bir rekora imza atıyor. 1937 yılında Hampden Park Stadı'nda İskoçya Kupa finalinin oynandığı Celtic-Aberdeen maçına tam 146 bin seyirci geliyor. Avrupa'da bir ülkede, bir lig maçında, bu seyirci sayısına 66 yıldır, yani bugüne kadar bir daha ulaşılmış değil.

Celtic kilisenin katkısıyla, bu ilginin hakkını veriyor. İskoç Ligi'nde 49, İskoç Kupa'sında 31 şampiyonluğu var. İskoç Ligi on iki takımdan oluşuyor. Kendi aralarında, bizdeki gibi, yılda iki kez değil, dört kez karşılaşıyorlar.

Avrupa Kupalarında da fırtına gibi estiği ve şampiyonluklar kazandığı yıllar var. Avrupa kupalarına tam 39 kez katılıyor. Uluslararası deneyi ve alışkanlığı hayli fazla.

TARTAN ORDUSU

Camlar şangırrr aşağı, masalar, sandalyeler havada uçuşuyor, kırık bardaklarla birbirine saldıran saldırana. Bir değil, birkaç bar yerle bir! Londra Trafalgar Meydanı, 1996 Nisan'ı. Bu kez İskoç fanatikleri işbaşında!..

İskoçlar İngilizler'le maç yapıyor. Maçtan önce, çeşitli kentlerden gelen İskoç fanatikleri, İngilizler'in gözünü önce barlarda korkutuyor!.. Ve İngiltere ile İskoçya arasındaki şiddet böyle tahrik ediliyor.

İşte, Tartan Ordusu'nun işlevi böyle artıyor. 1990'ların başında, kendilerine Tartan Army diyen bir gurup ortaya çıkıyor. İskoçya'da mavi yakalılarla beyaz yakalıların koalisyonu. Bir anlamda, Marks'ı doğrulayan, çalışanların sınıfsal birlikteliği. İster büroda koltuğunda oturan şef, ister makina başındaki işçi olsun, ailesinde ve toplumda yaşadığı hayal kırıklarını, geçim zorluklarını Tartan Ordusu üyeliği ile gidermeye çalışıyor.

Tartan Ordusu aynı zamanda İskoç taraftarlarının da koalisyonu. Yani, sadece Celtic taraftarları değil, İskoç ligindeki diğer takımların da taraftarlarından oluşuyor. Ama, orduda Celticliler ön safta.

Heysel... Sheffield... Holiganlar... Bu olaylar İskoçları çok etkiliyor. Komşu İngilizler'in futboldaki şiddeti nedeniyle, sanatta, politikada, sosyal alanda diğer ülkeler tarafından dışlandığını farkediyor. İskoçya'daki birkaç şiddet eylemi üzerine, Celtic'in başını çektiği bir ordu işi üstleniyor.

Tartan Ordusu böyle doğuyor. Bir anlamda futbolun büyükelçileri, futbolun diplomatları. Ülke ülke dolaşarak, hele dünya ya da Avrupa şampiyonalarında, kendi organizasyonlarıyla, futboldaki centilmenliği gösteriyor. Celtic'li bir Tartan Ordu üyesi, ''ben koyu bir taraftarım, ama şiddete, küfüre, kavgaya çok karşıyım'' diyerek, ortalığı yatıştırıyor. Gezilerinde gördükleri fanatikleri tedavi için, yanlarına psikologlar, korunmak için ise, sivil polisler alıyorlar.

DEMOKRASİNİN SİMGESİ Boavista

İngiliz sömürgeciliğine reddiye

Portekiz'in en eski kulübü. Aynı zamanda Portekiz'e profesyonel futbolu da getiren takım Boavista. 1903'te Boavista'yı kuran Londra'daki bir avuç İngiliz tüccar ile onların Londra'daki işbirlikçisi Portekizliler. İngilizlerin amacı, İberik Yarımadasına inmek ve Portekiz'i sömürmek. Eh, fena mı olur, Portekiz'e o dönemde halk tarafından ilgi görmeye başlayan futbolla girmek? Ancak, yıllar birbirini kovalarken, İngilizler'in düşü yarıda kalıyor. Bunda biraz da, Portekiz'in yıllar yılı Diktatör Salazar altında inlemesinin de etkisi var. İlk takım olmasına rağmen, Boavista'nın hem Portekiz Ligi'nde, hem de uluslararası alanda başarısı pek yok. Bu yılki UEFA kupası, Boavista'nın ilk uluslararası deneyi. Ama, çeyrek finale kadar çıkıyor.

Boavista, aynı kentin diğer takımı Porto'nun gölgesi altında eziliyor.

Bir de asıl Benfica efsanesi! Diktatör Salazar ve Portekiz burjuvazisi yıllarca Benfica'nın başarısı için para döküyor. İspanya'da Diktatör Franco'nun göz bebeği Real Madrid'e karşı, Salazar'ın Benfica'sı! İberik Yarımadası'nda ve Avrupa'da yarış, Real Madrid ile Benfica arasında. O nedenle, Portekiz'de diğer takımlar kendilerine hayat hakkını çok zor buluyor. İngiliz sömürgecilerden kurtulan Boavista, Salazar fırtınasına yakalanıyor. Ne zaman ki, Salazar çok şükür sizlere ömür, Portekiz demokrasiye geçiyor, Portekiz'de diğer takımlar da kendilerine gelmeye başlıyor. Boavista, Portekiz'deki demokrasinin çocuğu gibi!

YARIN: PANATHINAIKOS, PORTO, MALAGA
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!