Yeşilçam’ın ‘tutunamayan’ kadınları

Güncelleme Tarihi:

Yeşilçam’ın ‘tutunamayan’ kadınları
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2011 23:44

Ah, suçsuzken de caniyken de yalnız ve yanlıştır ya insan, büyük usta! Buna kadını ve kadınsızlığı da ekleyince her şey büsbütün Yeşilçam ve sinemalar olup beri geliyor işte; tıpkı senin Eski Sinemalar ve diğer bütün şiirlerinde olduğu gibi.

Haberin Devamı

Nâzım Hikmet’ten sana, Cahit Irgat’tan Barış Pirhasan’a, Nüvit Özdoğru’dan Murathan Mungan’a, Onat Kutlar’dan İsmail Kılıçaslan’a, Refik Durbaş’tan Ömer Aksay’a, Orhon Murat Arıburnu’ndan kendime sinema şiirleri yazıp, kadını uzun metraj imgelerle öldüren kaç şair varsa her birini bir film, üç şiir, bir de ben öldürmek isterim! Ah değil mi ki, her aşk bir erkeğin değil de bir kadının cenazesini kaldırmaktır! Sana sonsuz saygımla ve Arzu Okay’dan yana iç kırıklığımla, her ikiniz de ihanet saymayın uzaktan uzaktan ‘On Tutunamayan Kadın’ içimi ikinize birden anlatmamın sırası şimdi! Yenilirken ve ölürken çok kişidir ya insan, işte ben şimdi öyleyim.
TÜRKİYE GÜZELİ SEÇİLMİŞTİ
Yardım ediniz de içime Mine Mutlu (d. 1948) ile başlayayım! 18 Eylül’de ikimizden başka kimse ölmemiştir; ah, kalp bir yaştan sonra işe yaramaz! 1967’de ‘Türkiye Güzeli’ seçilmiş bir yüz, ne kadar ölse de biraz gençtir herhalde. Kadın Severse’den Kaderimsin’e, Ala Geyik’ten Öldüren Aşk’a, Her Günaha Bir Kurşun’dan Beş Tavuk Bir Horoz’a; hele bir söyleyin Ekrem Bora, Cüneyt Arkın, Ahmet Mekin rol şefkati ağabeylerim ve Ayhan Işık, Sermet Serdengeçti sinema fânilerim Mine’nin ağzı, boynu, elleri nasıldı?! Ah, solgun gül ‘veda korkusu’dur aslında her insan! Parantez içine ölümünü tarih diye düşmüyorum.
BEYAZPERDEYİ DOLDURAN KADIN
Ah, Oscar Wilde “Her insan öldürür sevdiğini” sözünü senin için söylemiş olamaz Feri! Sen ki Feri Cansel (d. 1944) yirmi yıl var su ve kanla yıkanmış bıçaksın bende. Yirmi beş yıl var, bendeki üç filmini Bir Çirkin Adam (üç sinema insanım Yılmaz Güney, Nihat Ziyalan ve Süleyman Turan’la aynı filmde buluşmuş olman bugün bile içimdeki heyecan!), Ali Baba ve Kırk Haramiler (seni en çok Sadri Abi sevmiştir, bizler değil) ve Satılık Kadın... Ne zaman bu üç filmi senle hatırlasam içimdeki sinemaları tersine akıtırım. Turist Ömer serisi filmler bir yana, Anahtar Deliği adlı filmini bile en az ellerin kadar severim. Parantezi kapatmadığıma göre sen de yaşamaktasın elbette. Ellerinin ve ağzının ısısına, gözlerinin hararetine hâlâ inanıyorum! Attilâ ağabeyim isterse sonsuza dek kızsın, senin kadar beyazperdeyi büsbütün dolduran bir kadın bir daha gelmedi Feri! Beni ve kalbimi bağışla...
ONU EN ÇOK UYUŞTURUCU SEVDİ
Bir yerlerden beni duyuyor olabilir mi Türk sinemasının en masum kızı sevgili ay Melek! Necati Cumalı ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ demiş ya, Melek de böyle bir yapıtın sinema uyarlamasında oynama isteğiyle yanıp tutuşmuş mudur acep! Yanılmıyorsunuz Melek Ayberk’ten (d. 1959) bahsediyorum; sinema okumuş ya da sinema tutkunu biri çıkıp da ben böyle bir oyuncuyu duymadım bile derse onu alnından vururum! Sinema okuyup da Yeşilçam’a geldiğinde şaşkaloz olan çok insan gördüm. Sevgili Melek Ayberk’in 1974 Saklambaç Sinema Güzeli seçildiği zaman gözümün önünden hiç gitmedi, gitmez de! Ankaralı bir anne ile Karadenizli bir üvey babanın kızı olarak Yeşilçam’a eşarplı gelen tek güzel sanırım odur. Eşarplı güzelleri kimse sahici sevmez ya onu en çok esrar ve eroin sevdi bu yüzden! Benim hiç bitmeyen filmlerimden biri olan Arzu’da hiç eksilmeyen Hülya’ydın sen. Kısa ömrüne ve sınırlı filmlerine rağmen, jöndam olarak en çok Tamer Yiğit ve Serdar Gökhan’a yakıştın nedense! Seni, sinemamızın yaşayan Allah’larından biri olan Memduh Ün ‘Cellat’ filmini bir daha başa sarsa ve bir de o anlatsa keşke! Hele senin için değil ömrümün parantezini, hiçbir parantezi kapatamam.
SİNEMA ZEHİRLİ KURTTUR
Ah, sadece Güneş Tekrar Doğacak bile desem beni bir yerlerden duyacaksınız Zuhal Hanım! Babamın kayıp filmlerinden biri olan bu filmde içime Sürmene bıçağı gibi düşmüştünüz; sizin yerinizi Amansız Yol dahil Zuhal Olcay bile dolduramadı. Ben ki, kadınlarımı gidip gidip iki sinema insanıma sorardım: Atıf Yılmaz ve Tunç Başaran’a. Siz bende biraz da Tunç Abi hatırasısınız! 1968 Miss Turkey Sinema Güzeli Zuhal Aktan’dan (d. 1952) söz ediyorum elbette. O yarışmanın bir başka güzeli Mine Kürkçüoğlu’ydu sanırım, nam-ı diğer Mine Vargı! Sinema zehirli kurttur her zaman, sonsuza dek öldürür ve ebediyen yaşatır birilerini. N’olur şu üç filmden ötürü Ölünceye Kadar, Kaçak, Silah ve Namus için ölmedim, yaşıyorum deyin Zuhal Hanım!
TÜRK SİNEMASININ JANET LEIGH’İ
Sinemdeki siyah beyaz her fotoğrafınız nasıl bıraktıysanız öyle yaşıyor bende Piraye Hanım! Sizi ne zaman hatırlasam, gözlerime sinemamızın Oğuz Atay’ı Alp Zeki Heper gelip yüzüme oturur. Bu kızı da duymadım demeyin, Piraye Uzun (d. 1949) Türk sinemasının Janet Leigh’idir; aksi durumda ben değil de Heper ya da Alpay Ziyal yedi ceddinizin altısını öldürür! Sevgili Piraye! Hani Haydut’tan vazgeçtim, Türk sinemasının kayıp başyapıtı Soluk Gecelerin Aşk Hikâyeleri’nin sende kopyası olabilir mi?
SENİ TEZ GÜNDE BULMALIYIM
Ey arkadaş! Ah arkadaş! Arkadaş, Kara Çarşaflı Gelin, Bir Gün Mutlaka ve Güneşli Bataklık filmleri ve bunca hikâyen için seni tez günde bulmalıyım, ey arkadaş! Doğru tahmin ettiniz Semra Özdamar’dan (d. 1956) söz ediyorum; Yeşilçam’daki bütün kızlarımı sırf ona benzesin diye kazandım! Yılmaz Güney ve sen nasıl da içime yakın tuhaf bir arkadaşlıktınız!
FATMA HANIM’I KİM TANIR?
Ah Fatma Hanım, n’olur beni bağışlayın! Sizi ve fotoğraflarınızı çok ihmal ettim, doğal olarak filmlerinizi de. Yeşilçam’a yeniden ofis kurup duvarları resimlerle süslersem, başköşeye sizin resminizi asacağım, söz; içimin kaç Yeşilçam köşesi varsa kıskanacak biliyorum, varsın olsun! Oysa ki, bir Yücel Uçanoğlu filmi olan Yabancı’daki yüzünüz benden hiç mi hiç gitmemiştir. Ah Fatma Bilgen’i ağabeylerimiz bilir de Fatma Belgen’i (d. 1949) bilse bilse bendeniz bilebilirim zûl ve nâçizâne! Ah, yüzünüz ne yapsam aklımda!
YEŞİLÇAM AHLÂKININ TEMSİLCİSİ
Seni sonsuza dek hatırlamak için Irmak filmi yeter de artar be Aysun Hanım! Söz sana gelmişken, sinemanın Allah’a şirk koşma sanatı olduğunu düşünmüşümdür hep! Böyle düşününce de sen dahil birçok insanı yaratan Ö. Lütfi Akad benim gözümde uzaktan uzaktan hâlâ bir Allah’tır! Onun karşısına, pardon katına toplasan iki kez çıkmışımdır; üçüncü kez çıksam ellerimden ayak bileklerime her yerim titrer. Size Aysun Güven’i (d. 1954) takdim edeyim öyleyse: Hâlâ Yeşilçam ahlâkı diye bir şey varsa, bu ahlâk anlayışı biraz da o ve benzerlerinin yüz ve kalp resmidir! Ben Irmak’tan Evde Kalmış Kızlar’a, İnce Memed Vuruldu’dan Dar Geçit’e gidip gelip ara ara Aysun Güven hatırlarım! Sahi, gidip gidip gelmeleriniz ve gözle kalp mesafesi aralarınız nerde sizin!
‘DENİZ’ YETİMLİĞİ
Ne bana ne aşka her şeyi sor, ama ‘gençlik’ denen ateşi sorma! Herkes bir yerde pembe bir Yeşilçam yetimidir. Bugünkü yetimliğimin iki tarafı şiir ve sinema, ‘Deniz’ yetimliğidir. Şiirim yer yer Deniz Gezmiş’e benzese de, sinema yetimliğim ince uçlarından Kader Arkadaşı Deniz Akbulut (d. 1965) yetimliğidir biraz. Şair ve sinemacı ne kadar abim varsa, yengisi de yenilgisi de bir yerde Deniz’den, denizlerden ötürüdür, bilirim.
Ah, kadınlar ve Yeşilçam!... ‘Mihriban’ tadında daha nice unuttuğum kadın var... Sinema ve şiir ömrümün sustukları ve n’isyanı giderek birer ağır yük içimde. Beni aklınıza getirin. Yeşilçam’ı ve kadınlarını unutmayın, lütfen!

Haberin Devamı

ESKİ SİNEMALAR

Haberin Devamı

 karanlığa dağılan o çocuk ben miyim
 beni mi kovalıyor tabancalı adamlar
 ıssız sarayların güngörmez prensiyim
 yalnızlığımı belki de aşk tamamlar
 bilmek zor hangi filmin neresindeyim
 ne yapsam içimde o eski sinemalar

 galiba tahtabacak korsan gemisindeyim
 prensesler cariyem akdeniz bana dar
 günlerdir teksas’ta eşkıya izindeyim
 hızlı tabanca çeken üstüme kim var
 tarzan zor durumda yetişmeliyim
 ne yapsam içimde o eski sinemalar

 kanlı bir sarışınla şanghay trenindeyim
 takma kirpiklerinde hülyalı dumanlar
 yabancılar lejyonu’nda fransız teğmeniyim
 belki harp divanından idamım çıkar
 bitmiyor nedense başlayan hiçbir film
 ne yapsam içimde o eski sinemalar

Haberin Devamı

Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 – 11 Ekim 2005)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!