Yaptığım, sanatla zanaat arasında bir şey

Güncelleme Tarihi:

Yaptığım, sanatla zanaat arasında bir şey
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2006 00:00

Tardu Kuman, tarih hocası bir babanın felsefe mezunu oğlu. Uzun süre Fransa ve Yunanistan’da yaşayan Kuman, felsefe okumasına rağmen çocukluğundan beri ilgisini çeken tasarım işiyle uğraşıyor. Hurdadan dekoratif ürünler, ahşaptan masif mobilyalar tasarlıyor.

Kesmeye kıyamadığı ağaçlara ise ayak takarak mobilyaya dönüştürüyor. Tardu Kuman yaptığı işi, "sanatla zanaat arasında bir yerde" diye tanımlıyor. Galatasaray’daki Stoa isimli dükkanında çalışmalarını konuştuk.

Tasarıma nasıl başladınız?

- Küçüklükten beri ilgim vardı. Kendim için çeşitli objeler üretiyor, zevkli bir uğraş olarak görüyordum. Yunanistan’da yaşadığım dönemde avukat arkadaşım Panayotis Kanekalis’le birlikte mobilyalar yapmaya başladık. Yaptıklarımız satılmaya başlayınca da benim için yan işe dönüştü.

Aileniz felsefe eğitiminden sonra bu işe geçmenizi nasıl karşıladı?

- Seçimimde desteklediler beni. Genelde, felsefe eğitimi aldıktan sonra akademik kariyer yolu çizmek gerekiyor. Çünkü felsefe yaparak satabileceğiniz bir şey yok.

Çalışmalarınızı anlatır mısınız?

- Çalışmalarımda ahşabın doğallığını öne çıkarıyorum. Bunu yaparken bazen çalıştığım malzemenin formunu koruyorum. Seri üretim yapmıyorum, tek tek objeler üretiyorum. Zaten kullanılan masif ahşap malzemenin, seri
/images/100/0x0/55ea65ecf018fbb8f87d508b
üretime uygun bir standardı yok, kendini sınırlıyor. Mobilyaların ayaklarına kadar her şeyi kendim tasarlayıp üretiyorum. Seri üretim yapmadığım için, isteğe ve elimdeki malzemeye göre beş metrelik ahşap masa da, ufak bir obje de tasarlayabiliyorum.

HURDAYA HAYAT VERİYOR

Malzeme üzerinde ne gibi işlemler yapıyorsunuz?

- Kullandığım ahşaba kaplama veya boya yapmıyorum, olduğu gibi bırakıyorum. Sadece, koruyucu olması için cila sürüyorum üzerine.

Çalışmalarınızın bir bölümüne organik tasarım diyebilir miyiz?

- Evet. Örneğin, güzel bir ceviz ağacı bulduğumda formunu bozmuyorum. Onu kesmeye kıyamadığımda, ufak tefek müdahalelerle, doğal dış çizgilerini koruyarak mobilyaya dönüştürüyorum. Şekle sokmak gerekirse, zımpara kullanıyorum. Ağacın gövdesinde yarıklar varsa, onları da kalayla dolduruyorum.

Yaptıklarınıza şöyle bir bakınca ağaç ve hurdanın öne çıktığını görüyorum. Bunun özel bir nedeni var mı?

- Ahşabı hem seviyorum hem de her türlü çalışma için uygun bir malzeme olduğunu düşünüyorum. Çok sert hatlı değil. Uygun hurdayı ve güzel bir şekilde eskimiş demir parçalarını bulduğumda mutlaka değerlendiriyorum. Demirleri mobilyalara ekleyerek kullanıyorum. Ayrıca deri ve cam da sevdiğim malzemeler arasında.

Malzemelerinizi tedarik ettiğiniz özel bir yer var mı?

- Ağaçları genelde kerestecilerden alıyorum. Ama bazen ceviz ağacı gibi özel izinlerle kesilen ağaçları bulmakta sorun yaşıyorum. Mobilya yapmak için ağaç kestirmem söz konusu değil zaten.

En çok hangi tasarımlarınız ilgi görüyor?

- Masif ahşap masalar, kitaplıklar ve sandalyeler çok beğeniliyor. Son dönemde birbirine geçmeli parçalardan oluşan demonte koltuklar, dergilik, masa ve sehpalar da üretmeye başladım. Bu objelerin nakliyesinin kolay olması da ilgiyi artırdı.

MOBİLYA SEÇİMİ KİŞİSEL BİR HAKTIR

Peki kimler sizden alışveriş yapıyor?

- Marka takıntısıyla değil de kendi beğenisiyle hareket eden, biraz daha entelektüel kesim geliyor bana çoğunlukla. Benzeri bulunmayan objelerin getirdiği sıcaklığı hisseden ve nasıl bir mekan istediğini bilen kişiler bunlar. Yurtdışında bu tarz el emeğiyle üretilen mobilyalar çok pahalı olduğu için yabancılardan da ilgi görüyor.

Aldığınız felsefe eğitimi tasarımlarınıza nasıl yansıdı sizce?

- Felsefe, şüphe barındıran, kurcalamayı ve sorgulamayı öğreten bir eğitim. Tasarımlarıma ne etkisi oldu derseniz, genel geçer olan yerine, kişiye ait objeler üretmemi sağladı.

Mağazanızın ismi Stoa. Kendinizi Stoa’cılara yakın hissettiğiniz için mi bu ismi tercih ettiniz?

- Stoa, sevdiğim bir felsefe ekolü. Stoa’ya göre doğal yaşam, erdem ve bilgelik. Doğal olana değer vermek, yaptığım çalışmalara uygun bir görüş.

Seri üretim hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Dekorasyonda kullanılan objelerin seri olarak üretilmesi tabii ki gerekiyor. Ama çok büyük paralar harcanan marka şıklığı bana komik geliyor. Dekorasyonun hazır satılan, eve giydirilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Şıklık, kişinin kendi beğenisi olmalı. Dekoratöre yaptırılan bir mekanın ne kadar kişiyle ilişkili olduğu şüpheli. Kişinin kendi eşyalarını kendi seçmesinin bir insanlık hakkı olduğunu düşünüyorum.

Sizin için "marangoz" diyenler var. Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?

- Yaptığım işin marangozluk kısmı var tabii. Ama benim farkım, objelere kendimden bir şeyler eklemem. Marangozluk, işin el emeği kısmını, ama tasarımlarım zihinsel çabayı tanımlıyor. Sanatla zanaat arasında birtakım estetik objeler yapıyorum diyebiliriz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!