Vahşi hayvan korkusu

Güncelleme Tarihi:

Vahşi hayvan korkusu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2012 00:00

Uzun ve sıcak yolculuklar beni epey yordu. Geçen hafta evimin en serin köşesine çekilip bol bol kitap okudum. Bu arada bana gelen ilginç maillere yanıt hazırladım. Bu hafta gezi notları yerine değişik bir yazı okuyacaksınız. Konusu: Vahşi hayvanlardan korkulur mu?

Haberin Devamı

Elektronik postam, siz okurlarımdan gelen mektuplarla dolup taşıyor. Bunlardan bazıları yazılarımı övüyor, bazıları eleştiriyor, akıl soruyor, havadan sudan dertleşiyor. Bu hafta size, mektuplardan birini sunacağım. Okurumun derdi “ayı korkusu”. Bununla nasıl başedeceğini soruyor. Kendisi istemediği için adını açıklamıyorum. Mektuptan sonra sizlere, vahşi hayvanlar konusunda birkaç “ukalalık” edeceğim. Yani, “hayvanlar mı vahşi yoksa insanlar mı” konusunu işleyeceğim. İşte mektup:
“Size fikir danışmak için yazacağım konu, büyük bir olasılıkla çok saçma ve komik. Bir gezgin olarak, bu saçma gözüken ama benim için hayati önem taşıyan konuyla ilgili bir bilginiz olabileceğini düşünüyorum. Sorunum, Amerika’da herkesin pek sevdiği, sevimli ve zararsız olduklarını savunduğu ayılar.
Eşim Amerikalı, yılda bir kaç kez Amerika’ya gidiyoruz. Trekking yapmayı, doğa ile başbaşa olmayı çok seviyoruz. Eşim her seferinde patika yollara sapıp, ormanların derinliklerine dalmak istiyor. Ama ayı korkum yüzünden onun isteği bende kabusa dönüşüyor. Bu yüzden, benimle evlendiğinden beri (son 3 yıl) bu keyfini burnundan getirdim. Ormanın derinliklerine doğru yol almaya başladığımızda, bir ayının saldırısına uğrayacağımız korkusu bütün benliğimi sarıyor. Korkunç bir panik yaşıyorum. O güzelim ağaçlar, beni boğacak gibi üstüme gelmeye başlıyor.
Eşim beni teskin etmek için elinden geleni yapıyor ama nafile. Söylediği hiçbir şeyi o an duymuyorum. Böyle olunca da aramızda bir bağrışma, bir kavga-dövüş başlıyor. Mutlulukla çıktığımız gezilerden her seferinde küs dönüyoruz.

Haberin Devamı

EVİNDE OTUR, DİYEMEM

Aynı şey, geçen ay gittiğimiz İtalya’nın Abruzzo bölgesinde de başımıza geldi. Broşürleri incelerken, gittiğimiz yerdeki vahşi yaşamı öğrendim ve kocamı kavga dövüş yarı yoldan geri çevirdim.
Diyeceksiniz ki, “yürüyüşe çıkma... Kocan gitsin sen odada otur.“ Bir yandan korkuyorum bir yandan da kocamla birlikte doğayı keşfetme zevkinden mahrum kalmak istemiyorum. Hem o kadar parayı otel odasında oturmak için mi ödüyoruz?
Bu konuda sizin görüşlerinizi almak istiyorum. Belki de bu korkularımın yersiz olduğu konusunda beni ikna edebilirsiniz. Bu kadar yer gezdiniz, benim gibi ayılardan korkanlara rastladınız mı? Benim korkularıma çözüm olabilecek bilimsel bir kaynak biliyor musunuz? Bu işi bilenlerin, “ayılar sevimli varlıklardır, bir şey yapmazlar” dediğini hiç duydunuz mu? Bu mektubumu okuyunca çok güldünüz mü? Bir çok Amerikalı beni dinleyince kahkahalarını tutamadı da... Bana çözüm bulsanız da bulmasanız da sizi zevkle okumaya devam edeceğim. Hoşçakalın.”

Haberin Devamı

KARŞILIKLI KORKU

Bu mektup bana, doğa gezilerinde karşılaştığım vahşi hayvanları anımsattı. Gezginliğimin ilk yıllarında, doğrusunu söylemek gerekirse ben de çok ürkerdim. Dağ, orman yürüyüşlerinde, çaktırmadan grubun ortalarına geçerdim. Çadır konaklamalarında, böcek kovucu kremler sürmeden, çadırın etrafına zehirli tozlar dökmeden uykuya geçemezdim.
Zamanla korkularımın yersizliğini anladım. Hayvanları gözledikçe, esas korkanların onlar olduğunu öğrendim. Örneğin Alaska’da bir ormanda, koca bir ayıyla karşılaştım. Bir süre birbirimizi süzdük. Tam kaçmaya hazırlanıyordum ki onun ormanın derinliklerine doğru kaçtığını gördüm. Kaz Dağları’nda karşıma çıkan eşek büyüklüğündeki yaban domuzu, beni görünce homurdanarak kaçmıştı.
Bir keresinde de Somali’de, yavrularıyla birlikte yürüyen bir yaban domuzunun fotoğrafını çekmek istemiştim. Objektifi onlara doğru çevirince, ana domuz öfkeyle bana doğru koşmaya başlamıştı. Ondan kurtulabilmek için cipe kendimi zor atmıştım. Yerli şoför, aslında domuzların saldırmadığını, fotoğraf makinemden ürktüğünü, yavrularına zarar vereceğimi sandığı için saldırganlaştığını söyledi.

Haberin Devamı

KÖPEKBALIĞINA İFTİRA

Sualtı gezgini Zafer Kızılkaya, vaktinin çoğunu dünyanın en vahşi ormanlarında, köpek balıklarının cirit attığı sularda geçirir. Bu konuda ne düşündüğünü sordum. Elektronik postama gönderdiği notta şunları yazmıştı:
“Köpek balıkları, kitaplarda ve filmlerde, sualtının canavarları olarak tanıtıldı. Katil damgası vuruldu. İnsanlara her an saldıran hayvan olarak belleklere işlendi. Yılda belki birkaç köpek balığı saldırısı haberi çıktığı halde, her yıl yaklaşık 100 milyon köpek balığının, yüzgeçlerinden çorba yapılmak için katledildiği gerçeği gözardı edildi.
Gerçekte köpek balıklarının insana saldırmak gibi bir amacı yoktur. Yalnız bir tür, Büyük Beyaz köpek balığı, foka benzettiği birkaç sörfçüye saldırmıştır. Suyun altında veya üstünde, insana saldıran canlıların amacı tamamen kendilerini korumaya yöneliktir.”
Jaws filmini sanırım çoğunuz seyretmişsinizdir. Steven Spielberg’in yönettiği bu filimde, dev köpek balığı çevreye dehşet saçar. Bu filmi izleyenler korkudan denize giremez olmuştu. Filme konu olan romanın yazarı Peter Benchley, günah çıkartıp, bu romanı yazdığına pişman olduğunu itiraf etti. “Aslında köpek balıkları, bizim onlardan korktuğumuzdan daha fazla bizden korkar” diyen yazar, tüm insanları bu hayvanları korumaya davet etti.
Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Özetle, hayvanlar zorda kalmazlarsa insanlara saldırmazlar. Onları ürkütmeyin, yaralamayın, yanında yavrusu varken üstüne gitmeyin, yuvasına yaklaşmayın. Daha doğrusu, onları kendilerini korumaya mecbur etmeyin. Canınızı yakmalarını istemiyorsanız, siz de onların canını yakmayın.
Umarım bu yazıyı okuduktan sonra okuyucumun “ayı korkusu” biraz olsun dinmiştir.

Haberin Devamı

ÖRÜMCEK SEVGİSİ

Benim en korktuğum hayvan örümceklerdi. Bunların arasında tarantula denen dev örümcekler ise bana soğuk ter döktürürlerdi. Orta Amerika’ya yaptığım bir gezide, bir yağmur ormanında dolaşırken, ayaklarımın ucunda dev bir tarantula durduğunu gördüm. Onu ezmek, üstünde zıplamak veya gerisin geri kaçmak gibi planlar yaparken, rehberim örümceği avucuna alıp sevmeye başladı. Korkudan donup kaldım. O ise örümceği bana uzatıp “al, sev bir şey yapmaz” dedi. Bunu değil denemek, düşünemezdim bile. Amerikalı bayan meslekdaşım tereddüt ettiğimi görünce, elini rehbere uzattı. Tarantulayı avucuna aldı. Dudaklarına yaklaştırıp sevgi sözcükleri söyledi. Sonra bana uzattı. Utancımdan “hayır” diyemedim. Avucuma aldığım dev örümcek, kıllı bacaklarıyla koluma doğru yürüdü, yukarı çıkmaya başladı. Terden üstümdeki giysiler bile sırılsıklam olmuştu. Biraz daha yukarı çıkarsa, diye korkuyordum. Ama rehber imdadıma yetişip örümceği aldı. Hayvanın göründüğü kadar korkunç olmadığını, kendini savunmak için ısırdığını söyledi.
O günden beri artık küçük örümceklerden hiç korkmuyorum. Onları tutmaktan çekinmiyorum. Ama tarantula korkumu tam yendiğimi söyleyemem.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!