Türkiye’de nefret edilen her şey çok seyredilir

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de nefret edilen her şey çok seyredilir
Oluşturulma Tarihi: Aralık 14, 2012 15:05

“Messi Messi Messi bu adam neyin nesi”, “Evra, 23 çocuklu bir ailenin ferdi”, “Her yerinden öpüyorum Rüştü” ve daha niceleri... Boxer dergisi, Şampiyonlar Ligi’nin uzun yıllar sunuculuğunu yapan, aklımıza kazınan futbol repliklerinin altında imzası olan spiker, spor muhabiri, yarışma sunucusu ve yeni spor müdürü Ertem Şener’le derin konulara daldı.

Haberin Devamı

Fırat Aydunus olayı ile başlayalım...
  
- Fırat Aydınus’ın zor durumda kaldığını düşünerek muhabiri ben gönderdim. Ona önce iki kere “Konuşmamız gerek” diyerek mesaj attım; cevap gelmedi.

Hakemlerin konuşması yasak değil mi?

- Yasak ama Fırat Hoca arkadaşım. Dostane bir sohbet edebilirdik.

Telefonlarınıza çıksa, size içini dökse, canlı yayında söyler misiniz?

- Müsaade verirse söylerdim. Sonuç olarak, o konuşmayınca üzüldüm. “Neden acaba?” dedim. Muhabire “Durumu psikolojik kötü. Evine gidelim. Kapıya gidiyorsun, zile basıyorsun, cevap gelmedi, yüzüne kapattı kapıyı, geri geliyorsun” dedim. Fakat onun o anki heyecanına veriyorum. Evet, aidat soruları, polise “Muhtar mısın?” diye sormak yanlış.

Bandı neden yayınladınız o zaman?

- Görmedim ki? Biz yayındayken geldiler, montajladılar. “Yayına girelim mi?” dedikleri zaman “Girin” dedim. Orada hatam var. 18-20 yıllık televizyonculuk hayatımda öğrendim ki bandı izlemeyelim.

KEŞKE FIRAT HOCA KAPIYA ÇIKSAYDI

Bandı izledikten sonra ne oldu?

- Başta ben ve Ahmet Çakar’ın yüz ifadesinden anlarsınız zaten. Yüzüm düştü resmen. Çünkü benim de çocuklarım var, parasız olabilirim, aidatımı ödeyemeyebilirim, o polis kim olursa olsun sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin memurudur. Kimse şunu da sormadı; keşke Fırat Hoca, kapıya çıkıp “Konuşmuyorum” deseydi.

İyi de Fırat Hoca’nın eşi, çoluğu çoğu var, adam belki evde değil. Diğer aile fertlerinin evde olabileceğini düşünmediniz mi?

- Namusum ve şerefim üzerine, onların evde olduğunu bilseydim muhabir göndermezdim. Bize Fırat Hoca’nın eşinden ayrı, yalnız yaşadığı söylendi. Bilseydim kesinlikle ve kesinlikle muhabir göndermezdim. Ayrıca bu olay devede kulak. Tüm hakemlere karşı linç kampanyası var, bunu neden yazmıyorlar? Her maç hakeme küfür var, bundan neden bahsetmiyoruz? Aziz Yıldırım dahil tüm şike sürecinde yargılananların özel hayatları didik didik edildi. Başkanın hastane fotoğrafları, eşkal fotoğrafları yayınlandı. Bunlar ayıp değil mi? Şike başka boyuttur, insan olarak özel hayatına girmek başka... Aziz Yıldırım’ı insani ilişkiler yönünden pek sevmem ama Türkiye’nin en büyük ve en başarılı kulüp yöneticisidir bence... İnsan olarak haz etmem çünkü Aziz Yıldırım, basına-muhabire nasıl davranılacağını hâlâ bilmiyor. Ama Türkiye’nin en büyük kulüp yöneticisidir. Bakın ben Fenerli değilim; belirteyim. Ne yapıldı? Adamı yerden yere vurdular. Yok muydu Aziz Yıldırım’ın eşi, çoluğu çocuğu? Şimdi ne oldu da tüm gazeteler namus bekçisi kesildi, Fırat Aydınus’a linç yapıldı diye...

GIRTLAĞIMA SARILSA HAKKIYDI!

İyi güzel söylüyorsunuz da şike sürecinde sizin programınızda da bunlar yapıldı. Bundan sonra bunlar yapılacak mı? Çünkü kadronuz aynı.

- Doğru olduğuna inandığım haberin arkasında dururum. Benim için olay hâlâ yargıda... Daha kesin karar verildi mi? Verilmedi. Bu konuda yorum yapmam.

Ahmet Çakar’a göre karar verildi...

- O Ahmet Çakar’ın yorumu... Mehmet de, Ali de, Veli de başka yorum yapabilir. Ercan Saatçi de “Yok öyle bir şey” der.

Sizin bir de özür dileme olayınız var akabinde...

- Evet. Ben yapılan hatadan dolayı özür dilemek istedim. Çiçek alıp Fırat Hoca’yı karşılamaya havaalanına gittim.

Yanınızda basın ordusu vardı...

- Ne onların benim oraya gideceğimden, ne de benim onların Fırat Hoca’yı karşılayacaklarından haberim vardı. Tesadüf oldu. Orada bir gol yedim. Kimse olmaz, baş başa konuşuruz sanıyordum. Onlara da “Kenara çekilin lütfen, bizim meselimiz” dedim. Olmadı. Hatalıydım. Şu da var, Fırat Hoca hatalı olsa o çiçeği kafasına vurmasını da bilirdim. Çok güzel karşıladı ve “Konuşmak istemiyorum, yorgunum” dedi. “Hakkınızı helal edin” dedim, “Helal olsun” dedi. Orada gırtlağıma da sarılabilirdi. Hakkı da var. Tersledi yazılıyor ya, alakası yok.

BEN FUTBOLUN PERDE ARKASINI SEVERİM

Neyse kapatalım bu konuyu... Spor muhabirliği, spikerlik derken yarışma sunuculuğuna soyundunuz fakat ardından tekrar spor servisi müdürlüğüne döndünüz. Neden?

- Geçen sene “Kazanmak İçin Bir Dakika”yı sunuyordum ve çok da güzeldi. Çok memnundum. Program yaz dönemine girince, devam edip etmeyeceğim de belli değildi. Doğan Grubu’nda misyonumu tamamladığımı düşündüm. Şampiyonlar Ligi de Doğuş Grubu’na geçmişti. Neyse, o sırada Trophy Türk’den aradılar, “50 gün Kenya’da çekimlerimiz olacak” dediler, koşarak gittim. Mutlu da oldum. Bunlar olurken kendi yarışma programı formatlarımı yazdım. Birkaç kanala götürmek istiyordum. O sırada Beyaz TV’nin spor müdürlüğü teklifi geldi.

Şampiyonlar Ligi’ni özleyecek misiniz?

- Şampiyonlar Ligi benim ilk aşkım, ilk sevgilim... Çok özlüyorum. Şampiyonlar Ligi’ni anlatmayacağıma göre, biraz da Şampiyonlar Ligi beni anlatsın. O ligin en ilginç maç anlatan adamıyım.

Türkiye’de maç anlatmak ister miydiniz?

- Açık söyleyeyim, ben isim söyleyerek maç anlatmayı sevmem. Durarak maç anlatamam. Futbolun perde arkasını severim.

NE KADAR KÜFÜR YERSEK O KADAR İYİDİR

Aile fertlerine girmek o yüzden mi?

- Ne güzel işte Evra’nın 23 kardeşi olduğunu herkes biliyor. Messi diyorsunuz, öğrenciyken sırt çantasında kalemi defteri ve iğnesi olduğunu biliyorlar.

“Messi Messi bu adam neyin nesi?”

- Evet, o da benim repliğim. Rüştü diyorum, “Her yerinden öpüyoruz”... Ama bunlar güzel bence... 350 kelimeyle maç anlatmaktan haz etmem.

Yanınızda hiç sevilmeyen bir yorumcuyla maç anlatmak nasıl olurdu?

- Türkiye’de nefret edilen her şey seyredilir.

Ne kadar küfür yersek o kadar iyi mi?

- İyidir. Bana “Şampiyonlar Ligi’nde maç anlatma gerizekalı”, “Dilin kopsun” diyenlerin hepsi beni seyrediyordu. Erman Toroğlu’nu kimse sevmez, herkes seyreder. Ahmet Çakar’ı, Reha Muhtar’ı, Mehmet Ali Birand’ı kimse beğenmez, herkes onları seyreder. Bir dönüp aynaya bakmak gerek. Rıdvan Dilmen’i bile eleştiriyoruz. Ali Kaptan diyoruz, küfür ediyoruz, sonra onun gibi davranıyoruz. Polat’ı seyreden, belinde oyuncak silahla mafyacılık oynuyor.

Bunun nedeni ne?

- Biz kötü niyetli bir toplumuz. İyi insanlar değiliz millet olarak. Padişahlarına kötü diyorsun, “Muhteşem Yüzyıl” seyrediyorsun. Atatürk’ten, Fatih Terim’den, Aziz Yıldırım’dan, başbakandan, Kılıçdaroğlu’ndan, hakemlerden, futbolcudan, herkesten nefret ediyoruz. Mutlaka ana avrat sövecek bir şeyler buluyoruz. Kimseyi beğenmiyoruz. Nasıl bir topluluğuz? İşte kötü niyetliyiz. Önyargılıyız. Her şeyin iyisini biz yaparız diye düşünüyoruz. Hepimizin fikri var. Başkalarını kırmayı görev edinmişiz. Türkiye’de çok eleştiriliyorsanız demek ki başarılısınız. O yüzden ekşisözlük’te iki sayfa olsaydım başarısızdım. 118 sayfa olduğuma göre başarılı sayılırım.

Haberin Devamı

MAÇTA FEBRAGAS’IN BABASINI ÖLDÜRMEM BÜYÜK HATAYDI

Sosyal medyada sizin hakkınızda yazılanların bazılarının doğruluk payı var. Bazı hatalarınız yok değil...

- Olmaz mı? Hata yaptım tabii ki... Mesela, Fabregas’ın babasını bir maçta “öldü” diye anlattım. Hata mı? Kabul ediyorum büyük hata. Peki şunu söyleyeyim, Google’a “Fabregas, Ertem Şener” yaz, “Ertem Şener, Fabregas’ın babasını öldürdü” diye manşet var. Bu doğru oldu mu? Hiç olmazsa ben hatamı kabul edecek erdemi gösteriyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!