Teselli Ver’den Cevap Ver’e

Güncelleme Tarihi:

Teselli Ver’den Cevap Ver’e
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Geçtiğimiz yıl ‘‘Klasikler’’ adlı iki albümle sevenlerinin karşısına çıkan Orhan Gencebay bu kez büyük bölümü yeni şarkılarından oluşan bir albüm çıkardı. Adı ‘‘Cevap Ver’’. Ama Orhan Abi'yi sevenler kliplerde onu ‘‘Yakılacak Yara’’ adlı şarkıyla izleyecek.

Farklılaşan Gencebay

Bestelerinizi besleyen yaşantı olarak eski dönemle, mesela 80 öncesi dönemle bugün arasında fark var mı? Özellikle 80 sonrasında tarzınızı açıklama ve Türk müziği içindeki yerini tayin etme çabanız var. Bunu uzun süre sadece teorik olarak yaptınız ve sanki şöyle bir sonuç ortaya çıktı. Kütüphaneye girmeden önceki Orhan Gencebay ile kütüphaneye girdikten sonraki Orhan Gencebay arasında fark var gibi. Kütüphaneden beslendiniz ama sokaktan beslenme azaldı.

- Bence değil. Başlangıçtan itibaren yola çıkışımda Türk Müziği'nde daha iyi olma sevdası vardı. Buna ihtiyaç da vardı. Mirasta çok güzel yapılar var. Ayrıca Türk Müziği'nde çok güzel bir sistem vardır. Ben anlamaya çalışmışımdır ve anlıyorum, ama bu çok bir şey ifade etmiyor. Onu daha geliştirmek gerektiğine inanıyorum, o ayrı bir konu. Özgür çalışmak istiyorum dedim ve o yolu seçtim. Bunun için birçok bilgiyle mücehhez olmak gerekiyordu. Halk Müziği, Sanat Müziği, Oryantal, Batı, Pop. İlgilendiğim müzik çeşitlerini ve dünyayı tanımak gerekiyordu. Kendime göre bunları belli ölçülerde yaptıktan sonra yola çıktım. Bu, üst düzeyde bir zevk, kalite ve anlayışı getiriyordu. Söz yapısında herşeyi anlatma özgürlüğünü, kuralları bilip ona körü körüne bağlanmamayı gerektiriyordu benim düşüncelerim. Türk Müziği'nde protest yapıları bu derece en çok işleyen belki de ilk bendim.

OKYANUS DİBİNE DALMAK

Müzik yapısında temel kuralların dışında, kendi müziğimizde daha iyi olmanın hissedilmesi gerekiyordu bana göre. Bunu hissetmeyen de yapamazdı. İleri boyutlarda çığır açmayı dahi gerektirecek duygular, düşünceler olmalıydı. Bunu yapacak kişiler bunlara sahip olmalıydı. Bir söz, melodi bulmaya çalışırken okyanusların dibine dalıp birşeyler çıkarmaya benzetiyordum yaptığım işi. Halkımızın büyük alkışı ve ilgisi doğru yolda olduğumu gösterdi. Ama beni reddedenler, karşı çıkanlar vardı. O zaman bunu onlara anlatma gereği duymadım. Anlamak isteyen fazlasıyla anlıyordu. 80'lerden itibaren anlatma gereği duydum. On seneden fazla zaman geçmişti. Yaptığım müzikleri, formatları insanlar yeni yeni yapmaya başlamıştı. Anlatmaya başladım. Anlamak istemeyenler biraz daha anlamaya başladı, karşı çıkanlar da oldu ve münazaralar başladı. Kütüphaneye giriş o dönemde başlar. Ama Orhan aynı Orhan'dı. Şu anda ‘‘Cevap Ver’’ diyorum. Başlangıçta neyse onun devamıdır. Duygu olarak, mesaj olarak.

Başta böyle demiyordunuz. Başta ‘‘Bir Teselli Ver’’ diyordunuz, şimdi ‘‘Cevap Ver’’ diyorsunuz. Çok farklı.

- O zaman ‘‘Bir Teselli Ver’’ diyordum, şimdi gerçek sevgiliyi arıyorum. ‘‘Bir Teselli Ver’’ de şunu söylüyordum: ‘‘Sevenin halinden sevenler anlar/ Gel gör şu halimi bir teselli ver/ Aramızda biri var ise/ Tertemiz aşkımı bana geri ver’’. Demokratça bir yaklaşım. Paylaşmanın asaletini bencilliğin çirkinliğine tercih edebilir misin var ya, bu o.

DUYGULARIMI ANLATIYORUM

Ama ‘‘Bir Teselli Ver’’de bir acı var ve siz teselli istiyorsunuz. Sevgiliyi de sorgulamıyorsunuz. Sevgili kabul edilmiş. Yani ‘‘Bir Teselli Ver’’de çok daha duygusal ve acı çeken bir zemindesiniz. Şimdi ‘‘Cevap Ver’’de sevgiliyi sorguluyorsunuz ve düşünsel plandasınız.

- Ama ‘‘Sen de Haklısın’’ da var. O da bu kategoride. Sonra yeni bir bestem var. ‘‘Sen bir gülün kıymetini/ Hiç koklamadan bilir misin’’ diye soruyorum. Bu da var, insanlar bunu da bilmeliler. Gerçek seven kişi herşeyi sever. Ben herşeyi severim. Sevgilinin vermiş olduğu acı da bir gerçektir. Ben acılar bitti, sevgili sustu, acı çektirmiyor demiyorum. Böyle bir şey yok. Bu albümümde bu duyguları anlatıyorum. Yarın, öbür gün yaşadığım, göreceğim olayları yine anlatacağım her zamanki gibi.

Yeni albümün öncekilerden farkı nedir?

- Yeni albüm ‘‘Cevap Ver’’ ismiyle çıktı. Mesaj olarak başlangıçtan beri verdiğim mesajların devamıdır. ‘‘Hor Görme Garibi’’, ‘‘Batsın Bu Dünya’’, ‘‘Hatasız Kul Olmaz’’ ve ‘‘Sen de Haklısın’’ derken bu defa ‘‘Cevap Ver’’.

Nedir aradığınız cevap?

- Gerçek seveni arıyorum; doğruluğu, dürüstlüğü arıyorum. Kimse kimseye yalan söylemesin. ‘‘Parasız olsam da beni sevebilir misin’’ diyorum. ‘‘Ben açken sen tok gezebilir misin’’, diyorum. Candan ve doğru cevap veriyorsa şu dünyada güvenebileceğim bir sevgilim olduğunu düşünebilirim. O benim yol arkadaşım, ömür yolu arkadaşım olur. Teknolojik gelişmeler ne kadar çoğalırsa insanların da o derecede yalnızlığa itildiğini görüyoruz. Dostluklar, beraberlikler eskisi gibi değil.

Sadece teknolojinin gelişmesinden mi?

- Bu, tüketim toplumu olmaya yönlendirilmenin içerisinde belki yaşanması gereken bir süreç. Bir süre sonra vazgeçilecek belki. Vazgeçilmesi de lazım. Çünkü herşey iki insanda bitiyor. İki insanın biri artı, biri eksi. Yani biri erkek, biri kadın. İki insan biraraya gelirse insan doğar. İki insan biraraya gelmezse yalnız yaşayacak çocuklar, problemli, eksik yaşayacak. Belki o da bir yaşam şekli ama daha mı mutlu olacaklar, tartışılır. Daha mutsuz toplumlar yetiştirmemiz de sözkonusu. Böyle olmaması için insanların birbirine güvenerek beraber bir yaşam sürdürme uyumluluğunu gösterebilmeleri lazım. ‘‘Cevap Ver’’ bu soruların cevabını arıyor. Sevdiğiniz ‘‘Ben seni her halinle seviyorum. Aç ve tok her gününde; mutlu ve mutsuz her halinde her zaman yanındayım, seninle herşeyi paylaşmak istiyorum’’ derse size güven verecektir. Siz ondan güven gördükçe, siz de ona güven verebileceksinizdir.

MADDECİLİK KÖTÜ

Neden burada parayı vurguluyorsunuz, başka bin türlü sebep olabilir.

- Param olmasa da beni sevebilir misin, birinci soru. İkinci soru ben açken sen tok gezebilir misin, üçüncüsü benden daha güzel ve yakışıklı birisi beni sana unutturabilir mi, dördüncüsü paylaşmanın asaletini, bencilliğin çirkinliğine tercih edebilir misin? Herkesin tutkusuna saygı duyarak sorumun cevabını istiyorum. Ama aşırı maddeciliği tavsiye etmiyorum, çünkü hepimiz faniyiz neticede, birşey getirmedik, birşey de götürmeyeceğiz.

Albümdeki ‘‘Deryada Bir Salım Yok’’ adlı şarkı sizin ilk plağınız mıydı?

- İlk plak değil de, Gencebay tarzının bu camiaya ilk çıkan örneği. Ben okumadım, ben yorumlamadım. Başka bir sanatçı tarafından yorumlanmıştı 34 sene evvel. 27 senede bitirdiğim bir şarkı var. ‘‘Sen Alnıma Bu Yazıyı Kendi Ellerinle Yazdın’’. Türk Sanat Müziği formunda, Kürdilihicazkar makamında bir beste. 27 sene önce başlayıp geçen sene bitirdiğim bir beste. Bitirememe nedenim yarım kalan o bestenin konsantrasyonuna bir türlü giremediğimden kaynaklanıyor. Sonunda geçen sene üstüne gittik ve neticelendi. Bir de 18 yaşında yaptığım şarkı var, orada da ‘‘Artık sevenlere saygı kalmamış’’ diyorum.

Albümdeki ‘‘Sevda Borcun Var’’ Türk Hafif Müziği tabir edilen türü akla getiriyor. ‘‘Ayşe’’ ise oryantal motifleri de olan günümüzün Pop Müziği türünde sanıyorum. ‘‘Kaçırcem Seni’’ ise Türk Halk Müziği kalıplarıyla oluşturulmuş. Bu çeşitliliğin sebebi geniş bir kitleye ulaşma kaygısı mı?

- Bu, müziğe bakışımdaki çeşitlilikten kaynaklanıyor. Benzer eserlerden oluşan bir albümü hiçbir zaman düşünmedim. Monotonmuş gibi gelir bana. Yani Halk Müziği kökenli yapım da olsa, hatta halk müziğinin belli yörelerinden bir tane, iki tane olabilir. Biri güneydoğu ise, diğeri Edirne'dir, yahut İç Anadolunun bozlak tarzıdır. Hepsinden olabilir her zaman. Türk Sanat Müziğinin nadide makamlarından işlenmiş formlar vardır. Bunların ötesinde daha serbest olduğum çalışmalar oryantale dönük, batıya dönük olabilir ama neticede hepsi şimdiki duyarlılıkla Orhan Gencebay'ın ürünüdür, yani bu ülkeye aittir.

BESTESİZ MUTLU OLMAM

Halka mesaj vermeye çalışıyorsunuz, ama dinleyiciyle yüzyüze gelmeyi reddedip klip gibi tanıtma yöntemlerini kullanmak bir çelişki değil mi?

- Bana göre değil. Müziğin temel iki işlevi var. Biri hazırlayıcılığı, yazıp çizmesi; diğeri şovudur. Ben şovunu canlı, birebir olarak yapmıyorum. Hazırlayıcılığını, yazar çizerliğini yapıyorum. Çünkü öbür tarafta daha mutluyum. Sahneye çıkan kişi bütün gününü o bir, iki saatin üzerine konsantre eder. Beste yapamazsam mutlu olamam.

Orhan Abi'nin ekranda çok görünmesi sevenlerinin nezdinde şarkılarda yaratılan atmosferi zedeliyor.

- Büyük ölçüde katılırım. Zaten çok ortalarda görünmeyi sevmem. Son zamanlarda yeni bir albüm ortaya çıktı, duyurmaya çalışıyoruz. Şimdiki nesil öyle bir ortamda ki, tüketim toplumu oldurulmak için herşey o kadar seri harcanıyor ki, televizyon öyle bir canavar ki doymuyor. Aylarca, yıllarca yaptığınız çalışmaları bir, bir buçuk saatte bitiriyor. Yenisini istiyor. Buna yetişmek mümkün değil. Yetişmek isterken kaliteyi kollamak da mümkün değil. Şimdiki nesiller dünü, belki bir hafta öncesini hatırlamıyor, düşünmek de istemiyor, gerek de yok. Yenisi geliyor, eskisini unutturuyor. Bu hazımsızlık, tatminsizlik de yaratıyor. O kadar süratli oluyor ki algılamayı da geciktiriyor. İnsanların ilişkilerini, diyaloglarını zedeliyor, yalnızlığa itiyor. Bu bir süreçtir.

1980 sonrasındaki müziğini açıklama çabasından sonra bu süreçte yeni bir Orhan Gencebay da şekillendi. Biz bu yeni Gencebay'ı yazılarınızda, düşüncelerinizde görüyoruz.

- Tanımlama olarak. Daha farklı tanımlayanlar da var.

Bu etki şarkılarınıza yansıyorsa bile, sanki menfi yansıyor gibi. O acının içinden konuşan kişi değilsiniz, hayatınız da o noktada değilmiş gibi. Buna rağmen niye popüler bir müzik yapmakta ısrar ediyorsunuz. Yeni konumunuzla, daha farklı bir müziğe doğru yol almanız gerekmez mi? Zaman zaman Gencebay kimliği içinde sıkışıp kaldığınızı düşünüyor musunuz?

- İnsanlar mutlaka yaşadıkça bazı alışkanlıklarını değiştirir. Ama müzik bir alışkanlık değil. Benim içinde bulunduğum bir tarz, tavır var. Bu benimsenmiştir. Bu alanın içinde daha iyi yakaladığım, daha iyi yakalayamadığım bir dolu çalışmalarım oldu. Bundan sonra da daha iyi yakalayacağım, yakalayamayacağım çalışmalarım olacak. Bu bir ilham meselesi. Tarz değiştirmek derken benim şu an bulunduğu geniş perspektifin dışına çıkmaya niyetim yok. Buna gerek de yok. Herşey bunun içinde var zaten. Bunun içinde değişikliği her zaman yapıyorum. Mesela son albümdeki ‘‘Yakılacak Yara’’nın müzik yapısı tamamen farklıdır.

Bu farkı biraz açıklar mısınız?

- Bunun farklılığı, bahsini ettiğimiz değişiklik duygusu. Onu yine yakın anlayabilenler farkeder. Bana nisbeten aşina olanlara da farklı gelebilir de fanatiklerim diyebileceğim kişilerin en sevecekleri şarkılardan biri bu. Sözler öyle de müzik yapısı da farklı. Müzik yapısı baştan klarinet feryadı, ama güzel bir feryat, arkasından oryantal ritm, derken Akdeniz ve İspanyol rüzgarıyla birlikte. Söz yapısındaki format da farklıdır. Beş, altı tane Orhan peslerden okur, onun üzerine başka bir Orhan. Müziği diğerlerinden farklıdır ve pek kullanılan bir format değildir o. Onun için farklı. Değişik, çoksesli ve bizden, ama yadırganmayacak bir hoşluk içinde. Her zaman onu yakalamak mümkün değil.

İlhamdan dolayı mı?

- Evet. Klibi ona çekeceğiz mesela,

Neden albüme adını veren parça o olmadı?

- Cevap Ver'i belki kestirme, daha kolay anlaşılabilir, mesaj parçası olarak belirledik. O da bizim müzikalitesini en çok sevdiğimiz parçalardan biri.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!