Terörün anatomisi

Güncelleme Tarihi:

Terörün anatomisi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2003 15:56

Sevgili Serdar, son haftalarda bana bir haller oldu. Ankara’daki işlerimin yoğunlaşması, buna eklenen kitap çalışmasının ağır temposu açıkca yazılarıma uzun ara vermeme yol açtı. Önce beni seven ve sevmeyen hatta sık sık eleştiri oklarını saplayan okuyucularımdan özür dilerim. Uzun süre ayrı kalmakla ne kadar iyi ettim bilemem ama iyi bir dinlenme ve bilenme süreci yaşadığımı söylemeliyim. (Sezai Bayar yazıyor.)

Haberin Devamı

Gelelim siyasete. Ankara siyasetin kalbi. Kalbin ana arterlerinde sık sık tıkanmalar olmuyor değil. Koronerlerdeki erken yağlanmalar, hükümetin izlediği iç ve dış politikalarda tehlike sinyalleri vermesine yol açıyor.

Tıp adamı değilim ama 11 yıl önce by-pass olduktan sonra geçen süre içinde, bu alanda bayağı bilgi sahibi oldum.

Başbakan Erdoğan’ın İslami Terör konusundaki zikzakları, kalbiyle ortak akıl arasındaki kan akışını etkiliyor. Koroner duvarlarındaki yağ oranı artınca dili ile sözü arasında ilişki ve ilintide kopmalar meydana geliyor. Tansiyon yüksekliği bu anlarda musallat olunca da zaman zaman çelişkili tablolar ortaya çıkıyor. Kardiyologlar ne teşhis koyarlar bilemem ama benin kanım süratle kan tahlili yaptırması ve ardından eforlu teste başvurması gerekebilir.

Semtomlara bakınca şu tablo ortaya çıkıyor.

Dini terör tanımındaki kararsızlıkları ne ABD’nin, ne de AB’nin umurunda. Buna, yani teröre isim koyma sosyologların işi. Terörün verdiği ya da vermek istediği mesajı “ayakların altına alıp ezme” işi ise antiterör uzmanlarının alanına girer.

Bir kere şunu unutmamak lazım: Terör bugünün işi değil.

Hatta dünün bile değil.

Rahmetli Özal’ın söylediği bir “Cahiliye dönemi” vardır ya, ta o döneme kadar gidiyor terörün ucu.

Tabii bu sadece Müslümanlığın doğuşundan önceki Cahiliye dönemi için geçerli değil. Diğer dinlerin doğuşu ve yayılması sırasında da yaşanmış bir olgu. Ama ABD ve AB’nin işine gelmez böyle yargılar.

Dinlerin yayılması ve kabul edilmesi için yapılan zulümler, toplu kıyımlar, insanların yakılması terör değilse nedir? Yani insanlar mezhep çatışmalarında birbirlerini boğazlarken olimpiyat oyunlarına mı çıkıyorlardı? Yoksa bayramlaşma mı yapıyorlardı?

Derine girmeye gerek yok. Onun için terörün dini adresini aramaya da gerek yok.

Önemli olan terörün neden ve nedenlerini teşhis edip dünya düzenini yeniden dizayn etmek gerek.

Tabii bu sürecin sonuna kadar da gerekli önlemleri elden bırakmamak şart.

Tek kutuplu dünyanın yarattığı riskleri, çok kutuplu dünya ekseninde göğüsleme kararlılığını göstermediğimiz sürece terör olaylarına ne zamana kadar tanık olacağımızı kestirmek güç.

Hem de çok güç.

Sevgiler,

Sezai

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!