Şerif Erol: Ağır öykülerden uzak durmak fikri iyi geldi

Güncelleme Tarihi:

Şerif Erol: Ağır öykülerden uzak  durmak fikri iyi geldi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2023 07:45

Usta oyuncu Şerif Erol, Kanal D’nin yeni dizisi “Ya Çok Seversen”le ekrana döndü. Dizide Acarlı ailesinin karakutusu olan İlter karakterine hayat veren Erol, “Senaryo komik, akıcı ve eğlenceliydi. Yaz günlerinde ağır öykülerden uzak durmak fikri iyi geldi bana ve bu projede yer almak istedim” diyor.

Haberin Devamı

Kanal D’nin iddialı dizisi “Ya Çok Seversen” ilk bölümüyle ekrana geldi, izleyici çok beğendi. Siz neler düşünüyorsunuz?

- Seyircinin beğenmesi hepimiz için önemli bir motivasyon. Çalışmamızın karşılık bulduğunu görüyor ve mutlu oluyoruz hepimiz. İyi bir organizasyon, iyi yönetmenler, iyi oyuncular ve iyi bir kamera arkası ekibi ile çalışıyoruz. Seyircinin beğenmesi, ekip seçiminin de isabetli olduğunu gösteriyor. Böyle devam etmesini ve seyircimizin yeni bölümleri daha çok beğenmesini istiyoruz elbette.

◊ “Ya Çok Seversen”in senaryosunu ilk okuduğunuzda neler hissettiniz? Sizi bu projeye çeken ne oldu?

- Senaryo komik, akıcı ve eğlenceliydi. Soyguncu çetesi üyesi bir genç kadın ile ailesine küsmüş ama aile olmayı özleyen bir genç adamın yollarının kesişmesi...

Haberin Devamı

İkisinin de sırtında yükler var, bu yüklerden kaynaklanan çatışmalar, sürtüşmeler var, ama bir yandan da bunların hepsi bazen komik, bazen hüzünlü durumlar içinde anlatılıyor. Yorulmadan, güzel bir macerayı izler buluyoruz kendimizi... Yaz günlerinde ağır öykülerden uzak durmak fikri iyi geldi bana ve bu projede yer almak istedim.

◊ Bu projeyle ilgili en çok heyecanlandığınız şey nedir? Yeni bir karaktere can vermek, farklı bir türde rol almak veya projenin kendine özgü bir yanı mı var?

- Keyifli bir çalışma ortamında olduğumdan bahsetmiştim. Bunun yanında, yeni bir karaktere can vermek bütün oyuncular için heyecan vericidir. Benim için özellikle cazip olan ise İlter karakteri. Dizinin ana mekânının kâhyası diyebiliriz onun için. Böyle bir rol için çalışma fırsatım olmamıştı hiç. Bu fırsatın çıkmış olmasına memnunum.

İLTER, EVİN BÜTÜN TARİHİNE HAKİM KIDEMLİ BİR FİGÜR

◊ Dizide İlter karakterini canlandırıyorsunuz. İlter karakteri bir abi, bir baba figürü olarak tanımlamak mümkün mü? Nasıl biri İlter?

- İlter karakteri ile bağ kurmakta zorlandığımı söyleyemem. Evin bütün tarihine hakim, kıdemli bir figür. Sorumlulukları ve yetkileri görünenden fazla ve o bunları görünür kılmamak konusunda çok hassas. Aslında bu anlamda bir ‘baba’yı andırdığını söyleyebiliriz, hatta Ateş’in onu kendisine bu nedenle yakın bulduğunu düşünebiliriz, ama ben İlter’de daha çok bir ‘abilik’, bir ‘kardeşlik’ olduğunu düşünüyorum. Bu kardeşlik unsurunu keşfedince rol ile bağlantı kurmak daha da kolaylaştı. Ateş’in nasıl sorunları olduğunu, çocukluğundaki acı anıları, ailenin bunlarda ne kadar payı olduğunu yakından bilen biri İlter. Dolayısıyla, haksızlığa uğradığını düşündüğü ve yetişmesinde emeğinin olduğu bir çocuğu, bugün büyümüş bir yetişkin olsa da, korumak ve kollamak için elinden geleni yapacaktır.

Haberin Devamı

◊ Uzun yıllardır tiyatro sahnesine çıkıyorsunuz. Size göre kamera önü oyunculuğu mu yoksa tiyatro oyunculuğu mu daha zor?

- Oyunculuk kolay mı, zor mu, onun kararını ben veremem. Bütün meslekler gibi zor ve kolay tarafları var. Keyifli ve külfetli tarafları var. Tiyatronun temel ayırıcı özelliği, oyuncunun canlı performansını içermesi. Sinema ise öyle değil. Kayıt sırasında, kameranın önünde en iyisini yapmaya çalışıyorsunuz. Yapamazsanız yeniden çekim gibi bir fırsatınız var ki o da tiyatroda yok. Kısacası, iki alanda da yapılan şey temelde oyunculuk olmasına rağmen tiyatro ile sinemada biçimlerin farklı olduğundan bahsedebilirim. Tiyatro oyunu başlıyor ve bitiyor, sinemada ise çekimler filmde izlediğimiz öykünün akış sırasıyla yapılmıyor. Hangisi daha zor diye sorarsanız, benim net bir cevabım yok. Sadece ikisinin birbirinden çok farklı ve ikisinin de çok heyecan verici olduğunu söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Şerif Erol: Ağır öykülerden uzak  durmak fikri iyi geldi

Hayattaki en değerli kazanım sahici dostlar

Set dışında neler yapıyorsunuz? Şu an hayatınızda nasıl bir dönemdesiniz?

- Birikmiş kitaplar var, onları bitirmeye çalışıyorum. Galiba günümüzde pek çok şey dikkatimizi çalmak üzere tasarlandığından, kitap okumak, kendimle kalmak gibi eskiden daha rahatlıkla yapabildiğim etkinlikleri şimdilerde daha zor gerçekleştiriyorum. Odaklanmak ve eskiden yaptığımda beni mutlu eden şeyleri yeniden yapmak için kendimi disipline etmeye çalışıyorum. Hayatımda huzursuz ve tedirgin bir dönemdeyim. Ülkece yoksullaştığımızı, bu durumun hepimizi nasıl etkilediğini görüyor ve gelecekle ilgili iyimser olmakta zorlanıyorum.

Haberin Devamı

Hayattaki en büyük kazanım size göre nedir?

- En büyük kazanımı bilemiyorum ama, en değerli kazanımlardan birisi sahici dostlardır bence. Onların sayesinde başka önemli kazanımlarla ilgili farkındalık ve duyarlılık geliştirebiliriz.

Oyunculuğu meslek edinmek isteyen gençlere ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?

- Meraklı olmalarını öneririm. Etrafa, hayata dönük ilginin oyunculuğu çok beslediğine inanıyorum. Bu merak ve ilgi zaman içinde kendiliğinden harekete geçmeye başlıyor, bilinçle yaptığınız bir eylem olmaktan çıkıyor. Oyunculuğun ‘gözlem’ olarak tarif edilen tarafı da bunlardan başka bir şey değil zaten. İlginç olana kendiliğinden ilgi göstermeyi becermek.Bir de, elbette çalışmak! Oyunculuk eğitimi sırasında öğretilenler üzerinde disiplinle ve kararlılıkla çalışılmazsa sıradan olmak gibi bir risk ortaya çıkar. Sıra dışı olmanın yolu emek harcamaktan geçiyor. Yetenek elbette önemlidir, ama üzerinde çalışılmamış bir yetenek ancak heykele dönüşmemiş bir taş kadar etkileyici oluyor çoğu zaman.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!