Bu Özcan Deniz ne etti size?

'İstanbullu Gelin’, yerine geldiği ‘Kiralık Aşk’ gibi bir patlama yaratmadı televizyon dünyamızda ama cuma ekranında ‘Aşk ve Mavi’ ile ‘Arka Sokaklar’ın yanında izleyici için iyi bir alternatif oluşturdu.

Fakat dizinin izleyeni arttıkça giderek daha sık karşılaştığım bir cümle var: “‘İstanbullu Gelin’ izliyorum ama Özcan Deniz için değil.”

Aslı Enver’in sıcak doğallığının, İpek Bilgin’in ustalığının yanı sıra tüm kadro özenle seçilmiş ve tıkır tıkır işliyor. Demek Özcan Deniz hariç. Niye? Belli değil.

Aslında belli de, belli değil. Özcan Deniz izlemek makbul bir şey değil, çünkü: “Dişleri çok parlıyor, saç modeli çok kötü, Aslı Enver’in babası gibi duruyor, vs...” En çok da “Hiç fakiri oynamıyor.” Zorunda mı? Adam fakirliği oynamak şöyle dursun, dibine kadar yaşamış zaten. Sesinin yanıklığını bile “O acılar olmasaydı, bu ses böyle çıkmazdı,” diye tanımlıyor. Bunca dizide, bunca ünlü, ünsüz oyuncu arasında öne çıkan bir beceriksizlik görmüyorum şahsen Özcan Deniz’de.

Acaba bazılarını rahatsız eden esas mesele şu mu: Ne doktorlar, ne mühendisler seçmedikleri bir hayatın pençesinde kıvranırken orta 1’den terk bu adam hayatını istediği biçimde değiştirmiş, sevdiği işle uğraşıyor, bir de para kazanıyor.

Ekranda ölmenin, öldürmenin kutsandığı şu sıra “Böyle ilişkilerin mağdurları, horlananı hep kadınlar olur. Gururu incinen, namusu kirlenen hep kadınlardır maalesef” diyerek kardeşinin değil de evin hizmetlisinin yanında duran Faruk’un verdiği mesajın önemini hatırlayalım. (Tabii senaristlere de selam göndererek.) (Star, cuma, 20.00)