Telefonun tellerine aşk kondu evlendik

Güncelleme Tarihi:

Telefonun tellerine aşk kondu evlendik
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2007 00:00

Gözlerini kaybetmenin körleşmek olmadığını bütün Türkiye’ye ispat eden, bir umut misyoneri Metin Şentürk (41). Jet ski’ye bindi, tavla oynadı, körlüğüyle dalga geçti. Türk filmlerinde empoze edilen kör tabusunu yerle bir etti. Hayata meydan okuması bununla da kalmadı.

Geçen hafta 300 km hızla giden bir otomobille dünya körler hız rekoru kırmak istediğini ilan etti. İlan etmekle kalmadı, Guinness’e de başvurdu. Metin Şentürk, geçen yıl mayıs ayında, meşhur Karadenizli aile Kalkavanlar’ın kızı Fulya Kalkavan’la (36) sessiz sedasız evlendiğinde yine büyük bir sürpriz yaptı. O günden beri ikisiyle röportaj yapmak için fırsat kolluyordum. Hem hız denemesini, hem de aşklarını anlatacakları Sevgililer Günü’nü bahane ederek, Bebek sahiline demirli, ofis olarak kullandıkları teknelerine gittim. Sahilde teknelerini ararken, her yeri "I love you" yazılı kırmızı balonlarla süslü tekneyi gördüm. İçeri girdiğimde ikisi de kafa kafaya vermiş hınzır çocuklar gibi gülüşüyordu. Fulya Kalkavan’a (Şentürk) kör bir adamla yaşamının avantaj ve dezavantajlarını soracak, kör biriyle evliliğin normal bir evlilikten farkı olup olmadığını anlamaya çalışacaktım. Metin Şentürk ve Fulya Kalkavan çiftinin bu röportajda birlikte verdikleri her cevapta aşk karşıma çıktı. Onlar, Saint Exupery’nin Küçük Prens’indeki, "İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir, en temel şeyleri gözler göremez" sözünü belki de hayata en iyi uyarlayanlardan.

Nasıl tanıştınız?

- M.Ş: Ablası arkadaşımdı, kız kardeşi olduğunu biliyor ama tanımıyordum. Bir gün telefonda, "Kardeşim seni çok sempatik buluyor" deyince kardeşini telefona istedim.

- F.Ş: Evet aman ne istemek, "Ver onu telefona"!

- M.Ş: Fulya’nın acelesi vardı, kısacık konuştu. Sesini duyduğum an bana bir şey oldu. Bu kızla görüşmem lazım, bu kızla evleneceğim dedim. 39 yaşındaydım ve o güne kadar evlilik aklımın ucuna bile gelmemişti. Sesini duyunca hissettim, o evleneceğim kadındı. Telgrafın tellerine kuşlar değil, telefonun tellerine aşklar kondu yani.

Daha önce hakkında güzeldir, sempatiktir, zekidir gibi tüyolar almış mıydınız?

- M.Ş: Hiç. Ama onu görmem lazım diyordum da başka bir şey demiyordum. Fulya da bana "İyi de beni nasıl göreceksin" diyordu. Görüşmeye ikna etmek için üç hafta uğraştım. Çok inat etti.

- F.Ş: Bela oldu! Günde 30 kere aradı. Metin Şentürk dinleyicisi değildim, herkes ne kadar sempatik buluyorsa ben de o kadar sempatik buluyordum. Yakışıklı da buluyordum ama özel ilgim, zaafım yoktu. Benim için bir şey ifade etmiyordu. Görüşmek için her tür psikolojik taktiği uyguladı. O kadar ısrardan sonra, bir kere görüşsek ne kaybedersin, deyince ikna oldum.

İlk buluşma nasıl geçti?

- M.Ş: Bir temmuz akşamı, arabayla evden alıp çay içmeye gittik. Eve bırakırken, vedalaşma sırasında, elimi beline atınca bir baktım beli açık. "Bu ne? Bir daha böyle alçak belli pantolon giyme" dedim.

- F.Ş: Neye uğradığımı şaşırdım, sonra gülme krizine girdim. Alçak pantolon aramızda hep espri olarak kaldı.

Fulya Hanım, kör bir adamla randevulaştınız. Saç baş dağınık, yüz solgun olsa da fark etmeyecek. Bunun avantajı var mı?

- Her halimi hisseder. Yüzümün asıklığını, yanağımda çıkan sivilceyi, saçıma çektirdiğim fön düz mü, dalgalı mı. Yani öyle bir avantajım yok.

İlk randevudan sonra siz de, "İşte evleneceğim kişi" dediniz mi?

- Hayır. Gülüp eğlendiğimiz bir arkadaşlık gibiydi. İlk görüşmede 40 yıldır birbirimizi tanıyor gibiydik ama.

Kalkavanlar büyük bir aile. İlişkinizi onayladı mı, tepki mi verdiler?

- Başta istemediler. Bir yanda Metin, bir yanda ailem, arada kaldım. Annem bir tarafta, ben bir tarafta ağladım. Perişan günlerimiz geçti. Metin beni iknaya çabaladı. Ailem evlendiğimizde çok mutlu olacağıma ikna olmak zorunda kaldı. Nitekim evlendikten sonraki mutluluğumuzu görünce rahatladılar.

- M.Ş: Sevgililiğimizi ailenin gözü önünde yaşayamadık. Mutaassıp bir aile. Fulya’yı evden hiç arayamazdım. Cebinden en fazla iki üç kez çaldırır, açmazsa müsait değil diye kapatırdım. Ailesi şov dünyasındayım diye karşı çıkıyordu. Bize düşen mutlu olarak onları mahcup etmekti, bunu başardık.

Metin’in körlüğü hiç mi engel değildi?

-
F.Ş: Bu tamamen benim sorunumdu, ailemin değil. Bana bir şey söylemediler, aralarında konuşmuşlarsa onu bilmiyorum.

Nasıl evlenme teklif ettiniz? Bir seromonisi oldu mu?

- M.Ş: Direkt evlenelim dedim ve bunu o kadar çok tekrarladım ki.

- F.Ş: Evet, papağan mı yuttun diye takılıyordum. Bir akşam yemeğinde, diz çökmeler falan isterdim ama olmadı.

- M.Ş: Zaman içinde romantikleştirdim ama. Hakkımı yeme.

Fulya Hanım, hadi itiraf edin Metin Şentürk görüyor mu?

Geçenlerde odaya girdiğimde bir baktım kitabımı karıştırıyor. "Beni de mi kandırıyorsun sen" diye çıkıştım."Yarın, öbür gün ölüp gideceğim, sen bile bilemeyeceksin" diye benle dalga geçti. Metin’i görmüyor gibi düşünemediğim için, banyoya girdiğinde arkasından ışığı yakıyorum. "Kızım, kullanmadığım elektriğin faturasını ödetiyorsun bana" diye söyleniyor.

DÜnya benİ ve TÜrkiye’yi konuşsun istiyorum

Jet ski’ye bindiniz, tavla oynadınız, şimdi 300 km hızla rekor kırmak istiyorsunuz. Kime meydan okuyorsunuz? Bize mi, kendinize mi?

- Hayata meydan okuyorum. Felsefem, hayatın benle dalga geçmesine müsaade etmeden, hayatla dalga geçmek. Hayata yapışıyorum ben. Çocukluğumdan beri arabalarla çok ilgiliyim. Mekaniğinden de çok iyi anlarım. Kör olduğum için eksikliğini hissettiğim tek şey araba kullanma zevki. Güney Afrika’da bir körün hız rekoru kırdığını okuyunca, ben de rekor kırsam dünya beni ve Türkiye’yi konuşsa diye düşündüm. Bir şimşek çaktı, Guinness temsilcisi Orhan Kural’ı arayıp yardım istedim. Şimdi şartnameyi bekliyoruz. Aslında tek amacım var: Türkiye’deki 10 milyon özürlüyü, yakınlarını, kader arkadaşlarını motive etmek. Fulya da, "Sen bu işi gözü kapalı yaparsın" diyor. Hatta yanımda oturmak istiyor, kabul etmiyorum.

Niçin? Yanınızda bir co-pilot olmayacak mı?

- Yanıma kimseyi istemiyorum. Kulağıma intercom takacağım, kendimi oradan yönettireceğim.

Kör biri olarak misyon mu üstlendiniz?

- Bu ülkede bazı tabuları yıktım. Eskiden görüp görmediğimi yanımdakine çekinerek sorarlardı. Engellilere durumlarıyla ilgili espri yapma kabiliyetini kazandırdım. Yolda rastladıklarım, "Nasıl görünüyorum abi" diyebiliyorlarsa, bu gelişmedir. Daima hayattan zevk alacak bir şeyler buldum. Mutluluk samanlıkta iğne olsa arar bulurum.

Metin’le çok film seyrederiz, anlamadığım yerleri o açıklar

Bazen onlarca kelimenin anlatamadığı bir şey, bir mimik veya bakışla anlatılabilir. Ama Metin sizde bunların hiçbirini göremiyor. Bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?

- F.Ş: Size öyle geliyor. Metin’in görememesinden dolayı bir avantajım olsun isterdim ama maalesef ki yok. Yüzümün aldığı şekli anında hissediyor.

- M.Ş: Karım şımarık konuştuğunda, bir şeye kızdığında, sevindiğinde yüzünün ne hál aldığını anlıyorum. Tatlı ses tonuyla konuşurken bile "Canın mı sıkkın" derim, yanılmam.

Bir körle evlenmenin dezavantajı, ek sorumlulukları neler?

-F.Ş: Bugüne kadar dezavantaj yaşamadım. Bana yüklediği ekstra hiçbir sorumluluk yok. Evde benden bir şey istiyorsa yapamadığından değil, şımarıklığından. Ben de şımarmasına izin veriyorum. İhtiyacı olan her şeyi tek başına evde yapabiliyor. İstediği zaman bana kahvaltı hazırlıyor, hastalandığımda meyve suyu sıkıyor, evdeki bütün tadilatları yapıyor. Şımarıklığının dışında hiçbir ağırlığı yok yani.

Körle yatan şaşı kalkar lafının muhatabı karşımda duruyorken sormadan edemeyeceğim. Fulya Hanım, hayatınızda şaşan ne oldu?

- F.Ş: Vallahi hiçbir şey. Sadece huy olarak birbirimize gittikçe daha fazla benzedik, aynı anda aynı şeyleri düşünüp söylüyoruz.

- M.Ş: Şaşı olmadı ama gözlerini kaydırarak benim taklidimi yapıyor bazen. Ben de buna bayılıyorum.

Metin, ellerinin dışında gözleriyle size dokunabiliyor mu?

- Hem de nasıl. Bazen fotoğraf çektirirken, bana baktığın gibi bak objektife diyorum ona. Çünkü bana çok güzel bakıyor.

Bir kadının vücudunu dokunarak keşfedebilirsiniz ama yüz çok daha esrarlı. Eşinizin yüzünü keşfedebildiniz mi?

-
Hiçbir kör dokunarak yüzün neye benzediğini anlayamaz. Böyle sanmak bir yanılgıdır. Yüzü anlamlandıran mimikler, çizgilerdir. Onlar dokunarak anlaşılmaz. O yüzden yine sezgiler devreye giriyor.

Fulya Hanım, hiç yüzünüzü Metin’e tarif etmediniz mi? Ellerini avuçlarınıza alıp yüzünüzde gezdirmediniz mi?

- Böyle bir ihtiyaç hissetmedim. Sadece sevmek için ellerini yüzümde gezdiriyor, keşfetmek için değil.

Birlikteyken eğlenen bir çift misiniz?

- F.Ş: Evde çok komiğiz. Dışardan gören olsa rezil oluruz. Çok gülüyoruz, çocuk gibiyiz, itiş kakış, kovalamaca her şeyi yapıyoruz.

- M.Ş: Bazen dışarı çıktığımızda, "Evde yaptıklarımızı dışarda yaparsak rezil oluruz, dışarda birbirimizi çok iyi kontrol edelim" diyorum.

Birlikte televizyon seyrediyor musunuz?

-
F.Ş: Çok film seyrederiz. Hatta benim anlamadığım yerleri Metin açıklar. Ben karakterlere yoğunlaştığım için bazen diyalogları kaçırıyorum. Ama o görmediği için diyalogları çok iyi takip ediyor.

En favori filmleriniz, aktörleriniz kim?

- F.Ş: Metin, Denzil Washington’ın büyük hayranı. En son onun John Q filmini seyrettik.

Metin Bey, Denzil Washington’ın oyunculuğunu görmüyorsunuz bile. Üstelik kendi sesini de değil dublajlı halini duyuyorsunuz. Nasıl onun büyük bir hayranı olabiliyorsunuz?

- Oynadığı karakterlerin hepsinin bir çizgisi var. Onu tahayyül edip, kafamda oluşturuyor, kahramanlaştırıyorum ve hayranı oluyorum.

- F.Ş: Ama ne hikmetse Denzil Washington’un yakışıklı olduğunu da biliyor.

Birlikte yapmaktan en keyif aldığınız şey nedir?

- M.Ş: Tavla oynamak, yürüyüş yapmak, film seyretmek. Ama tavla oynarken boşanma noktasına gelebiliyoruz. Herkese karşı şanslıyım ama Fulya’yla yenişemiyoruz.

Metin kitap okuyamıyor, ona kitapları siz mi okuyorsunuz?

- F.Ş: En son Çılgın Türkler’i okumak istedi, aldık. Evde oturamadığımız için başlayamadık. Sabah eşofmanla kuaföre gidiyorum. Metin arayıp, şuradayız haydi gel, diyor. Bir bakıyorum gecenin üçü olmuş hálá eşofmanlayım. Hatta bir gün pedikür terlikleriyle günü tamamladım.

- M.Ş: Kitapları bilgisayara yüklüyorum, kadın sesiyle okuyor.

- F.Ş: Bilgisayarı kıskandığım için engelleyip kendim okumak istiyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!