Sorunlara çözümler !...

Güncelleme Tarihi:

Sorunlara çözümler ...
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Yazılarımı okuyan dostlarımdan haklı bir uyarı aldım. ‘Eleştirmek, soru sormak kolay, sorunlara çözüm bul, öneri getir’ dediler. Ben de onlara hak verdim ve önerilerimi sunuyorum efendim. Memlekete hayırlı uğurlu olsun.

* Bundan sonra sessiz harflere sesli, seslilere sessiz densin, zaten herkes öyle biliyor.

* Saçını sarıya boyamayan kadına kadın denmesin.

* Hıncal Uluç her şeyden sorumlu devlet bakanı yapılsın.

* Enflasyon öyle hızlı yükselsin ki, ayakkabının bir tekini bir fiyattan, öbür tekini zamlı fiyattan ödeyip çıkalım dükkandan.

* Elini ateşe sokmuş gibi bağırmayan erkeklere asla kaset yaptırılmasın.

* Ya TV kanalları azaltılsın, ya günler uzatılsın. Sibel Can hepsine yetişemiyor.

* Ya ‘Televole’ler yasaklansın, ya da sesi güzel olmayan futbolcu olamasın.

* Israrla ‘‘Ben sanatımla anılmak istiyorum’’ dedikleri halde, basında sürekli çıplak resimleri çıkan manken, şarkıcı, vs. kızlarımızı, bu resimleri çektirmeye razı eden (!) fotoğrafçılara madalya verilsin.

* Göstere göstere gösterilecek yeri kalmayan hanım kızlarımız, vücudun muhtelif yerlerine silikondan yeni memeler yaptırsınlar.

* Savaş Ay çeribaşılığa getirilsin.

* Erken seçim yapılsın, Tansu Çiller başbakan olsun, sonra Mesut Yılmaz başbakan olsun. Sonra yine erken seçim yapılsın, yine Tansu Çiller başbakan olsun, sonra yine Mesut Yılmaz başbakan olsun. Sonra yine erken seçim olsun. Böyle kıyamete kadar sürsün.

* Deniz Baykal hükümete destek versin, sonra desteğini çeksin. Sonra tekrar versin, tekrar çeksin, bir versin, bir çeksin. Bu da kıyamete kadar sürsün.

* Partiler kapatılmasın ara sıra isimleri değişsin.

Kemal Sunal'a gıcık oluyorum

Beni bilenler bilirler, sesim genel olarak hem ton, hem de volüm olarak kadın normallerinin üstünde seyreder.

Doğduğumda bir ağlamışım, annem bu sefer oğlan oldu demiş. O günden beri annemin hiç olmazsa kulakları erkek çocuk özlemi duymamıştır sanıyorum.

Bu sıradışı ses bana dünyaya gelirken verilmiş bir lütuf, ama ben de ‘Bu bana Allah vergisi’ deyip yan gelip yatmadım. Bunu daha da geliştirmek için hayatımı tehlikeye atma pahasına günde iki paket sigara içerek sesimin kalınlığına kalınlık kattım.

Yalnız, bir problem var. İnsanlarımızda, erkeklerin sesi kalın, kadınlarınki ince olur diye bir saplantı oluşmuş. Ne zaman telefona cevap versem ‘‘Pakize Hanım evde mi beyefendi’’ diye bir soruyla karşılaşıyorum. Bu artık benim için sıradan bir olay haline geldi. Neredeyse bunu duymasam acaba sesime bir şey mi oldu diye evhama kapılacağım.

Geçenlerde bir arkadaşımı aradım, sekreter çıktı karşıma ‘‘Alev hanımı bağlar mısın canım’’ dedim. Sekreter ‘‘Ben sizin nerden canınız oluyorum beyefendi’’ dedi. Bu iyi, sesim şahsiyetini korumaya devam ediyor demek ki.

Bu ses kalınlığı irsi olmalı ki, ablamın sesi de benimki gibi. Geçenlerde o da bir arkadaşını aramış, sekreter ‘‘kim görüşecek’’ diye sorunca ablam ‘‘Ayşe’’ diye cevap vermiş. ‘‘Ayşe Hanım'ı alayım efendim’’ demiş sekreter. ‘‘Ablam Ayşe benim’’ deyince karşıdan bir daha ses gelmemiş. Hafif bir şok durumu yaşadı herhalde.

Yalnız annemin bizle ilgili bir endişesi var. Bizi dönme zannetmeleri. ‘‘Kızım boyunuz uzun, yüzünüz gözünüz, saçınız boyalı, bir de sesinizi duyarlarsa bunlar dönme diye arkanıza takılırlar. Sakın Beyoğlu'nda filan yüksek sesle konuşmayın’’ diye tembih ediyor her sokağa çıktığımızda.

Dönme deyince aklıma geldi. Senelerce evvel bir gün rahmetli ‘Adile Naşit aradı. Kemal Sunal bir film çekiyor, sana ihtiyacı var’ dedi. Ben film teklifi geldi, diye tam sevinmeye hazırlanırken, Adile Abla gerçeği açıkladı. Meğer Kemal Sunal dönme şarkıcı rolündeymiş, şarkıları ben söyler miymişim? Kemal Sunal'ın bunu teklif etmeye yüzü tutmamış, Adile Abla'yı araya sokmuş. O gün bu gündür Kemal Sunal'a gıcık oluyorum. Bu arada yeri gelmişken, dönmelere hiç karşı değilim, isteyen istediği gibi dönebilir.

Sesimin kalınlığı yetmezmiş gibi, bir de yüksek sesle konuşma alışkanlığı var bende. Komşuların ayak sesleri bizim kapıda yavaşlar daima. Kavga var zannedip içeriyi dinlerler. Aslında biz o sırada gayet sakin bir sohbetin içindeyizdir.

Hele telefonda ipin ucunu iyice kaçırıyorum. Konuştuğum yerin uzaklığına göre sesimi ayarlıyorum. Mesela İzmir'le konuşuyorum, hani biraz daha gayret etsem telefona gerek kalmayacak, sesim İzmir'den rahat duyulacak. İyi ki Van'da tanıdığım yok. Yanıma vokalist almam gerekecekti herhalde.

Yalnız şunu belirtmem gerekiyor, şarkı söylerken sesim hiç fena değildir. Eskilerin davudi dedikleri cinsten, makbul bir sestir. Öyle olmasak 28 senedir insana şarkı söyletip, üstelik bir de üstüne para vermezlerdi.Ayrıca ablam da sesiyle para kazanıyor. Senelerdir İstanbul operasında kontra alto olarak görev yapıyor. Şahsen ben seslerimizi çok beğeniyorum.Çatal bıçak sesli kadınlara hiç tahammülüm yok. Oh yine taşı gediğine koydum.

Ancak aklıma takılan bir şey var. Evde şarkı söylediğimde kedilerim iki elleri kanda olsa, koşup geliyorlar ve boğazımı tırmalayıp ısırmaya çalışıyorlar. Gerçi ben bunu hayvanların takdir duygularını bu şekilde ifade ettikleri şeklinde yorumluyorum, ama aklıma kötü şeyler gelmiyor da değil.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!