Güncelleme Tarihi:
Genellikle (babası ölmüş veya ana-babası ayrı) babasız büyümüş veya silik bir babası ama mutlaka “dominant” bir annesi olan genç kızlardır bunlar.
Babası / ailesi / çevresi / kocası komadığı, yahut fiziği elvermediği için şöhret ve para tutkusunu tatmin edememiş, muhteris ve “dağlar anası” bir kadındır genelde bu “şöhret anası.”
Kızını – yaşı 13’ü, 14’ü buldu, ayakları iskemleden kesildi mi - ne kadar güzellik yahut “artiz” yarışması varsa sokar; çocuğu (yaşından büyük görünsün diye) boyamaktan, topuklu giydirmekten, sahneye atmaktan hatta bir prodüktörün ya da zengin bir “millî çapkının” koynuna sokmaktan kaçınmaz.
Sonra da, kız biraz tanınıp para kazanmaya başladı mı, ilişkilerini “tanzim etmekten”, menajerliğini yapmaktan, parasını “yönlendirmekten” kimse alakoyamaz “şöhret anası” kadını. Tabii, kızının şöhretinden bilistifade... bir iki jigolo tutmayı da ihmal etmez bu anne!
(Aynı ana-baba tipine sporcularda, sanatçılarda da rastlanır sık sık. Tenis şampiyonlarının menajerliğini yapan ya anneleridir, ya da babaları. Genellikle de üçüncü sınıf eski, rate tenisçilerdir bunlar. Bir insanın, 5-6 yaşındaki çocuğunu günde 8 saat, 10 saat tenis oynamaya, yüzmeye, koşmaya ya da piyano yahut keman çalmaya zorlaması için... “kabiliyeti varsa cesaretlendirelim” türü analık- babalık duygusunu aşan bir ihtirası, bir sapkınlığı olması gerekir.)
BİLİYORUM DA, SÖYLEYEMİYORUM
Ayrılmış ana-babanın çocuğu, utanç veren bir baba ve dominant bir anne yaygındır sanatçılar içinde de, konumuz bu değil.
25 Mayıs tarihli Posta gazetesinde, Müge Dağıstanlı’nın (Duydum, Gördüm, Yazdım) köşesinde “Böyle anne dost(lar, demek gerekirdi) başına” diyen minik haberini görünce aklıma geldi bu “şöhret anası” tiplemesi.
“Manken Şebnem Schaffer’in annesi Leyla Schaffer kızının kiminle aşk yaşayacağına karar veriyormuş. Şebnem’i sevgilisiyle yalnız bırakmıyor, hatta kızının aşk mesajlarını bile yazıyormuş.” diyordu Dağıstanlı.
Yukarıdaki “şöhret anası” tipine uyar mı, bilmem. Mahkum edecek kadar tanımıyorum ana kız Schaffer’leri...
Ama... Bir genç kız hatırlıyorum, anasının güzellik yarışmalarına, ihtiyar çapkınların koynuna sokup çıkardığı. Ve hâlâ kızının kanını emen. Şarkıcı iki kız kardeş hatırlıyorum, ezik babalarına rağmen, analarının şöhret olsunlar diye yapmadığı kalmayan. Oyuncu iki kız kardeş hatırlıyorum, yaşlı anaları genç erkeklerle rezalet çıkardıkça utancından ne yapacağını bilemeyen.
Daha yakın örnekler de var, biliyorum. Oyuncu kızını, 75 yaşında, utandırmaya devam eden yahut “assolist” diye millete yutturup rantını yiyen.
Biliyorum da, yukarıdaki “tarifi” biraz sert tuttuğum için, isimlerini veremiyorum...