Sizce ‘canlı’ ne demek?

Güncelleme Tarihi:

Sizce ‘canlı’ ne demek
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 08, 2002 00:00

Bilimin hızla geliÅŸmesi karşısında, canlılığın tarifi üzerinde büyük anlaÅŸmazlıklar çıkıyor. Kimi bilim insanı, örneÄŸin internetin, bilgisayar programlarının da canlı sınıfına sokulabileceÄŸi görüşünde.Tartışılan konular: Canlı ne demek? Kök hücreler canlı mı? Virüslere ve bakterilere canlı diyebilir miyiz? Canlı, kendini yeni durumlara uyarlama yeteneÄŸi mi?Ä°yiyle kötü, demokrasiyle baskı, dostla düşman gibi birçok kavramın birbirinden kesin çizgilerle ayrılmadığını artık biliyoruz. Bu anlam çiftlerinden biri de, canlıyla cansız. Ä°nsan embriyosundan kök hücre elde ederek hastalıkların daha iyi saÄŸaltılabileceÄŸini düşünen bilim insanları, yaÅŸamın ne olduÄŸunu, sınırlarını ve özelliklerini belirlemekte güçlük çekiyor. Karşılaşılan en önemli sorular ÅŸunlar: YaÅŸam ne zaman baÅŸlıyor ve canlı olmak, gerçekte ne anlama geliyor?Teknolojik geliÅŸmeler, yaÅŸamın tanımını deÄŸiÅŸtirecek önemli bir rol oynayabiliyor. Sözgelimi maymun yumurtaları kimyasal bir iÅŸlemden geçirilerek deÄŸiÅŸtirildiÄŸinde, embriyon gibi kök hücre üretebiliyor. Ve bunun için ileride bir bebek maymuna dönüşme yeteneÄŸi ya da oluÅŸumda bir sperme ihtiyaç yok. Kök hücreleri ‘canlı’ mı?Ä°nsan yumurtasının da aynı biçimde yeniden üretildiÄŸini düşünelim. Bu doÄŸal olmayan ve tümüyle yapay kök hücreleri ne ölçüde ‘canlı’ sayılabilir? Bir tüpte yapay hormonların elde edilmesine yarayan kimyasal tepkimelerle ya da Yer’de yaÅŸamın baÅŸladığı ilk koÅŸulların benzerlerini yaratma çabasıyla karşılaÅŸtırıldığında, hangisi daha canlı? San Diego, California Ãœniversitesi’nde yaÅŸamın kökeni üzerine araÅŸtırma yapan deniz kimyası profesörü Dr. Jeffrey L. Bada, ‘Dört milyar yıl önce dünyanın baÅŸlangıcında gerçekleÅŸtiÄŸini sandığımız RNA moleküllerinin çoÄŸalmasını, bugün bir tüpte gerçekleÅŸtirebiliyoruz. Bu amaçla her tür kimyasal maddeyi bir araya getiriyoruz. Ama kimse henüz bunu canlı olarak nitelemeye cesaret edemedi,’ diyor. Ona göre, ‘Laboratuvarda embriyonları canlı tutmak ya da araÅŸtırma amacıyla yumurtaları kullanmakla bir deney tüpünde RNA molekülü oluÅŸturmak, birbirinden pek de farklı olmayan iÅŸler.’Embriyon insan deÄŸilCase Western Reserve Ãœniversitesi fizik bölümü baÅŸkanı Dr. Lawrence M. Krauss’a göre de, bir deney çanağındaki embriyon, yaÅŸamın baÅŸlangıcı sayılabilecek canlı bir nesne deÄŸil, bir kimya fabrikasıdır ve nasıl yontulmamış bir taşı Michelangelo’nun Pieta’sıyla aynı deÄŸerde görmüyorsak, embriyonu da küçük bir insan olarak göremeyiz:"Bir gün bir baÅŸka ÅŸeye dönüşebilecek bir organik maddeyle, insan olarak iÅŸlevlerini yerine getiren bir canlı arasında büyük fark var. Ä°nsanların bir gizilgücü, gerçekmiÅŸ gibi görmeleri beni ÅŸaşırtıyor.’İnsan merkezli ya da en azından biyoloji merkezli düşünenler, yalnızca organik yaÅŸam biçimlerini canlı olarak görüyor. Canlılığı karbon temelli olmakla sınırlıyorlar.Ä°nternet canlı mı?Bir baÅŸka grup ise canlı teriminin kapsamını daha da geniÅŸletmekten yana. Onlara göre, internet ya da ekonomi de, bir karınca kolonisi kadar canlı özellikleri taşıyor. Bunlar, tüm unsurlarının veya bireylerinin birbirleriyle baÄŸlantılı olarak hareket ettikleri üstün organizmalar. Birbirlerine karşılıklı yanıt vererek ve sürekli deÄŸiÅŸerek hareket ediyorlar. Yapay yaÅŸam alanında çalışanlar, yaÅŸamın birçok özelliÄŸinin dijital bir format içinde de görülebileceÄŸini ileri sürüyor. Y-yaÅŸamcılar (yapay yaÅŸam) denilen bu insanlar, göreceli basit kodlarla ya da komutlarla baÅŸlayan, ama daha sonra serbest iletiÅŸim ağına girdiklerinde kendi yollarını izleyerek son derece büyük çeÅŸitlilik gösteren bilgisayar programlarının ‘ekosistemler’ içinde bir araya geldiÄŸini söylüyor. Bu tür programların en ünlüsü Tierra, 1990'ların baÅŸlarında Oklahoma Ãœniversitesi’nde hayvanbilim profesörü Dr. Thomas S. Ray tarafından geliÅŸtirildi ve bütün dünyaya yayıldı. Ancestor denilen 85 bitlik bir bilgisayar koduyla iÅŸe baÅŸlayan Tierra, daha sonra kardeÅŸ kodlar üretti ve bunlar da kendi aralarında, kimi Ancestor’un 10 ya da 100 katı uzunluÄŸunda yeni kardeÅŸ kodlar geliÅŸtirdiler.Evrim geçiren programBunların çoÄŸalma parametreleri, tıpkı karbon temelli dünyadaki DNA çoÄŸalması gibi mükemmellikten uzaktı ve bir kuÅŸak Tierra’dan ötekine küçük deÄŸiÅŸikliklere yol açıyordu. Belli yaÅŸam alanlarında toplanma eÄŸilimi gösteren organizmalar, iÅŸbirliÄŸi, yarışma, asalaklık gibi özellikler de taşıyor, baÅŸarı oranı deÄŸiÅŸen bir çoÄŸalma ve ölme süreci içine giriyorlardı.Bunların evrim de geçirdiÄŸini ileri süren Dr. Ray’e göre, yaÅŸamın en önemli özelliÄŸi, doÄŸal ayıklanma yöntemiyle evrim geçirmek.. Ve bilgisayar programları da bu özelliÄŸi taşıyor. Ray, bu nedenle de, Tierra’nın, yalnızca bir yaÅŸam modeli olmayıp canlı olduÄŸunu açıkça söylüyor: ‘YaÅŸamla yaÅŸam olmayan arasındaki bir alacakaranlık bölgesinde bir ÅŸeyler yaratıyoruz. Böylece yaÅŸamın kesin bir evet ya da hayır sorunu olmadığı anlaşılıyor. YaÅŸam ve canlılığın çeÅŸitli tonları var.’ Tierralarından birinin ölümü karşısında üzüntü duyup duymadığı sorulduÄŸunda, Ray, ‘Hayır,’ diyor. ‘Bir bakteri ya da virüsün ölümü beni ne kadar üzerse, o kadar üzülüyorum.’Ölmek istemezlerseBir baÅŸka grup bilim insanı ise makine dünyasının gerçek yaÅŸama bu kadar yakın olduÄŸunu ya da bir bilgisayar ya da robotun belli bir ayırdındalık geliÅŸtirip, artık ölmek istemeyebileceÄŸini düşünmüyor. Sanal gerçeklik uzmanı bilgisayar bilimcisi Jaron Lanier, ‘Bilgisayarların pek yakında insan gibi bir canlı türü olarak görüleceÄŸini savunanlar var. Ben bu düşünceye hep karşı çıktım ve birçok konferansta benden baÅŸka herkes aynı kanıda olduÄŸu için yalnız kaldım,’ diyor. Lanier, bir bilgisayarın gerçekten insanın inceliÄŸine ulaşıp ulaÅŸmadığına karar vermek için büyük Ä°ngiliz matematikçi Alan Turing’in geliÅŸtirdiÄŸi ölçütü de tartışmaya açıyor. Turing’e göre, bir yargıç, bir bilgisayarla bir insanın verdiÄŸi yanıtlar arasında bir farklılık göremezse, bu bilgisayarın temelde akıllı olduÄŸu söylenebilir ve insana tanınan haklar tanınabilir. Bu ölçütü belirlerken, Turing’in, ‘bilgisayarın daha akıllı ya da insana benzer olduÄŸunu varsaydığını’ söyleyen Mr. Lanier, durumu bir de baÅŸka açıdan ele alarak insanın aptallaşıp bir bilgisayara benzediÄŸi sonucuna da varılabileceÄŸini söylüyor. Sonuç olarak canlı olma deneyimi, Mr. Lanier’ye göre öznel bir durum. ‘Oysa bilim yinelenebilir ve denenebilir olayları konu alıyor. Bu nedenle canlı olma deneyimi hiçbir araçla ölçülemez ve hiçbir zaman tam olarak açıklanamaz.’Virüsler canlı mı?DoÄŸal varlıkların en ucundaki virüsleri ele alalım. Bir görüşe göre yaÅŸamak, enerji tüketmek ve enerji kazanmak için yemek anlamına gelir. Oysa virüsler bunları yapmaz. Hiçbir canlı özelliÄŸi göstermez. Åžeker ya da tuz ne kadar canlıysa, virüsler de o kadar canlıdırlar. Virüs uzmanları ise virüslerin ikinci dereceden bir canlılık gösterdiÄŸini, konakladıkları hücreleri, yeni virüslerin üremesini saÄŸlayacak bir enerji harcamaya zorladıklarını ileri sürüyor. Hastalık yapıcı mikroplar varlıklarını sürdürmek için akıllı yöntemler geliÅŸtiriyor ve gerektiÄŸinde evrim geçiriyorlar. New York Rockefeller Ãœniversitesi’nden Dr. Arnold Levine gibi virologlar, uyku durumunda olsalar da, virüsleri canlı varlıklar olarak görüyor. ‘Pas’ın bile canlı olup olmadığını tartışan ve pas arttıkça sanki bulaşıcıymış gibi bir metalin üzerinde daha çok yayıldığını ileri sürenlerin bulunduÄŸu bir ortamda, birçok kimse bireylerden çok, sistemleri canlı olarak görmek gerektiÄŸini düşünüyor. Önemli olan ne?Reed College’den Dr. Bedau’ya göre bir sinek ya da insanı canlı kılan yüzeysel özellikler yerine, canlıların kendilerini yeni durumlara uyarlayabilme yeteneÄŸinden söz etmek gerekiyor. Bedau, dinozorların birer birer ölerek deÄŸil, deÄŸiÅŸen koÅŸullara ayak uyduramadıkları için yok oldukları kanısında. Bu açıdan kök hücre tartışmasına yeniden dönersek, biyolojik ve evrimsel baÄŸlamından kopuk bir biçimde laboratuvarda duran bir insan embriyonunu canlı olarak görenler, canlılar arasındaki toplumsal, duygusal ve fiziksel baÄŸların önemini gözden kaçırıyor. New York Times’de yayımlanan bu canlı tartışmasına, New York City Ãœniversitesi’nden Dr. Barbara Katz Rothman da katılıyor ve şöyle diyor: ‘İnsanlık tarihinde çok yakın zamanlara kadar bir bebeÄŸin canlı olduÄŸu, ancak anne karnında hareket etmeye baÅŸladığı yani toplumsal yaÅŸama girdiÄŸi zaman düşünülürdü. Laboratuvardaki birkaç günlük embriyon, bu açıdan hiçbir iÅŸaret vermez ve çevresindeki dünyayla hiçbir bağı yoktur. Çevresindeki canlıların onu canlı olarak tanımlaması gerekir. Oysa bu canlılar da yaÅŸamın en güzel armaÄŸanı olan bilinmezlikler ve belirsizliklerle çevrilidir.’ Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!