Sahne arkasında neler oluyor

Güncelleme Tarihi:

Sahne arkasında neler oluyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2010 00:00

Star TV’de bu akşam “Bana Bunlarla Gel” adlı yeni bir kabare programı başlıyor. Sahne arkasının da ekrana getirileceği programın detaylarını, başrol oyuncuları Günay Karacaoğlu ve Peker Açıkalın’dan dinledik.

Haberin Devamı

“Bana Bunlarla Gel”, yayına başlıyor. Programın formatını sizden dinleyebilir miyiz?   

Günay Karacaoğlu: Bir kabare tiyatrosu oyuncularının, her gece çıktıkları tiyatro sahnesinde sergiledikleri oyunları, bununla beraber kuliste ve özel hayatlarında yaşadıkları olayları seyirciyle paylaşacağız. Böylece izleyici, oyuncuların sahne arkasında neler yaşadığını da görecek. Her birimiz kendi kişiliklerimiz dışında bir karakteri oynayacağız. Ben şebnem adlı bir oyuncuyu canlandırıyorum. Kuliste şebnem’im. Sürekli ders çalışmayan oğluyla ilgilenen bir anne. Sahnede ise farklı farklı karakterleri oynayacağım.   

Peker Açıkalın: Türk televizyonlarında daha önce denenmemiş bir format bu. Seyirci hem kulisi, hem tiyatro sahnesini hem de oyuncuların özel yaşamlarını aynı anda izleyebilecek. “Televizyon tiyatrosu” olarak adlandırılabilir. Çekimler, bir tiyatro sahnesinde ve gerçek seyircilerle yapılıyor. Bu projenin uzun soluklu olacağına inanıyorum ve içinde bulunduğum için çok mutluyum. 16 yıldır tiyatro yapmıyordum. Kumpanya hazzını şimdi bu projeyle yaşıyorum. Televizyonda bulunmama prensibimi bu programla bir kez daha aştım diyebilirim.

Peker Bey, sizin rolünüz nedir?          

P. Açıkalın: Ben devamlı çapkınlık yapan Oral’ı oynuyorum. Ama her skeçte farklı tiplere de bürüneceğim tabii. 

PROGRAMDA DANS ŞOVLARI DA OLACAK

Programın ismi neden “Bana Bunlarla Gel”? 

P. Açıkalın: ısim babası Birol Güven. Ben de ilk duyduğumda “Bu nasıl isim!” diye tepki gösterdim. Ama sonra anladım ki Birol Güven’in böyle bir tarzı var. Çok zeki bir yapımcı. “Ayrılsak da Beraberiz”, “Çocuklar Duymasın”, “En Son Babalar Duyar” dizileri de ilginç isimlere sahip. “Kara Kumpanya”, “Çadır Tiyatrosu” da olabilirdi ama “Bana Bunlarla Gel” uzun vadede akıllara kazınacak bir isim.

Bu isimle, “Yapılmışları beğenmiyoruz, yapacaksanız böyle işler yapın” demek mi isteniyor?

P. Açıkalın: Levent Kırca “Olacak O Kadar”la nasıl bir misyon üstlendiyse, biz de yeni bir ekip olarak televizyonda eksik olan mizah anlayışını izleyiciye sunmaya talibiz. Programda sadece skeçler değil, dans şovları, taklitler de olacak. Kumpanyanın içinde Kabile adlı bir dans grubu var örneğin. Grup Amerika, Belçika, Fransa gibi ülkelerden gelen dansçılardan oluşuyor. Bu tarz bir performanslar bütünü sergileyecek insanlar olmadığından, bu açığı kapatmak için bir araya geldik. ızleyici için farklı bir şey olacak. Bu ekiple Türkiye ve Avrupa turnesine de çıkmak istiyoruz.

Peki skeçlerle güldürmeyi mi amaçlıyorsunuz, farklı türlerde oyunlar da sahneleyecek misiniz?

G. Karacaoğlu: Bunu zamanla anlayacağız, şu anda kesin çizgiler yok. Seyircinin beğenisi doğrultusunda değişebilir.

Skeçleri kimler yazıyor?

G. Karacaoğlu: Tüm hikayeler ve format Birol Güven ve ekibine ait.

Projede yer almanız için size nasıl teklif geldi?

G. Karacaoğlu: Teklif Birol Güven’den geldi. Benim kabul etmemdeki en büyük etken de onun mizah anlayışı oldu zaten. Daha önce hiç birlikte çalışmamıştık. Benim komediye bakış açımla onunki aynı. Birbirimizi bu anlamda tamamladığımızı düşünüyorum.

TİYATROCUNUN TEK MAZERETİ ÖLÜM

Seyircinin, programda tiyatro kulisini görme imkanı bulacağını söylediniz. Bu formatla amaçlanan neydi?


G. Karacaoğlu: Ben televizyon programlarını izlerken hep reklam aralarında ne yaptıklarını merak ederim. Her zaman kamera önündeki değil, arkasındaki durum merak konusudur. Bu programın mantığı da bu. Oyunculuk bazen basit ve herkesin yapabileceği bir meslek olarak görülüyor ya, amacımız aslında öyle olmadığını göstermek. Tiyatro oyuncusuysanız, 40 derece ateşliyken de, moraliniz çok bozukken de o sahneye çıkacak ve oynayacaksınız. Setlerdeki gibi erteleme söz konusu değil tiyatroda. Oyuna gelmemeniz için geçerli tek neden vardır; o da ölmeniz. Bu da sadece gerçek oyuncuların bildiği disiplin ve gerçektir.

Siz sahne üzerinde en çok zorlandığınız anı anımsıyor musunuz?

G. Karacaoğlu: Çok olmuştur... Ama insan sahneye çıktığı anda diriliyor. Mesela şu an sesim kısık ama sahneye çıksam açılır. O başka bir adrenalin. Sizi seyretmeye gelen insanların beklentisi ve duygusal bağı, her ne durumda olursanız olun sıkıntınızı bastırır. Sizin hastalığınız seyirciyi ilgilendirmez. Bilet alıp sizi izlemeye gelen seyirci karşısında yüzde yüz performans sergilemek durumundasınız. Zaten seyirci o sırada oyuncunun hasta olduğunu bilse çok üzülür. Bunu yansıtmamanız, “Benim hiçbir şeyim yok, bakın çok sağlıklıyım, size de en güzel oyunumu oynayacağım” duygusunu vermek zorundasınız.

Oyuncuların sahne arkasındaki hayatlarını görmek, bu mesleğe olan saygıyı artıracak mı sizce?

G. Karacoğlu: Evet, tabii ki. O saygınlık dediğimiz olay, sahne arkasında başlıyor. Beş dakikalık eğlenceli ya da acıklı bir şey seyrediyoruz ya hani, onun nasıl çekildiğini kimse görmüyor. Hadi İstanbul seyircisi daha bilinçli. Birçok mekan, dizi seti olarak kullanılıyor. Ama Muş’ta oturan biri çok fazla set ve kamera görmüyor. Oyuncunun hayatının sadece oyunculuk olmadığını, onun da herkes gibi bir yaşantısı olduğunu gösteriyoruz. Oyunculuğun meslek olarak saygınlığı azaldı. ınsanlar, bu işin sanıldığı kadar kolay olmadığını görecek.

Haberin Devamı

ADRENALİN PATLAMASI YAŞIYORUM

Peker Bey, 16 yıldır tiyatro yapmadığınızı söylediniz. Neden bu kadar ayrı kaldınız sahnelerden?


Peker Açıkalın: Çok heyecanlanıyorum çünkü. Tiyatroda yanlış yaptığınız zaman, çok büyük bir boşluğa düşersiniz. Dizide öyle katı kurallar yok, yanlış yaparsanız çekim tekrarlanır. O nedenle bu proje bende adrenalin patlaması yaşatıyor. Ama zaten heyecanlanmazsanız, yaptığınız işin de bir anlamı kalmaz.

Haberin Devamı

TİYATRO VARSA KALİTE YÜKSELİR

“Bana Bunlarla Gel”de hem tiyatro hem de televiyon keyfini aynı anda yaşatacaksınız...


Günay Karacaoğlu: Evet. Saygın bir durumu da var bu işin. ışin içine tiyatro girince, kalite yükseltiyor tabii. Televizyonun misafirperverliğiyle tiyatronun ağırbaşlılığı bir araya geliyor.

Peker Açıkalın: Olayın tekniğini, kreatifliğini daha ön planda tutarak hareket ettik. Dört skeç çekerek ilk bölümü oluşturduk. Heyecandan, Günay’la göz göze geldiğimiz skeçleri hatırlamıyorum bile!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!