Güncelleme Tarihi:
Bloglar arasında en ilginçleri, kişisel yazılar yazanlar. Ahmet Emin Şensoy (18) Doğuş Üniversitesi endüstri mühendisliğinde 2’nci sınıfta. Rahatyazar.blogspot.com adresindeki blogunu geçen eylül ayından beri yazıyor. “İlk bloguma Ahmet 01 adıyla başlamıştım. Sonra her şeyi rahat yazayım diye rahatyazar adresini açtım. Arkadaşlarıma ve aileme de bu yeni blogu yazdığımı söylemedim. Bu haberle birlikte öğrenecekler. “ Rahatyazar’ı okuyanların çoğu diğer blogcular. Yazıları çok yorum alıyor. Rahatyazar, duygularını gizlemiyor. Hatta bu blog için, onun olaylar karşısında yaşadığı duyguların blogu demek yanlış olmaz. Bir boşanma hikayesi de yazabiliyor, bir kız tarafından reddedildikten sonra yaşadıklarını da.
Manik depresif Melis’in yaşamı
“Hayatımız film, hatta Yaprak Dökümü’nü geçtik...” dediğimiz anlar olabilir mi? Melis’in yaşadığı olaylar böyle işte. Lise hayatında ağır bir depresyon geçirdi. Liseden sonra girdiği sekreterlik işi çok iyiydi. Staj bahanesiyle bu işi bıraktı. Hiç dengesi yoktu, bir gün mutluydu, bir gün mutsuz. Stajı bitince gene sıkıntılarıyla baş başa kaldı.
Bir sporcuyla çıkmaya başladı. Bir gün sporcunun esrarkeş olduğunu anlamasıyla her şey değişecekti. Annesi “buluşmak yok onunla” dese de Melis kendini evde yerlere atıp dışarı çıkıyordu. İstanbul dışında bir iş buldu. Annesi ve babası esrarkeşten kurtulacak diye, kavga gürültü apar topar yolladılar Melis’i. Aylar geçti, bir gün bir telefon geldi annesine. “Kızınız iş arkadaşlarıyla tartıştı, onu işten çıkardık haberiniz olsun.”
Annesi Melis’i apar topar İstanbul’a getirdi. Olayların gerginliği geçsin diye yazlıklarına yolladılar. Yazlıkta da sıkıldı, bir işe başvurdu. Genç bir işadamıyla çıkmaya başladı. Yaz sonuna doğru annesi Melis’in bavulunda bu gencin yazdığı bir mektubu buldu ve anladı nasıl biri olduğunu: Asıl işi İstanbul’da otopark mafyasına bağlı çalışmakmış!
Melis bu beladan ancak kışın telefon kartını değiştirerek kurtulabildi. Kışın sürekli her yeri ağrıyor, dışarı çıkmıyor ve hayattan bezmiş, sıfır makyaj dolaşıyordu, yaz halinin tam zıttıydı yani. Bir gece gene kendini kaybetti. Titreme nöbetleri geçirdi. Sonunda acile götürdüler. Orada teşhis kondu: Bipolar bozukluk, çift kutuplu duygu durum sorunu... Hayattaki tüm hatalarını, dengesizliğini, umursamaz tavrını açıklıyor. Ciddi bir hastalığı var. Bu hastalıkla Britney Spears de boğuşuyor. Çok para harcama, garip kıyafetler, hezeyan, çok konuşma. Bu saydıklarım hastalığın manik dönemi (hareketli, neşeli, umursamaz olduğu dönem, fakat en zarar verici hali). Üzgün, yaşamdan kopuk, ölmek isteğiyle dolduğu dönem ise depresif dönemi (kışınki hali). İşte bu iki uçta gidip gelen bir yaşantı. Bu film kimi zaman korku kimi zaman dram. Devamı gelecek... (24 Aralık 2008 tarihli “Melis ve yaşamı-1 “Britney Spears...” başlıklı yazıdan alıntı )