Güncelleme Tarihi:
İPSİZ RECEP SETİNDEN FOTOĞRAFLAR
Belediye yemek verdi
"Son Cellat"ın çekimlerde büyük zorluklar yaşadıklarını belirten İnanır, “Hiç kar yağmayan Amasya'ya çekime başladığımız gün kar yağdı. -20 derecede çalıştık. Üçüncü gün yapımcımız öldü, beş parasız kaldık. Amasya halkının yardımlarıyla bu filmi çektik. Belediye yemek verdi, savcı cezaevini açtı. Türk Sineması'nın yüz akı filmlerinden birine imza attık” dedi.
En büyük performansım
Usta oyuncu, kariyerinin en sıra dışı rollerinden birini oynadığı "Son Cellat"taki performansından da çok memnun: "Meslek hayatımın en büyük performansını gösterdim. Dünyadaki bütün drama oyuncularına benden selam olsun. Bir araya gelip bu filmi izlesinler ve içlerinden bir tanesi çıkıp desin ki, "Hadi ya Kadir oynamamış" ben bu mesleği bırakırım."
En İyi Erkek Oyuncu dalında bu yıl Altın Portakal’ın en güçlü adayları arasında gösterilen Kadir İnanır, "Son Cellat" filmi için "Yapımcımız öldü, beş parasız kaldık. Amasya halkının yardımlarıyla bu filmi çektik. Belediye yemek verdi, savcı cezaevini açtı. Türk Sineması’nın yüz akı filmlerinden birine imza attık" diyor.
Hayırlı olsun... "Son Cellat", Antalya’da Altın Portakal için yarışacak...
- Beğendin mi filmi? Önce onu söyle.
Atilla Dorsay’ın dediği gibi, olağanüstü bir performans sergilemişsiniz. Bence Kadirizm, Kadirizm olalı böyle zulüm görmedi. Tuvalet temizleyen, günde 10 posta dayak yiyen, yetmedi karısının ihanetine uğrayan Bayram karakterini izlerken dehşete düştüm! "Nerede Tatar Ramazan" dedim...
- Bu film bana 10 sene önce teklif edildi. Öyküyü çok sevmiştim. Birkaç kere çekmek için hazırlık yaptık ama her seferinde sorunlar çıktı ve projeyi ertelemek zorunda kaldık. Allah rahmet eylesin, yapımcı arkadaşımız Ali Zebil beni nerede görse "Abi bu filmi ne zaman çekeceğiz" diye sorar dururdu. Geçen sene "Kuzey Rüzgarı" dizisinin senaryosunda değişiklikler yapılıp, benim oynadığım karaktere faşizan laflar söyletmek istenince "Benim sinematografimde böyle faşizanca laflar söyleyen karaktere ya da filme yer yok. Düzeltmezseniz diziyi bırakırım" dedim ve sonunda da bıraktım. Sonra da bu filme başladık
"Kabadayı dizisi aşk dizisine dönüştürüldü" demiştiniz...
- Evet, o da bir ayrılma nedenidir. Ancak gerçek ayrılma nedenimi benim karaktere faşizanca diyaloglar yazılması. Benim kariyerimde faşist karakterlere yer yoktur.
O arkadaşlar sizin filmlerinizi izlememiş galiba.
- Belki de...
"Son Cellat"ın yönetmeni nasıl belirlendi?
- Yönetmenliği önce Şerif Gören’e önerdim, "Ben şu an film çevirmeye hazır değilim" dedi. Ben de başladım yönetmen aramaya. Sonra Şahin Gök’ü aradım. Şahin önce yapımcıyla anlaşamadı, sonra ben devreye girdim ve
Çekimler nasıl geçti?
- 15 yıl kar yağmayan Amasya’ya biz gittiğimiz gün kar yağdı. - 20 derecede çekimlere başladık ve üçüncü gün yapımcımız hayatını kaybetti. Tüm ekip ortada kaldık. Beş kuruş para yoktu. Ancak bu film orada bırakılıp geriye dönülemezdi. Halkımızın bize olan sevgisini bir kez daha gördüm. Yemeği belediye, mekánı savcılık verdi, valilik de her türlü kolaylığı sağladı. Amasya Cumhuriyet Savcısı’nın büyük jesti sayesinde filmi Amasya F Tipi Cezaevi’nde gerçek mahkûmların arasında çektik.
Yani bir nevi film içinde film çekmişsiniz...
- Aynen öyle. Tam 22 gün hayatımın en büyük acılarını yaşadım. 22 gün, 22 gece aynı kostümü hiç çıkarmadan, kambur dolaştım. Daha film ortada yokken Kanal D’ye satışını yaptık. Onlardan yardım aldık ve sonuçta bu filmi bitirdik. Bütün sevapları ve günahlarıyla "Son Cellat", Türk Sineması’nın onur filmlerinden biridir. Herkes her filmi çekebilir ama "Son Cellat" gibi bir filmi çekmek her baba yiğidin harcı değildir. Yapımcı ölmüş, para yok, - 20 derecede çekim yapılıyor... Tabii bahsettiğim bu negatif şartlar yüzünden bazı eksiklikler olmuştur ama yapıt seyirciye ulaşmadan polemik yaratmak doğru bir yaklaşım değil. Türk Sineması’nın polemiğe değil, iyi yapımlara ihtiyacı var.
Tabii "Kendi filmini savunuyor" diyenler de olacaktır...
- Çekildiği şartları da göz önüne alırsak, "Son Cellat" Türk Sineması’nın yüz akı filmlerinden biridir. Ben çalışıyorum diye söylemiyorum. Bugün filmlerin bütçeleri milyon dolarları aşıyor. Çıkarırsın bu filme 5 milyon doları, senaryosuyla bir yıl uğraşırsınız, 28 günde değil de üç-dört ayda çekersiniz, cast’ı mükemmel yaparsınız, müthiş bir rahatlık içerisinde çekersiniz, ondan sonra belki bu kaliteye ulaşırsınız. Biz bu filmi müthiş bir yoksulluk içerisinde çektik.
’KADİR OYNAMAMIŞ’ DESİNLER MESLEĞİ BIRAKIRIM
Siz filmdeki performansınızı nasıl buluyorsunuz?
- Şunu bütün içtenliğimle söyleyebilirim ki, meslek hayatımın en büyük performansını gösterdim. Dünyadaki bütün drama oyuncularına benden selam olsun. Bir araya gelip bu filmi izlesinler, içlerinden bir tanesi çıkıp desin ki "Hadi ya Kadir oynamamış", ben bu mesleği bırakırım.
Galiba çıkan polemikler sizi üzdü.
- Yoo, hiç üzülmedim. Sonuçta biz başarılı bir film yaptığımızı biliyoruz, zaten izleyenler de bunu görecek. Tabii ki sinemanın, eleştirmen kurumuna ve festivallere ihtiyacı vardır. Yaptığınız iş tartışılacaktır, değerlendirenler de olacaktır. Bir eleştirmen tarafından alkışlanmak, bir organizasyon tarafından ödüllendirilmek, bu işi yapan insanların heyecanını doruklara çıkarır. Bunu yok sayamayız. Ama "Filmi nasıl çektiğin beni hiç ilgilendirmez, ben bitmiş işe bakarım" diyen varsa da ben onu vicdanıyla baş başa bırakıyorum. Bu film zor şartlar altında, beş parasız, Amasya halkının yardımlarıyla çekildi. Bu filmin böyle bir savunma hakkı var.
ARABACI BAYRAM ROLÜ İÇİN CELLATLA KONUŞMADIM
Doğrusu biz böylesine büyük zorluklar içerisinde film çektiğinizi bilmiyorduk...
Rolünüze hazırlanırken bir cellatla konuştunuz mu?
- Hayır... "Bir insan nasıl cellata dönüşür?" sorusuna da yanıt arıyoruz bu filmde. Ben bu soruya yanıt arayarak Bayram’ı canlandırdım. 12 Eylül’ü ve sancılarını iyi bilmezsen, o karaktere heyecan katamazsın. 12 Eylül’ün yarattığı travmaların kökenine inmeye çalıştık bu filmde.
Şu an Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu da geçtiğimiz hafta yaptığınız açıklamayla 12 Eylül sürecine bağladınız...
- Hálá söylüyorum, 12 Eylül darbesiyle aydınların geleceklerini söndürüp, halkın bilincini yok edip, yüz binlerce insanı işkenceden geçirirseniz, böyle bir toplum çıkar karşınıza.
7 Kasım’da gösterimde
Yönetmenliğini Şahin Gök’ün üstlendiği "Son Cellat", 12 Eylül sonrası askeri cunta döneminde, oğlunu çatışmada kaybetmiş bir savcının (Atilla Saral), hapishanede yolunun kesiştiği arabacı Bayram (Kadir İnanır) ile giderek trajediye dönüşen dostluğunu konu alıyor. Medyavizyon’un dağıtımcılığını üstlendiği film, 7 Kasım’da 60 salonda gösterime girecek.
Yarın
"Son Cellat"ta savcı rolünü önerdiler ama...
Yaşıma göre genç gösteriyorum.
12 Eylül darbesini yapanlar yargılanmalı.
İpsiz Recep’lere ihtiyacımız var.