Obezistan

Güncelleme Tarihi:

Obezistan
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 21, 2008 10:21

İnternete bağlanmak için laptop’umu açtım. 'Ağ bağlantılarını görüntüle'ye bastım.

Sonra "Kablosuz" u seçtim.

O da ne!       Â

Liste karşımda:

Obezistan 1.

Obezistan 2.

Obezistan 3.

Haliyle gülüyorum, kendileri koymuş bu ismi.

Doğru söze ne denir.

Burası Obezistan.

Ben de zayıflamak için burada olan insanlardan biriyim.

* * *

Eski Uludağ Otelleri’ni andırıyor.

Öyle minimalist, uçuk kaçık, jilet, acayip modern bir yer değil yani Muzaffer Kuşhan’ın Zayıflama Kampı.

Biraz insan "A bu muymuÅŸ!" oluyor.

Artık sağlıkla ilgili yerlerin bile dekorasyon dergilerinden fırlamış gibi görünmesine alıştık ya, burası öyle değil, Zen-Men, Yin-Yang yok.

Ama inanılmaz temiz bir yer.

İğrenmiyorsun, rahatsız olmuyorsun, "Ben buraya ait olabilirim" hissine kapılıyorsun.

Tanıdık gelen bir tarafı var.

80’lerdeki evlerimiz gibi.

* * *

Buranın da bir Kont Drakula’sı var.

Ama sevilen bir Kont Drakula.

Fakat korkuyor da millet ondan.

Çok yüz göz olamayacağın, hep aranda bir mesafenin kalacağı, daima işinin başında bir adam, o işte Dr. Muzaffer Kuşhan. Bir kere diyetisyen filan değil, adam harbi doktor, hatta cerrah, anladığım kadarıyla da ona diyetisyen denmesine sinir oluyor.

Benim tabii daha ilk günüm, ama ilk tespitim şu: Bir mekana ismini veren, markayı yaratan kişi, sabah-akşam orada olacak, yok öyle işleri delege etmek, arada sırada uğramak, geçerken bakıvermek... Kont Kuşhan onlardan değil. Hayatını bu işe vakfetmiş. Kampın yanında yaşıyor. Evinden bile kameralarla bu merkezi takip edebiliyor, söylüyor da, personel yeteri kadar temiz çalışıyor mu diye mutfağı gözlüyorum, uyumadan önce de lobiye bakıyorum herkes yatmış mı diye.

İnsanda disiplin ve otorite hissi yaratıyor.

"Burası benden sorulur!" diyor. Her şeye, her duruma hakim. "Kurallara uymazsan, gözünün yaşına bakmam, atarım seni buradan" diyor.

Bu tuhaf bir şekilde bu işe yarıyor.

Aksayan yanları olsa bile, yıllardır var bu merkez ve hep ayakta duruyor.

Millet korkuyla karışık ona saygı duyuyor.

"Demek ki bu iş böyle yapılmalı, sahibi başında olmalı!" diyorsun.

Aslında her iş öyle değil mi?

Metabolizmanın hızını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim

Dakika bir gol bir. Tartılıyorsun...

Bir sürü testler yapılıyor, elinde bir sağlık karnen oluyor ve her sabah bu tartılma tekrarlanıyor, yeni kilon not ediliyor.

Günün en müthiş anı bu!

Herkes heyecan içinde neticeyi bekliyor. Çünkü ne kadar kilo verdiysen, o kadar başarılısın. Takdir edilmen ya da cezalandırılman buna bağlı. Sonra bir anons.

"Dikkat dikkat, orman yürüyüşü!"

7 kilometre. Bayıldım, öldüm, bittim.

Ama yorgunluktan değil, manzaranın güzelliğinden. Gökyüzünü göremiyorsun bile o kadar güzel, müthiş patika yollar...

Bir de EÅŸek YokuÅŸu var.

Orası kestirme, 15 dakika kazandırıyormuş, ama yapmaya kalkışanlar enseleniyormuş. Bu arada yürüyüş esnasında başımızda bir doktor var.

Yürüyüşün temel konuları şunlar: Yemekte ne var, dünden beri kaç kilo verdin ve metobolizman ne kadar hızlı...

Metabolizma hızını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!

* * *

Ben çok genç insanlarla birlikte yürüdüm, 17-18 yaşındalardı...

Her yeri denemiş aileleri. Son durakları burası olmuş. Bu arada en çok Kont Kuşhan’ın dedikodusu yapılıyor ama seviyorlar onu biraz baş öğretmen ya da lise müdürü ya da babaları gibi görüyorlar. Rahatlıkla buranın dizisi çekilebilir. Herkesin kendine özgü müthiş bir öyküsü var.

Gelirleri de tahmin edeceğiniz gibi ortalamanın üstünde insanlar.

Çünkü ucuz bir yer değil, fiyatları öğrenmek istiyorsanız internet sitesine girin.

Sonra yuvaya geri dönülüyor. Ve herkes salona geçiyor Bilimsel Toplantı’ya.

Kont Kuşhan bütün herkesin sağlık karnesine bakıyor, "Hmmmm dünden beri şu kadar kilo vermişsin aferin!" ya da "Hiç verememişsin yakışıyor mu sana, ne yaramazlık!" diyor.

Günün en çok kilo vereni ödüllendiriliyor, ödül de alkış ve Kont’un iltifatları. Ama bazıları cezalı, onlar şok diyet uygulayacak, şok diyet üç öğün meyve. Derhal itirazlar yükseliyor, "Bu akşam makarna var ne oluyor yapmayın. Şok’u yarın yapayım!" Kont "Hayır" diyor.

Sonra pış pış herkesi "Aktivite"ye yolluyor.

Ben tüyebilir miyim diye "Alya’yı merak ettim, bir odaya bakayım" diye vınlıyorum.

Odadayken zrrrrrrr telefon.

"Aktivite’ye bekleniyorsunuz!"

Gittim bir de orada can verdim.

Yedik cezalıyız,biz suç ortağıyız
/images/100/0x0/56420054f018fb2f2cd443a1


Beni bu ilk günde en çok etkileyen neydi biliyor musunuz?

Birileriyle birlikte bir şey yapmak. O "Aktivite odası" dedikleri yerde, fittness yani, hepimiz bir arada spor yaptık.

Amacımız da aynıydı, zayıflamak. Bir örgüte üye olmuşum gibi hissettim kendimi, topluca suç işliyormuşuz gibi ya da topluca suç işlemişiz de cezamızı çekiyormuşuz gibi, herkes birbirine gizliden selam çakıyor, gülümsüyor, bir sürü insan koşu bandında yan yana, sıra sıra, bir sürü insan bisiklet çeviriyor. Etrafında spor salonunda gördüğün gibi ultra bedenler, kaslı adamlar, kadınlar yok, herkes sana benziyor. Kendini acayip iyi hissediyorsun.

Ortada step- aerobik gibi bir şey yapıyorlar, sonra ben de katıldım onlara, sonra da pilates, yoga karışımı takıldık.

Spor hocaları mükemmel.

Alona ve Deniz Hoca.

Alona Moldovalı ve çok iyi Türkçe konuşuyor 8 yıldır Kont Kuşhan’la çalışıyor, bu da ne kadar istikrarlı bir yer olduğunu gösteriyor.

Sevişmek, sarılmak, öpüşmek yasak

Burası disiplinli bir yer ya, bir kaç da yasak var.

Sarılmak yasak, öpüşmek yasak, sevişmek yasak. Gizlice odalarda buluşmak yasak. Yeni bir aşk yaşamak yasak. Olmuş çünkü öyle vakalar. Kont önce duruma el koymuş, sonra kapıya koymuş. Evli değilsen, buraya birlikte gelmemişsen aşk-seks-meks yaşayamıyorsun. Sebebini Kont şöyle açıklıyor: "Buraya gelenlerin yüzde 85’i kadın. Adam bana karısını, kızını emanet ediyor, hıyanet edemem..."

Yiyecek çalmaya kalkışırsan da güle güle. Çünkü insanlar yapıyormuş, başkasının tabağından, dışarıdan, bakkaldan, çakaldan. Onların verdiğinin dışında yemek yemeğe kalkıp da yakalanırsan yandın. Ya yapacaksın enselenmeyeceksin ya da yaptığında kapı dışında konmayı göze alacaksın.

Kurallara uymayanlar da gidiyor. Çünkü ötekilere kötü örnek oluyor. "Ben yürümeyeceğim" deme hakkı yok. Kont’un buna da tahammülü yok. "Kurallar böyle, yersen!" diyor.

Şişmanlığa Veda Partisi

Hilda Keşişoğlu. 36 yaşında. Kapalı Çarşı esnafı. Yani kuyumcu. Çok pozitif, güler yüzlü, komik, sevimli bir kadın. Hilda, Alman ismi ama kendisi Ermeni. Dükkanının adı da Ahtamar. Van Gölü’nde Ermeni kızla Müslüman erkeğin aşkını anlatan bir efsane vardır ya, oradan.

Kafasına koyuyor "Ben zayıflayacağım" diyor.

Önce 5 Temmuz’da "Şişmanlığa Veda Partisi" yapıyor. Ve Kont Kuşhan’ın kliniğine yatıyor. Buraya yatabilmek için de bankadan 15 milyar kredi alıyor.

Böyle çılgın bir kadın.

Bütün Kapalı Çarşı da kilo verip dönmesini bekliyor.

44 günde tam 14 kilo vermiş.

"Artık obez grubundan fazla kilolu grubuna inmişim" diyor.

Annesi 118 kiloymuÅŸ.

Anneanne de öyle.

Bizi "Kurban olayım şunun tadına bir bak diye diye mahvettiler" diye anlatıyor.

Ama o vazgeçecek gibi değil, daha da kilo verecek, minik etek giyecek...

HAMİŞ: Alya son derece keyifli, benim yazıyı bitirip onunla yüzmemi bekliyor. O, bizim yemekten yemiyor tabii. Personelin yemeğinden yiyor. Kont Kuşhan’ın beyaz minik köpeğini merak ediyor. Bir de bana "Neden buradaki herkes şişko?" diye soruyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!